Yanan gözler

142 27 3
                                    

Henüz hava aydınlanmadan uyandım, gözlerim feci şekilde yanıyordu. Açamıyordum bile.
Hareket etmek istedim, olmadı çünkü yanımda bana hareket edemeyeceğim kadar sıkı sarılan Soobin vardı.

Dün olanları o zaman hatırladım.
Hayır.
Tekrar ağlayamazdım. Gözlerimi biraz araladım, Soobin hâlâ uyuyordu. Büyük ihtimal okul saati gelmemişti. Fazla erken uyanmıştım. Ona sokuldum ve tekrar uyumaya çalıştım. Bir süre sessizce bekledim. Okula gitmek istemiyordum. Yataktan kalkmak istiyordum ama Soobin yüzünden kalkamıyordum.

Dün akşama dair en son sadece birbirlerimize sarılıp ağladığımızı hatırlıyorum. Nasıl oldu da bu hâle gelmiştik? Üstümde kalın bir battaniye vardı, nereden gelmişti bu?

Kıpırdanmaya başladım, bu esnada Soobin gözlerini araladı. Onu uyandırdığım için üzüldüm. Göz göze geldiğimizde kafasını kaldırdı ve yanağımı öpüp geri yattı. Bir şey yapmadım sadece gülümsedim. Elini başına götürüp saçlarını geriye doğru
itti ve

"Günaydın." Dedi.

Söylediğini tekrar ettim. Üstümde bunaltıcı bir sıcak vardı, battaniyeyi açtım ve oturur pozisyona geldim.
Ardından Soobin'de aynısını yaptı.
Ona baktım. Gülümsedi.

"Nasıl böyle uyuduk?" Diye sordum.

Gözlerini ovuştururken
"Sen ağlarken uyuya kaldın, bende eve gitmedim. Öyle oldu işte." Dedi.

Gülümsedim.

Bir süre sessizlik oldu.
Telefonunu açıp saate baktı ve hızla ayağa kalktı.

"Eve gitmeliyim, okul saati neredeyse geliyor. Eşyalarımı almam lazım." Dedi ve alnımı öpüp odadan çıktı.

Soobin gittikten hemen sonra Minjun geldi. Bir şey demesini bekledim.

"Dün o konuşmayı yaptıktan sonra Soobin ile beraber aynı yatakta uyudun. Bize inat mı yapıyorsun?" Diye sordu.

Gözlerimi devirdim ve cevap vermedim, kalkıp çantamı hazırlamaya başladım.

"Kai!"

Hâlâ umursamıyordum, umursamak istemiyordum.

Dolabımdan birkaç parça kıyafet çıkardım ve

"Üstümü giyineceğim, çıkar mısın?" Diye sordum.

Minjun, babam kadar sıkıntılı bir insan değil. Bazen hayattan soğutabiliyordu ama babamdan iyidir.

Minjun odadan çıkınca hızla üstümü giyindim ve çantamı alıp aşağı indim.
Minjun mutfak masasında oturuyordu, oldukça sinirli görünüyordu.

"Hoşçakal." Deyip evden çıktım.

Cevap vermedi.

Evden çıkarken Soobin'in de kendi evinden çıktığını gördüm, ona doğru koşmaya başladım.

Gülümsedi ve beni kucakladı.

"Bu gün kınama cezası için tekrar müdürün odasına gideceğim." Dedi.

Yüzümü astım.

"Bu kınama denilen şey ne kadar sürer?" Diye sordum.

"Bilmiyorum." Dedi.

Kısa sürmesini istiyordum.

"Merak etme." Dedi.

Ona anlamaz gözlerle baktım.

"Diğerleri uzaklaştırıldığı için okulda değiller." Diye devam etti.

Bunu duymak keyfimi yerine getirmişti.
Gülümsedim ve başımı aşağı yukarı salladım.

Bu kez okula her zamankinden daha hızlı varmıştık. Okulun içine girince Soobin beni bırakıp müdürün odasına gitti bende sınıfa doğru yürümeye başladım.

---

"Kınama nasıl geçti?"

Soobin ile telefonla konuşuyorduk, müdürün odasına girmişti ve bir daha çıkmamıştı ve çıkışta karşılaşamadığımız için eve yürürken onu aramıştım.

"Sıkıcı. Saatlerce boş yaptılar." Dedi.

Güldüm.

"Ceza almana sebep olduğum için özür dilerim." Dedim.

Gülümsediğini hissedebiliyordum.

"Sen değil Mari sebep oldu." Dedi.

Neredeyse eve varmıştım, Soobin'in ise sanırım daha çok yolu vardı.

"Eve geldim, seni sonra ararım." Dedim.

"Peki, hoşçakal bebeğim." Dedi ve telefonu kapattı.

Eve girmek istemiyordum, bu yüzden giriş kapısının önündeki basamaklara oturdum ve çantamdan bir çizgi roman çıkarıp okumaya başladım.

...⁠ᘛ⁠⁐̤⁠ᕐ⁠ᐷ

୨୧ COMİCS, FAMİLY, BULLİES ⊰⁠⊹ Sookai ✧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin