1) Ah, Yine Mi?

65 8 19
                                    

Yüksek ses artık, başımdaki ağrıyı daha çok kuvvetlendiriyordu, artık kafam yarıya bölünecek gibi hissediyordum. Koridor, koridor değil, ara sokaklardaki evsiz insanlar sadece küçük bir 1 kuruş için kavga ettiği bir yer gibi görünüyordu. Tabii burası lise olduğu için çok doğaldı. Artık lise 2'deyim, maalesef. İnsanlar birbirlerinin üstünde tepiniyor, utanmasalar amuda kalkacaklardı. Şükürler olsun ki bugün Cuma'ydı. Cartman, dolabını sanki kıracakmış gibi sertçe kapattığı için, dolabın çarpışan metal sesi yüzünden, koridorla ilgili düşüncelerimden uzaklaştım.
"Tanrım, devlet malı bu, baban almadı ya!"
Kyle okul eşyaları konusunda her zaman titiz, ve dikkatli olmuştur. Gerçekten okulda çalışan öğretmenler bile bu kadar umursamıyor. Cartman yüzünü ekşitti. Kyle şu  s*ktiğimin okulunu nasıl bu kadar ciddiye alabiliyordu ki? Tabi Cartman maalesef bu sözün altında kalmayacak bir insa- pardon, varlık olduğu için hemen geri cevap verdi. Tam tartışmaya girecekken,
"Zil çalacak, lütfen, sadece sınıfa gidelim." dedi Stan biraz donuk bir sesle.
Ergenliğe girdikten sonra hepimiz değiştik. Eh tabi hala aynı kalan şeylerde var. Mesela Kyle ile Cartman'nin küçüklüğümüzdeki gibi didişmeleri. Stan, Wendy onu terk edip başkasına gittiğinden beri depresyonda. Ve ailesininde çoğu sıkıntısı olduğu için, onun ruhsal açıdan çökmesi daha kolay oldu. Gerçekten artık o bir hayalet. Ailesi, ergenliğe girdiği için onun böyle olduğunu düşünüyorlar. Stan fazlasıyla değişti. Artık göz altlarına rimel sürüyor. Rimeli aktığı zaman ise yürüyen ölüye benziyor. Ama hala kafasına o şapkayı takıyor, nasıl küçülmedi anlayamıyorum. Grubumuzdaki en uzun boyluda o, sanırım 1.90 olması lazım. Çoğunlukla siyah oversize giyiniyor, ayrıca kulağını deldirdi. Garip, garip küpeler takıyor, Tanrım onu bazenleri anlayamıyorum... Kyle ise artık o yeşil şapkasını takmayı bıraktı. Saçlarını uzatmaya başladı. Saçları aşağıya doğru inmesine rağmen her an havaya kalkacakmış gibi duruyor. Hatta saçları o kadar kıvırcık ve kabarık ki insanlar, saçları yüzünden göremiyor diye hocalar onu hep en arkada oturtturuyor. Stan'den sonra gruptaki diğer uzun o, ama Stan'le arasında dünya kadar fark var. Kyle ile aramızda 1-2 cm falan var sanırım, kısa bir boy farkıyla o kazanıyor. Hala enerji dolu, enerjisinin %90'ı sinirden oluşuyor. Çoğunlukla oversize giyiniyor. Cartman ise, hala aynı işte. Ne dememi bekliyorsun ki? Koca götlü, yüzünde sivilceler olan grubumuzda en kısa kalan o işte. Ben ise, saçlarımı hafiften uzatmaya başladım. artık o giydiğim turuncu montum bana zar zor oluyor. Bende o yüzden sürekli belime bağlayarak geziyorum. Üşüdüğüm zaman sırtıma atıyorum, ve gerçekten ısıtmaya yardımcı oluyor. Her neyse biz şuanki ortama geri dönelim.
Stan tam cümlesini bitirdiği zaman kulakları sağır eden, tekrardan bizi cehenneme göndermek için can atan o zil çaldı. Sınıfa doğru yürürken Kyle ile Cartman hala didişiyorlardı. Büyürsem okuldan daha çabuk çıkarım diye düşünüyordum, daha fazla kaldığımızı ortaokulda anladım. Resmen boşunaydı! Dersler hakkında en ufak bir fikrim yok. Canım arkadaşım Kyle sağolsun, bütün gruba kopya veriyor. Yoksa çoktan atılmıştım. Liseden sonra okumayacağımı daha doğrusu, okuyamayacağımı arkadaşlarım biliyor. Bir iş bulup evi geçindirmeye yardımcı olacaktım. O baba dediğim yaşlı bunak kazandığı parayı sadece içkiye yatırdığı için mecbur eve ben bakmak zorundayım. Abim mi? İnanmayacaksınız ama, Stan'nin ablası Shelly ile evlendi. O artık kendi ailesini kurmaya başladı, o yüzden aldığı maaş sadece kendisine ve karısına yetiyor. Karen ise, hala çevresine neşe saçan bir kız. 6. sınıfı bu sene bitiriyor. Sürekli Craig'in o küfürbaz kız kardeşi, Tricia ile takılıyor, ama o bu durumdan hoşnut. En yakın arkadaşı o olduğu için olabilir belki.
Sırama oturdum ve kafamı kolumun üstüne koydum. Başım feci bir şekilde ağrıyordu. Ders Tarihti ve benim dinlemeye gücüm bile yetmiyordu. Sınıfta güçlü bir uğultu vardı. Şükürler olsun ki bu son dersti, artık sonunda eve gidip dergilerime bakabilirdim. Sınıfta bir anda uğultu durdu. Herkes ayağa kalkınca hocanın geldiğine tatmin oldum, kafamı sıradan kaldırıp, güçlükle ayağa kalktım. Sivri burunlu, onu gördüğünüz an rahatsız olabileceğiniz bir dış görünüşe sahipti. Kırış kırış elleri ve yüzü, bembeyaz kısa saçları, ve mor bir gözlüğü vardı. Hala nasıl tahtalı köye göçmemişti lan bu?
"Otur."
Herkes hızlıca yerine oturdu. Sesi o kadar tezdiki, onun sesini her duyduğum zaman, kulaklarımı kesip atmaktan geliyordu içimden. Ona karşı gelmek, müdürün odasının önünde, "Beni okuldan atın!" diye bağırmaya eşitti.
Açıkçası ona hiç karşı gelmedim, ama nedensizce bize olan her dersinde, bana sülük gibi yapışıyor, hayattan bezdirmek için her şeyi yapıyordu. Onu görmek bile istemiyordum. 40 dakika boyunca bu kadınla aynı odaya kapatılmak, çin işkencesinden daha beterdi.
"Çıkarın kağıtları."
Hayır... sen ciddi misin? Yazılı... ah harika! Tamda başımın çatladığı zamana denk geldi hemde. Ben bunu düşünürken hoca tahtaya bir kaç soru yazdı.
"Tam 39 dakikanız var. Başlayabilirsiniz."
Ah...... lanet olsun.
-
"Ne yani hepsine, 'Tanrı bilir' mi yazdın?! Kenny, sadece kitabı açıp 1 paragraf bile okusaydın, 4 sorunun cevabı çıkardı oradan!" diye kızıyordu bana Kyle.
Okuldan çıkmış, takılmak için yer bulmaya gidiyorduk. Saat 6 civarı falandı herhalde. Yavaş, yavaş gün batıyordu.
Hayatım boyunca annem bile derslerim hakkında konuşmadı, ama bu çocuk her zaman bana ''Ders çalış'' diyor!
Cartman ise gülmekten kırılıyordu.
"Siktir, bu benim niye aklıma gelmedi ki? En azından sallamaktan daha iyiymiş bu yöntem!" diye gülüyordu.
Stan ise bize bakıp, yüzüne çok dikkatli baktığınızda, fark edeceğiniz bir gülümseme vardı. En azından, eski Stan hala içinde yaşıyordu.
Evet, bütün sorulara ''Tanrı bilir.'' yazmıştım.
"Dostum ama gerçekten, mantık olarak doğru değil mi! Eğer hoca puan vermezse, onun ateist olduğunu doğrularız!" dedim. Yüzümde alaycı bir sırıtma vardı.
Kyle sinirle gözlerini devirdi. Cartman ise gülerek bunun hakkında espriler yapıyordu. Stan ise yüzünde hafif bir sırıtma vardı, Kyle'a bakarak gülümsüyordu. Büyük ihtimal onun her zaman verdiği tepkiyi bu sefer, komik bulmuştu.
Yürümeye devam ederken, gözüm büyük bir vince takıldı. Burası, yarıda kalmış bir inşaat alanıydı. Büyük bir binanın inşaatı yapılıyordu. Ben durup buraya bakarken, otomatik olarak diğerleride durup bakmaya başladılar.
"Hadi, buraya girelim." dedi Cartman heyecanlı bir şekilde.
"Dostum sen deli misin?! Burası bir inşaat alanı! İ-N-Ş-A-A-T, A-L-A-N-I! Her an ölme ihtimalimiz var!" dedi Kyle hem tedirgin hemde kızgın bir sesle. Başımıza bir şey gelmesinden korkuyordu.
Kyle kendi kendine konuşurken, biz Cartman ile oraya girmek için bir giriş arıyorduk.
"Kyle." dedi Stan soğuk bir sesle.
"Ayrıca bu ço- efendim Stan?"
Stan, eliyle bizi işaret etti.
"TANRIM SİZ CİDDİ MİSİNİZ? BEN KAÇ DAKİKADIR KİME ANLATIYORUM!?" diye bağırmaya başladı Kyle.
Ama nafile, bizim umrumuzda bile değildi. Hiç bir şekilde alttan giriş yeri bulamamıştık. Sonra düşünmeden, inşaattan insanlar uzak dursun diye koyulan, upuzun olan, keskin tellere doğru atlayıp tırmanmaya başladım.
"KENNY AŞAĞI İN, HEMEN! BAŞIMIZI DERDE SOKMAK MI İSTİYORSUN?! LANET OLSUN İN ŞURADAN!" Kyle arkamdan bana bağırıyordu.
O kadar hızlı tırmanıyordum ki, her yerim çiziklerle dolmuştu. Artık ellerim o kadar çok çizik almıştı ki kanamaya başlamıştı. Kendimi zorlamaya devam ettim, bu küçük çizikler yüzünden pes edecek kadar ana kuzusu değildim ben. En sonunda, tellerin en üstündeydim. Her an düşme ihtimalim vardı.
"KENNY AŞAĞI İN!"
"Kes sesini Kahl! Bu çok eğlenceli olacak! Kinny, ordan inip bize şuradaki kapıyı aç!"
"BIRAK BENİ CARTMAN!"
Cartman, Kyle bana engel olmasın diye onu tutmuş, bana gelememesini sağlıyordu. Kyle ise büyük bir güç farz ederek ondan kurtulmaya çalışıyordu. Bir anda Kyle, pes etmiş gibi olacaktı ki, Cartman'nin, sertçe ayağına bastı.
"AHH! *R*SPU ÇOÇUĞU!" dedi Cartman acı içinde bağırarak.
Cartman sinirine yenik düştü ve, Kyle'ı sert tellere doğru, kuvvetlice itti. Kyle dengesini kaybedip sertçe, tellere doğru çarptı. O sırada ben, tam aşağı inmeye çalışırken, dengemi kaybederek arkaya doğru gittim, ve... arkamda duran telin, en sivri ve en sert kısmı, tam karın altımdan bana girdi. Karnımın altından sıcak bir şey aktığını hissediyordum. Gözlerim yavaşça, aşağıya doğru kaydı. Kan. Şelale gibi akıyordu. Bana giren tel, komple kana bulanmıştı.
-
"Hayır... sana söz veriyorum, seni koruyacağım, söz veriyorum! Söz!"
-
Gözlerimi bir anda açtım, ve yatağımdan fırladım. Nefes nefese kalmıştım. Tekrardan, tekrardan ölmüştüm. Ve tekrardan odamdaydım. Karşımda her yere saçılmış kitaplarım, ve kıyafetlerim vardı. Son hatırladığım şey ise, Kyle'ın bağırışlarıydı. Hayır, son hatırladığım şey bu değildi. Son hatırladığım şey... o... bana söz vermişti. Beni koruyacağına söz vermişti. O... kimdi o?...

1

~

2

~

4

!

~~~~~~~~~~~~~~---------
Yazar: SELAMM KUZULARIMM! Evett kitaba başladım. Bence ilk bölüm güzeldi kabul edin. Ben beğendim yani- Bu AU'da baya şey farklı zaten fark ettiyseniz. Yani bazı şeyler farklı. Umarım beğenmişsinizdir! Hikayeye eklememi önerdiğiniz bir şey varsa, yazmayı unutmayın! Sizleri seviyorum South Park vatandaşları görüşürüzz<3💗

Tekrardan, Hoşgeldin |Bunny| /South Park\ [AU]Where stories live. Discover now