"Günaydın bebeğim. " sabahın körü olmasına rağmen bana gülümseyerek bakan Jungkook modumu yükseltirken bende ona gülümsedim.
" Günaydın. " sarılmam için kollarını açtığında hızlıca boynuna sarıldım ve o da belimi kavramıştı. Aslında evde hastalıktan gözümü bile açamazken onu özlediğimi fark edememiştim. Şimdi fark ediyordum.
Kokusu çok iyi hissettiriyordu, güvendeymişim gibi, hep benim yanımdaymış da bırakmayacamış gibiydi. Başlarda kokusuna alışmak istemesem de şimdi kendimi engelleyemiyordum. Kollarını biraz daha sıktığında ayak ucumda yükselmek zorunda kalmıştım ve bu beni istemsizce gülümsetmişti.
" Çok özledim seni. " sesi fısıltı gibi çıkarken yutkundum ve kendimi hızlıca geri çektim.
" Hadi girelim. " kafasını salladığında beraber derse girmiştik. Bizi sarılırken gören birkaç kişi kendi arasında konuşurken kafamı yere eğdim. Bir süre buna alışmam gerekecekti.
****
Dersler gayet normal geçmişti. Jungkook'un hayatıma girmesi tabii ki bir şeyleri değiştiriyordu ama yine de her şey rutin ilerliyordu. Dersten çıktıktan sonra Jimin'le vedalaşmıştık ve şimdi de Jungkook'la bir yerlere gidecektik.
" Ama sen hâlâ hastasın gibi, bugün derslerde de kötü oldun. Seni yormak istemiyorum. "
" İyiyim ben Jungkook, sorun yok gerçekten. "
Ne kadar söylesem de bana inanmıyordu ve beni yormak istemediğini söylüyordu. İyiliğimi düşündüğünü biliyordum ama yine de sinirlenmeye başlamıştım.
" Gözlerin kıpkırmızı Taehyung. " ofladım ve kaşlarımı çatarak yolun ortasında durdum.
" O zaman bize gidelim, bu kadar için rahat etmeyecekse. Annemler yok zaten. " artık bunu da reddederse onu dövebilirdim.
" Ya annen gelirse? Korkunç Taehyung. " derin bir nefes aldım.
" Ben yokken evimi basmıştın ya hatırlarsan o zaman sorun yoktu ana değil mi? " küçük bir kahkaha atıp yanaklarımı sıktığında kendimi geri çektim çünkü gerçekten sinirleniyordum. Onunla zorla bir şeyler yapmaya çalışıyormuş gibi hissetmiştim.
" Bebeğim o zaman evinize ben girmek istemedim ki. Annen zorla soktu içeriye. Her neyse o zaman dediğin gibi yapalım. Senin de işine geldi tabii beni evine atıyorsun. " sonda söylediği şeyle gülüp koluna vurdum.
" Hadi gidelim o zaman. "
Yolda markete uğrayıp içecek bir şeyler ve jelibon almıştık. Kaç yaşına gelirsem geleyim annem böyle şeyler yememe hep kızıyordu bu yüzden o evde yokken yiyordum. Bunu Jungkook'a anlattığımda çok gülmüştü.
Sonunda eve girdiğimizde çantamı yere attım ve Jungkook'u sürükleyerek oturma odasına soktum. Daha önce hiç girmemiş gibi çekiniyordu ve bu sinirimi bozmuştu.
" Ne bu hırçın haller. " koltukta yanına otururken poşetteki jelibonu aldım ve omuz silktim.
" Sende yemek ister misin? " dünyanın en iyi jelibonu diş şeklinde olanlardı ve bu konu tartışmaya kapalıydı.
" Ben sadece seni yemek istiyorum. " dedikten sonra kolumdan tuttu, beni kendine çekti. Yanaklarımı avcuna alırken ağzımdaki jelibonu yemeye çalışıyordum.
" Ne demiştin..? Sen beni ne zaman öpeceksin yanağımdan, demiştin. " dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı salladım. Önce sağ yanağıma dudaklarını bastırırken içimin gittiğini hissettim. Uzun süre sonra karnımdaki kelebek hissi beni daha da heyecanlandırırken kollarımı omzuna atıp kendime daha çok bastırmıştım Jungkook'u. Artık sağ yanağımın yandığını hissettiğimde bu sefer sol yanağımı öpmeye başlamıştı. Yumuşak öpücükleri aklımı kaybedecekmişim gibi hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
untrustworthy | taekook
Teen Fictionbenim aşkım göklere çıkartılmalı ama sen buna tahammül bile edemiyorsun texting, düz yazı