3.0

1.9K 146 27
                                    

Hayatımdaki insanlar üç gruba ayrılıyordu.
Ara bozucular, adeta insanın ruhunu emenler ve düzgün konuşmayı bilen sahtekarlar...

Yorulmuştum, sıkılmıştım en önemlisi çok bunalmıştım. Hiçbir şey yoluna girmiyordu, Jimin bile benim yanımda değilmiş gibi hissediyordum.

İnsanlar benim için üzüldüklerini söylüyor, benim için ne yapabileceklerini soruyorlardı. Bana Jungkook'umu geri verebileceklerini mi sanıyorlardı gerçekten?

İstiyordum, onu geri istiyordum. Bunu söylediğimde herkes yoluna devam etti. Ben, ben orada kaldım. Saçlarımda tozlar birikti, benden bir yer, bir bakış açısı bulmamı istediler ama ben, beni bıraktığın yerde oturdum.

Canım yanıyordu, zamanla geçer dedim ama çok iyi biliyordum. Zamanla geçene kadar ben yavaş yavaş bitiyordum sanki.

Yapmadığım, yapmaya cesaretim olmayan şeylere o kadar pişmandım ki, şimdi onu böyle kaybedeceğimi bilseydim çok daha fazla sarılırdım ona. Çok daha fazla öper, çok daha teslim olurdum. O haklıydı bir şeyi kaybetmeden değerini anlamıyordum ben.

Kulaklıktan gelen şarkı duraksadığında yatakta doğrulup telefonuma baktım. Jimin arıyordu.

" Efendim? " bir yandan göz yaşlarımı silerken ağladığımı anlamaması için sesimi düzeltmeye çalışıyordum.

" Nerdesin sen? " derin bir nefes alıp göz devirdim.

" Evdeyim Jimin nerde olacağım? "

" Size geliyorum ve sonra evden çıkıyoruz. Hemen kuaföre gidiyoruz ve o çingeneye dönmüş saçlarını düzeltiyoruz. Sonra belki dondurma yeriz? " güzel söylüyordu da hevesim var mıydı bunu hiç sormuyordu.

" İstemiyorum Jimin. Ders çalışıyorum. "

" Yalan söyleme az önce teyzemle konuştum yatağında ağladığını söyledi. " annem neden bu kadar ispiyoncuydu ki?

" Ders çalışacağım ama. Hem ne varmış saçlarımda? " ayağa kalktım ve aynadan kendime baktığımda yüzümü buruşturdum.

" Saç dibin gelmiş Taehyung gerçekten çingeneye benziyorsun. İnat etme de çıkalım işte özlemedin mi benle vakit geçirmeyi. " o kadar masum sormuştu ki asla hayır diyemezdim ona.

" Pekala tamam. Zil çalıyor bekle. Yuh Jimin kapının önünde mi- " birden odama daldığında telefonu kapatıp yatağa fırlattım.

" Gerizekalı madem kapının önündesin ne diye arıyorsun beni? " bana sarıldığında onu itip kaşlarımı çattım.

" Kabul etmeni bekliyordum hayatımın anlamı. Hadi üstüne bir şeyler giy doğru düzgün. "

Dolabımın kapağını açtığımda Jungkook'un hırkasına dokunup gülümsedim. Sonrasında da fazla oyalanmadan bir şeyler alıp giyindim. Jimin'de telefonuna dalmış beni bekliyordu.

" E hadi. " kafasını telefondan kaldırıp hızlıca kalktı ve yanağımdan bir makas alıp odamdan çıktı. Aptaldı bu çocuk.

Evimizin yakınında kuaför vardı bu yüzden uzak bir yere gitmek istememiştik. Şimdi kendime koltuğun üzerinde aynadan bakarken çökmüş halime yüzümü buruşturuyordum. Bu halime üzülmüştüm.

" Evet, saç dibini yapalım önce sonra saçlarını biraz daha pembeleştiririz. " ne zaman saçlarımın ağzına sıçsam bu kuaföre geldiğim için beni tanıyorlardı.

" Aslında... bu sefer pembe istemiyorum. "

" Kırmızı mı olacak? " olumsuzca kafamı salladım.

" En önce saç dibimi hallet ben sana söyleyeceğim. " şaşkın bir ifadeyle bana baktığında 'ne var' der gibi baktım.

***

" Bir şey diyeyim mi saç rengini değiştirmen çok iyi oldu. Yeni bir hayat için çok güzel bir adım. " dondurmamı kaşıklayıp ağzıma atarken saçlarıma dokundum.

" Ne yeni hayatı Jimin? Sadece artık pembeyi taşıyabilecek enerjiyi hissetmiyorum kendimde. " daha sıradan olmuştum artık. Acaba en başında da bu halde olsaydım Jungkook'un dikkatini çekebilir miydim merak ediyordum.

" Enerjini yerim senin. " bana uzanıp saçlarımı karıştırdı.

" Jimin... ondan haber aldın mı
hiç? " yutkundu.

" Haber alsam bile onun hakkında bir şey duymanı istemiyorum. " bencilce davranıyordu. Ondan haber almak en büyük hakkımdı benim.

" Neden? Buna bile hakkım yok mu? "

" Hayır bebeğim o yüzden söylemiyorum. Onu unutmanın en kolay yolu bu. Haftalardır okula gelmiyor ama bu hiç gelmeyecek demek değil. Şu an bir şeyleri görmezden gelmeye başla ki, o geldiğinde de görmezden gelmeye devam edebil. " gelmiyordu, lanet olsun ki gelmiyordu. Haber bile almama izin vermiyordu.

" Unutmamın mümkün olmadığını
biliyorsun. "

" Her gün mesajlarınızı okuyup fotoğraflarınıza bakarsan bunun olmaması çok normal zaten. Kaç kere söyledim sil o mesajları diye. Dinlemiyorsun ki. " nasıl silebilirdim ki? Elimde kalan sayılı şeylerdendi. Bunu benden beklemesi bile saçmaydı.

" Beni hiç anlamıyorsun... " dedim kısık sesimle.

" Ona tekrar yazıp şans isteyecek cesaretin var mı? Ben söyleyeyim, yok Taehyung. Özleminden ölüp bitsende bir adım atmayacaksın. "

" Ne demek istiyorsun yani? " elindeki kaşığı koydu ve ellerini masanın üzerinde birleştirdi.

" Uğraşamayacağın, çabalamayacağın bir şey için kendini üzemezsin. Bunu kendine daha fazla yapamazsın. Yerinde saymaktan ve ağlamaktan başka yaptığın bir şey yok. Ne bekliyorsun? Sen ona haksızlık ettin. Geri dönen o mu olacak sence? " gerçekler yüzüme bir bir çarparken dolan gözlerimle olumsuzca kafa salladım.

" Beni terk eden oydu. " histerik bir kahakaha attı Jimin.

" Sevgili değildiniz. Çıkar şunu aklından ve rahat ol, sen terk edilmedin. " sevgili olmayabilirdik ama beni terk etmişti işte.

" Jimin kalkalım mı gerçekten daha fazla dayanamıyorum, eve gitmek istiyorum artık. "

" Pekala düş önüme. "


***
arkadaslar birbirlerinin kiymetini anlamalari ve daha saglam bir iliskileri olmasi icin ayrilmalari gerekiyordu bb

bu arada Taehyung'un sacinin rengini sonra ogrenecegiz

untrustworthy | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin