ÖLÜ ANILAR DÜĞÜMÜ

845 45 242
                                    

Beni her daim hiç sıkılmadan dinleyen, bu kitabın oluşumuna büyük katkısı olan, dünyanın en iyi arkadaşına sahip olduğumu hissettiren sevgili arkadaşım R. Bu kitap ve her bir bölüm sana ithafen. Sonsuza dek mutlu olman dileğiyle.

Okumaya başladığınız tarih.

Keyifli okumalar.

•*•*•*•*•*

Bazı anlarda dış dünyayla olan irtibatınız kesilir. Çevrenizde olan bitenleri, konuşulanları idrak edemezdiniz. Bedeniniz oradadır ama beyniniz ruhunuzun derinliklerinde bir şeyleri sorgular dururdu.

İşte tam olarak o anı yaşıyordum. Elimdeki kalemi sayısız defa döndürmüştüm ve döndürmeye de devam ediyordum. Masada duran belgelerden gözlerimi ayırdığımda ayağa kalktım ve büyük camdan kalabalık caddeyi izlemeye başladım.

"Yine Çağan ve Ozan birbirlerine girmiş." Kulaklarıma dolan cümleyle beraber bakışlarımı odaya giren Neva'ya çevirdim. "Ozan yeni ortaklarımızla yapacağımız ilk toplantıya gelmeni istemiyor."

Larona, yıllardır çalıştığım parfüm şirketi, geçen haftalarda İstanbul'a taşınmıştı ve bugün yeni ortaklarımız ile bir toplantı yapacaktık.

İstanbul'un havası beni boğuyordu, buraya geldiğimizden beri içimi hüzün bulutları kaplamıştı ve yağmurlarını ruhumun derinliklerine akıtıyorlardı.

Asıl boğan şey havası değildi, buraya ait olan anılarımdı. Onları hatırlamaya başlamak toprağın derinliklerine gömdüğüm anı kutusunu açmak demekti. İstesem bu kutunun anahtarını bulabileceğimin farkındaydım fakat kutuyu açmak istemediğim için anahtarını arama zahmetine bile girmemiştim.

"Kimin umurunda." dedim omzumu silkerek. Elinde tuttuğu iki kupa kahveden birini bana doğru uzattı. "Çağan gelmen konusunda baya ısrarcıydı."

Kupayı parmaklarımın arasına alarak kahve kokusunu içime çektim, huzurlu hissettirmişti. Yüzlerce insanın hissettiremediği huzur duygusunu bir fincan kahve hissettirebiliyordu.

"Bana her sabah filtre kahve getirsen hiç karşı çıkmam aslında, biliyor musun?" Büyük camdan karınca gibi görünen İstanbul halkını izlemeye devam ettim. Herkes bir koşuşturma havasındaydı, tıpkı aklımdaki düşünceler gibi caddeye karmaşıklık hakimdi.

"Gerçekten duymuyor musun yoksa duymazdan mı geliyorsun?" Anlamamış bir edayla "Neyi?" diye sordum. Neva samimiyetten uzak bir şekilde gülümseyerek "Çağan ve Ozan'ın senin yüzünden tartışmasından bahsediyorum." dedi.

Yeni fark etmiş gibi davranarak dudaklarımı büzdüm. "Her ikisi de." Çoğu zaman çevremdeki seslere karşı kulaklarımı tıkayarak duymamış gibi davranıyordum. Buna Çağan ve Ozan'ın şirketi inleten bağırışları da dahildi.

"Nasıl bu kadar umursamaz olabiliyorsun, amacın iki kardeşi birbirine düşman kesmek mi?" Dudaklarımı kupadan ayırarak Neva'ya doğru döndüm. "Ne yapmamı bekliyorsun tam olarak, öğretmen gibi kollarından tutup ayırmamı falan mı?"

"Ben kime ne anlatıyorum ya." Neva pes ettiğini belli eder bir şekilde kollarını açtı. Umursamazca sandalyeme oturup toplantı saatini kontrol ettim. Yaklaşık olarak bir saat sonraydı, hazırlanıp gitmemiz gereken yerde tüm çalışanlar oturmuş Çağan ve Ozan'ın kavgalarını dinliyordu. Laptopu kapatarak ayağa kalktım, askılıktan ceketimi ve çantamı alarak kapıya doğru yürüdüğümde Neva kahve bardağını sert bir şekilde masaya bıraktı.

ÖLÜ ANILAR DÜĞÜMÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin