Eve geldiğimizde herkes salonda kimisi koltuğa kimisi yere yayılmış kalmışlardı. Hepsinin yüzünde yorgunluğun yanında tedirginlik ve endişe vardı. Biz de gidip ikili koltuğa oturduk. Biz oturduktan sonra gecenin ilk sorusu Bang Chan'dan geldi.
"Ne yapacağız? O piç rahat durmayacak."
"Hiçbir şey yapmıyoruz. Minseo'ya zarar veremez."
Jungkook kendinden emin bir şekilde konuşurken Jimin'in sesinden okunuyordu kararsızlığı.
"Jungkook herifi duymadın mı? Bir şey yapacağı apaçık ortada. En azından al kızı gidin bir dağ başına bir süre takılın."
"Eğer bir hamlede bulunursam korktuğumu düşünecek ve bu hoşuna gideceği için daha çok oynayacak. Hiçbir şey yapmayacağım şu an için."
"Hyung her şey iyi güzel de ya yengeye zarar verirse?"
Jungkook tavrından taviz vermezken kararlı bakışlarını bu sefer Hyunjin'e çevirdi.
"Ona zarar vermeyeceğini bildiğim için bu kadar rahatım."
Bu tereddütsüz konuşması benim de garibime gitmişti. Düşüncelerimin tercümanı Jimin olurken konu benim hakkımda olmasına rağmen ses çıkartmıyordum.
"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun Jungkook? Duymadın mı herif neler dedi?"
Jungkook'un artık sabrı tükenmiş olmalı ki bu sefer hafif sesini yükseltti.
"Duydum, lanet olsun ki her şeyi duydum! Ama eminim, o ölse bile Minseo'ya zarar vermez!"
Nasıl bu kadar tereddütsüz konuşabiliyordu ki?
"Ben pek emin değilim ondan."
Bu sefer Yoongi konuşurken Jungkook daha fazla dayanamamış, ayağa kalkıp sinirle bağırmıştı.
"ZARAR VERMEZ ÇÜNKÜ ONU EN AZ BENİM KADAR SEVİYOR!!"
Ben bağırmasıyla irkilirken Namjoon Jungkook'u sakinleştirmeye çalıştı.
"Tamam Jungkook, sakin ol. Biz sizin iyiliğiniz için diyoruz."
Jungkook tekrardan yanıma otururken derin bir nefes çekti içine.
"Neden, nasıl deyip duruyorsunuz. Ne kadar kabul etmek istemesem de böyle bir şey var. O Minseo'ya zarar verecek son kişi."
Dediklerini ağzım bir karış açık dinlerken Jin'in ciddiyetsiz sorusuyla bakışlarımı tekrardan Jungkook'a yönelttim.
"Ha sen ondan önce geliyorsun yani."
Jungkook yanındaki yastığı Jin'e fırlatırken beni de kendine çekip kafamı göğsüne yasladı ve saçlarıma bir öpücük kondurdu. Dudakları saçlarımda varlığını sürdürürken sakin sesiyle konuştu.
"Ben ona zarar verecek son kişi bile olamam."
Bir kez daha saçlarıma öpücük kondururken kollarımı beline dolayıp göğsüne sindim.
"Iyy, vıcık vıcık. Hem biz hep birlikte çıktık mekandan, sen bizden baya öndeydin. Neden geç geldiniz?"
Jungkook sabır dilercesine kafasını arkaya atıp derin bir iç çektikten sonra Yoongi'yi cevapladı.
"Yolda durmak zorunda kaldık Yoongi Hyung."
"Neden durmak zorunda kaldınız?"
Bu sefer Hoseok'tan gelen soru üzerine Jungkook başını kaldırıp seslice ofladı.
"Öpüştük hyung öpüştük. Önce kavga ettik sonra da tuttum öptüm Minseo'yu. Yedim onu yol kenarında, oldu mu?"
Hepimiz dediğine şok olurken Jungkook ayağa kalkıp beni de elimden tutarak kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAHVERENGİ OKYANUS | JJK
Fanfiction"Ben okyanusa batıyorum. Git gide sonsuzluğa çekiliyorum. En kötüsü de ne biliyor musun?" "Ne?" "Kurtulmak için çırpınmıyorum bile. Kahverengi okyanusun içinde sonsuza dek yaşayabilirim. Ben oradan kurtulmak yerine. Orada nefes almayı öğrenmeyi terc...