i couldn't find the words

76 10 36
                                    

Genç kadın, kalkan bir grup müşterinin daha bardaklarını toplarken iç çekti. Bir tür bayram ya da özel gün olmamasına rağmen çalıştığı gece kulübü oldukça yoğundu ve sadece birkaç saat içinde bile bir kavga çıkmıştı. Yorgunlukla saatime baktı. Akrep 10'u gösteriyordu, daha mesaisinin bitişine üç saat vardı. Kendi kendine bir kez daha yemin etti: "Yeterli parayı biriktirir biriktirmez yapacağım ilk şey istifa etmek olacak..."

"Özleyeceğim bir şey olurdu tabii." diye mırıldandı bir iş arkadaşı can havliyle ona seslenirken.

"Sucrose yardım et, bir kavga daha çıktı!"

Kulüp ne zaman bu kadar kalabalık olsa en az üç kavga çıkardı. "Bir kaldı." diye düşündü yüzünü buruşturarak.

Bu seferki ciddi görünüyordu. Hasarsız adam ileriye doğru atılmaya çalışıyor, zavallı iş arkadaşları ise onu sakinleştirmeye çalışıyorlardı. O da gözünde kocaman bir morluk olan adamı tutmaya çalışanlara doğru ilerleyip sesini duyurmaya çalıştı. "Sakin olun beyefendi!"

"Kız arkadaşıma nasıl dokunursun!"

"Kız arkadaşın olduğu alnında yazmıyor ya!"

"Kız ne halde diye düşünen yok tabii..." diye geçirdi içinden.

"Sen ne dediğini zannediyorsun?!"

İçinden geçirmekle kalmamıştı.

Turkuaz saçlı kızın yanakları anında kızardı ve panikle geri çekildi. Sesli söylemek istememişti! Şimdi ne yapacaktı? Dayak yer miydi? Onu kovarlar mıydı? Herkes kendisine bakıyordu!

Stresle gözlerini yumdu, anksiyetesiyle böyle baş etmeyi öğrenmişti. "Dünyayı yok say ve sadece başka bir şey düşün." Başka bir şey düşünemiyordu, bu olursa ne yapacağını hiç belirlememişti.

"Sana diyorum!" Adam biraz daha bağırdı, şimdi tüm öfkesi Sucrose'a yönelmiş gibi görünüyordu.

"Kulağımın dibinde biraz daha bağırırsan öbür gözünü de ben patlatırım." Sucrose sesin geldiği yere baktı. Soluk eflatun gözler, o havalı duruş... Özleyeceği tek şey buradaydı.

Öfkeden gözü dönmüş adam bu sefer ona yöneldi. "Sen ne-" Canlı müzik yapan grubun vokalistini görünce biraz afalladığı belliydi.

"Kapa çeneni ve insanlara yük olmayı bırak diyorum." Sesi soğuk çıkıyordu, şarkı söylerkenkiyle o kadar farklı bir tondaydı ki o an sadece buna odaklanabildi.

Adını bilmediği kadın kendisine yaklaştı ve bir elini omzuna koydu. "Hadi seni buradan çıkaralım."

Sucrose itiraz edemedi. Hoş, o an edebilse de etmezdi muhtemelen. Ne olduğunu farkettiğinde çoktan sırtına yerleşen elin etkisiyle yürümeye başlamıştı bile.

"İyi misin?" Tanıdığı ve hayran olduğu hoş, nazik ses geri gelmişti.

Onunla ilk kez konuşmanın gerginliğiyle kekeledi. "Şey ben, benim mesaim daha..."

Kadının yüzüne belli belirsiz bir gülümseme yerleşti. "Mesaini boşver. Arkadaşım patronun kardeşi, onunla konuşuruz."

Nihayet bardan çıkıp esen yaz rüzgarının ferahlığına kavuştuklarında Sucrose ancak kendine gelebilmişti. "Ah, adını sormadım." dedi bakışlarını yere sabitleyerek.

"Rosaria." Cevabı kısaydı ancak açık kahverengi gözlerin kendi yüzüne ulaşması için yeterliydi.

Sucrose garip bir şekilde ilk kez kızaran yanaklarını gizleme ihtiyacı hissetmiyordu. "Bilirsin, Rosaria, müziğin çok güzel."

"Uh, teşekkür ederim." Beklemediği iltifatla afalladığı belli olan kadın boğazını temizledi. "Sen de öylesin."

Gözlüklerini düzeltirken tebessüm etti. Bunu başka birinden duysa öylesine bir iltifat diye düşünüp geçiştirirdi ancak o söylediğinde gerçek hissettirmişti. "Teşekkür ederim."

Sanki esinti kulaklarına bunu yapmaları gerektiğini fısıldamış gibi sahil kenarında yürümeye başladılar. Gerici konuşmalar yok, meraklı sorular yok. Sadece dalgaların sesi ve onlar. Sucrose uzun zamandır bir insanın yanında bu kadar huzurlu hissettiğini hatırlamıyordu.

Turkuaz saçlarını kulağının arkasına sıkıştırırken sessizliği bozdu. "Az önce beni o durumdan kurtardın."

"Evet, ihtiyacın var gibi görünüyordu." Rosaria'daki bu dobralığı sevdi, kelimelerinin arkasında anlam aramasına yer bırakmıyordu.

Uygun kelimeleri bulamıyor gibi hissetti ve en sonunda en basitlerini seçti. "Vardı. Bunun için de teşekkür ederim."

Sesinin ne kadar cesurca çıktığına kendisi de şaşırdı ancak karşısındaki kadın kadar şaşkın görünmediğine emindi. "Senin kadar teşekkür eden biriyle daha önce tanışmamıştım."

Uzaklara bakıp küçük gülümsemesiyle savaşan şarap saçlı kadın onu kıkırdattı. "Ne sevimli." diye düşündü, "Ne kadar da sevimli..."

art cr : lepreyyy on twt

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

art cr : lepreyyy on twt

her bölüm birlikte geçirdikleri yarım saati anlatacak. umarım beğenirsiniz, umarım özellikle de sen beğenirsin hellyute🍓

chiscara atmak yerine bunu atıyorum diye bana kızmayın lütfen🥲 o daha uzun olacağı için ödevlerim bitince başlayacağım.

görüşürüz!!

wanna leave me behind? | rosacroseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin