Draco yatağında doğruldu. Yanında yatan sevgilisinin yüzüne düşen mor saçları eliyle uzaklaştırdı. Kızın alnına bir öpücük kondurup yumuşak bir sesle konuşmaya başladı.
"Sevgilim hadi uyan da günüm aysın."
"Yaa beş dakika daha uyuyayım nolur."
"Uyanana kadar öperim o zaman seni"
Vindemiatrix tek gözünü açıp Draco'ya baktı.
"Öpsene"
"Aaa sizi tehtid etmeye de gelmiyor hanımefendi."
"Tehtid mi? Rüşvet sanmıştım ben"
Draco'nun yüzüne kocaman bir gülümseme belirdi.
"Hadi sevgilim daha çok işimiz var bugün bizim."
Vindemiatrix gözlerini açtı.
"Ne işimiz varmış bakalım?"
"Çok fazla var işte. Tüm günümüzü birlikte geçireceğiz. Diyagon Yolu'na gidiceğiz mesela. Geçen kazanımı patlattın ya hani bir kazan almam gerekli. Sonra belki benimle kaymakbirası içmek istersiniz hanım efendi?"
"Eh bakarız tabi neden olmasın"
"Sonra karagöle gideriz birlikte. Piknik yaparız. Sen tatlı yersin ben de seni yerim."
"Ya ben seni yersem."
"Ona da varım ben sen olduktan sonra. Eh sonra da belki siz benimle baş başa bir akşam yemeği yemek istersiniz?"
"Eh belki isterim yani güzel olabilir."
"Siz varsanız kesin güzel olur bence. Eh sonra da gece olur... şey yaparız öhm öhm anlarsın ya."
Vindemiatrix onun koluna vurdu.
"Pislik utanmaz!"
"Aa bir şey demedim ki. Film izleriz diyecektim.. Tabi senin aklın fikrin orda olduğundan öyle anlamış olabilirsin."
"Seni gebertirim bak!"
"Olsun beni uçurumdan atsan düşene kadar aklımdaki tek şey sırtıma değen ellerin olur sevgilim"
Vindemiatrix, örtüyü kafasına kadar çektiğinde Draco sırıtarak aralarındaki mesafeyi azalttı
"Aa hanımefendi çekinmeyin itiraf edin siz de benden etkilendiniz."
"Yoo hiç... etkilenmedim hiç azıcık bile... belki... şey... belki birazcık... ama az... uzak dursana biraz benden."
"Azıcık mı sadece? Arttıralım o zaman bunu."
"... Şaka yaptım çok aslında azıcık değil gerçekten"
"İnandırıcı gelmedi bununla ilgileneyim ben en iyisi. Ama önce hadi bakalım hanımefendi kahvaltıya inelim."
============
Draco anne ve babasına gülümseyerek merdivenlerden aşağıya indi.
"Günaydın"
"Günaydin oğlum. Hadi otur bakalım."
Draco sandalyesine oturmuştu ki merdivenlerden inen Vindemiatrix ile ayağa kalktı. Oturması için onun sandalyesini çekti. Lucius ve Narcissia ona garip garip baksa da Draco bunu önemsemedi.
Kahvaltıdan sonra Draco ve Vindemiatrix dışarıya çıktılar. Draco, Vindemiatrix'in elini sıkıca tutup onunla birlikte cisinlendi. Cisinlenmenin verdiği sıkışma hissi geçince gözlerini açtılar. Diyagon yolu tüm karmaşasıyla karşılarındaydı.
"Hadi gel sevgilim."
Draco, Vindemiatrix'in elini nırakmadan kazanların olduğu dükkana doğru ilerledi. Herkes kendilerini izliyordu resmen. Etrafta meraklı ve garipser gözler varken rahatlamak çoğu kişi için zor olsa da Draco ve Vindemiatrix sadece kendilerine odaklanmışlardı.
Saat ilerlemiş ve öğleden sonra olmuştu. Draco tüm işlerini halletmenin rahatlığıyla Vindemiatrix'e döndü.
"Sevgilim sen burada bekle ben hemen geleceğim."
Draco, Vindemiatrix'in yanından uzaklaştıktan bir süre sonra tekrsr geldi elinde bir de sepet vardı
"Gel sevgilim burada bizi gözleriyke yiyip bitirecek herkes"
Draco, Vindemiatrix'in elini tutup onunla birlikte cisimlendi. Gözlerini karagölün eşsiz manzarasına açtılar.
Draco yere bir örtü serip oturdu. Vindemiatrix gelip dizlerine yatınca gülümsedi.
"Bak yerim seni ama öyle tatlı tatlı durursan"
"Yaa ye o zamann"
"Önce sen bir şeyler ye sonra ben seni yerim"
Vindemiatrix birden kalktı
"Olmaz önce taş sektireceğim."
Ardından eline bir taş alıo göl kıyısına gitti. Elindeki taşı suya atsa da taş direkt olarak suya düştü. Draco sesli şekikde güldü .
"Güzelim hep yapamıyorsun ama"
"Ya taşlar bozuk banane"
"Eminim öyledir."
Draco, yerden bir taş alıp sevgilisin yanına gitti. Bir elini onun beline koydu. Taşı onun ekine bırakıp diger eliyle de elini tuttu.
"Üç deyince atacağız tamam mı? 1, 2 ,3!"
Ellerinden fırlayan taş suyun üstünde halkasal izler bırakarak ilerledi. Vindemiatrix taş suya düşene kadar ilgi ve merakla izledi ardından heyecanla yerinde zıpladı.
"Yaşasın yaşasın yaşasınnnnn!! Baaak nasıl yaptım gördün mü"
"Sen mi yaptın hım?"
"Sen üzülme diye bilerek düşürdüm ben taşı bi kere"
"Hadi ya hep mi bilerek düşürüyosun".
"Taş düşürmede ustayım ben bir kere. Seni düşürdüm kendime daha nolsun"
Draco yüzünde filizlenen gülümsemeyle sevgilisine sarıldı
========
Zaman su gibi akıp gitmiş gün batımı vakti gelmişti.
"Güzelim ama hiçbir şey yememişsin?"
"Aşkınla doydum ben belki?"
"Böyle cevaplarla beni kandıracağını düşünüyorsan... çok doğru düşünüykrsun birtanem"
"Ehehhehe... ee hadi eve gitmiyor muyuz?:
"Gidiyoruz bir tanem."
Draco, büyüyle eşyalarını topladıktan sonra cisimlendiler. Şimdi etrafı tamamen çiçeklerle dolu bir tepedeydiler. Buradan her yer gözüküyordu. Güneş ufuktan kaybolmak üzereydi. Draco gülümseyerek asasını sallayıp bir çiçek daha oluşturdu. Ardından tam tepenin üstünde duran taşın yanına oturdu. Üstünde yazanları okumak için yeltendiğinde bir an duraksadı. Vindemiatrix'e dönüp konuşmaya başladı.
"Bana okuyup durma şunu unutkan olursun demiştin ya yanıldın sevgilim. Ben hiç unutmadım ki. İnsan nasıl unutur sevdiğini?"
Ardından taşın önüne doğru yattı.
"Evimdeyim işte. Çok yorulmuşsundur sen. İyi uykular sevgilim."
Güneşin dünyaya çarpan son ışıkları taşın üstündekiker okunur kılmaya zar zor yetiyordu.
"Vindemiatrix Riddle~ 1980-1999"