P R O L O G

13 2 0
                                    

Yıllardır durgunluğunu koruyan gökyüzünde ansızın tehditkâr bir parlama göründü. Teleskoplarına sarılan bilim insanları bunun sıradan bir parlama olmadığını yalnızca son anda fark edebildiler, ne olduğu belirsiz bir cisim doğrudan onların bulunduğu bölgeye yaklaşıyordu. Bu beklenmedik olay öylesine hızlı gelişmişti ki insanlar dehşete düşmüş ve protokollerini devreye sokmayı düşünememiştiler bile. Zaten düşünmüş olsalardı da bunun için yeterli zamanları kalmamıştı. Gözlem odasında bulunan insanlar, o an hasarın ne denli büyük olacağını kestiremiyorlardı ancak içgüdüsel olarak yere kapanıp kollarını başlarına siper ettiler.

Bir kişi hariç.

Damien Dainty, biraz sonra yaşanılacak olan hiçbir anı kaçırmak istemediğinden gözlerini kırpmaya bile çekiniyordu. Dudaklarında kocaman bir gülümseme vardı; hep bu anı beklemişti, beklediği kadar da kusursuzdu. 

Ve sonunda çarpma gerçekleşti, insanların beklediği gibi olmadı. Yalnızca ufak bir sarsıntı hissettiler. Damien diğerlerine alayla baktı. "Herhalde sandığınızdan çok daha küçük bir göktaşıydı, sevgili meslektaşlarım, hiç profesyonel davranmadınız."

Devrik kurduğu cümlelere normalde sevecen bir biçimde gülümseyen insanlar bu defa karşılık veremedi. Yavaşça doğruldular ve vakit kaybetmeden teleskoplarının başına geçtiler, onları bu denli korkutan nesneye bakındılar. Hayır, hiçte küçük değildi. O hızla atmosferi delip geçen bu büyüklükteki bir göktaşının sonları olmaması işten bile değildi. Aralarındaki en genç olanı telefona uzandığında Damien elini numaraların üstüne koyup engelledi. 

"Hayır, küçüğüm. Bu defa beni dinleyeceksiniz çünkü sizi yıllardır bu an için uyarıyorum."

Öyle bir ses tonu kullanmıştı ki aralarındaki en kıdemli insanlar bile itiraz edemedi. 

Çok geçmeden küçük bir ekip toplamayı başardılar. Arazi araçları toprak yolda süratle ilerlerken ardında yoğun bir toz bulutu oluşturuyordu. Yine de kimse ağzını açıp şikayet edecek yada tek kelime edebilecek cesareti gösteremedi. Ölümle burun buruna gelmek bir yana, Damien ilk defa bu kadar neşeli ve eş zamanda da ciddiydi. 

"Cisim solda on beş kilometre ötede kalıyor," diye bağırdı Enis. Oraya ulaştıklarında neyle karşılaşacaklarını deli gibi merak ediyorlardı ancak ciddiyetlerini bir an için bozmamak konusunda sessiz bir antlaşma yapmış gibilerdi.

Araç durdu ve Damien araçtan ilk inen kişi oldu, sağ elini kaldırıp diğerlerinin inmesini engelledi. Eğer düşündüğü şey gerçekleşmişse önce kendi görmeliydi. Silahını sıkıca kavradı ve yavaş yavaş ilerledi. 

Bu bir göktaşı değildi. Ne olduğunu söylemek zordu ancak ters dönmüş ve dünya teknolojisinin çok üstünde bir uzay mekiğine benziyordu. Damien, uzun zamandan sonra ilk defa bu kadar canlı hissettiğini fark etti. Kalbi birazdan göğsünü delip geçecekmiş gibi hızla çarpıyordu.

Mekiğin kanadındaki tozları sol eliyle temizledi, evet, aşina olduğu o sembol tam oradaydı. Silah ellerinin arasından kayıp düştüğünde vakit kaybetmeden mekiğin ön tarafa doğru ilerledi, diz çöktü. Başını eğdiğinde yıllardır hasretini çektiği manzarayla karşılaştı. 

"Sen," diye mırıldandı Damien. "Buradasın."

"Merhaba, eski dostum."

Damien aceleyle onu kör noktaya çıkardı, amacı yalnızca biraz vakit kazanmaktı. Diğer insanlar ise merakla araçtan inip onlara yakınlaştı. Ve gördükleri şeyle duraksadılar. Büyülendiler. O an bildikleri ne varsa unuttular.

Bir kadın gördüler. 

Ateş tıpkı bir elbise gibi kadının vücudunu sarıp sarmalamıştı. Gözleri, alev mavisiydi. Saçları baktıkça insanın ruhunu yakacak kadar kızıldı.

Karşılarında Seraphina vardı.

Bir Morphydes.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 26, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SERAPHİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin