Kız saçlarından yavaş yavaş akan kristal damlalarından anlamıştı yağmur yağdığını. Karton kutu dibindeydi; ya onun altına sığınacaktı ya da asfalta çıkacak, kendince dans edecekti ki o dans etmeyi zaten önceden karar vermişti. Ayağı kalktı ve bazen gördüğü sokak dansçılarının, yapabileceği hareketleri yapmaya başladı. Kendini bir yarışmanın ortasında dans ederken hayal etti ve bu düşünce kalbinin ritmini daha da fazla yükseltti.
Ay ışığı ile birlikte dans ederken hem yağmur suyuyla yüzü temizleniyor hemde ıslak zeminde tüm gücünü harcayacak bir şekilde durmadan dans ediyordu. Tam dansının sonuna gelirken ayağındaki kopuk ayakkabılar zeminde kayınca yere düşecekti ki sımsıkı tutan iki çift el onu sarmaladı. Kim olduğuna bakacak kadar güçlü değildi, tek umudu onu taşıyan güçlü bedenin kendi ufacık bedenine merhamet etmesiydi...
***
Gözlerini açacağı sırada ayağındaki soğuk ve yavaş yavaş eriyen buzu farketti. Ayağı şişmiş olabilirdi ama buz o acıyı birazda olsa dindiriyordu. Kendisinin nerede olduğunu bilmiyordu fakat bu güzelim yemek kokularının ve birazda ilaç kokusunun karıştığı bir evde bulunuyordu ve en önemlisi kendisinin yaşadığı o çöplükten çok ama çok temizdi! Korkmalı mıydı? Ara sokaklardaki ayyaşlardan korkmuyorken neden iyi insanların yaşadığı bir yerden korkacakti ki?
Ama iyi olduklarını nereden bilecekti? Tamam ona bakmışlardı ve belkide zarar vermemişlerdi ama bu bir göz boyaması olamaz mıydı? Bu büyük bir olasılıktı. Yataktan kalktığında ayağındaki ağrı şiddetlendiği için birkaç saniye sonra kendini yerde buldu. Kapı biri tarafından pat diye açılınca korktu tabii ama sonucunda ödül olarak bir adette yakışıklı çocuk kazanmıştı. Ama kesinlikle sert kızı iyi kavrayacağı sözünü unutamazdı! Telaşla konuştu çocuk:
''Ne yapıyorsun? Ayağın daha tam olarak iyileşmedi!''
Derken bir yandan da kıza yaklaşıyordu, kız kaçışıyordu.
''Benden korkmana gerek yok sana zarar verme gibi bir amacım da yok zaten.''
Gerçekten de zarar verme gibi bir amacı yok muydu? Bilemezdi.
''Pekala..sadece yardım etmek istemiştim.''
Dedi ve geldiği kapıdan dışarı çıktı.
Ayağındaki acı dinmemesine rağmen o da zar zor kalktı ve merdivenden yavaş yavaş indi. Koltukta oturan tahminen on altı- on sekiz yaşındaki çocuk merdivenden inen birinin olduğunu anladığında oraya doğru döndü ve kızın yapacağı hareketi yavaşca kelimelere döktü:
''İstersen gel, yemem seni''
Dedi ve gülümsedi.Kız dahada cesaretlendi ve gidip onun karşısındaki koltuğa oturdu, böylelikle konuşma sırasını o devraldı:
''Bana neden yardım ettin?''
''Kim olsa aynı şeyi yapardı.''
''Hayır yapmazdı.''
''Bak biliyorum benim hakkımda hiçbir fikrin yok ama bu benden korkup kaçman anlamına da gelmez ki eğer sana zarar vereceğimi düşünüyorsan gidebilirsin?''
Kız hiçbirzaman bukadar çok yüksek sese maruz kalmadığı için bir damla gözyaşını tutamadı ve yanaklarından süzülmesine izin verdi.
''B-ben sadece...''
''Aniden parladım Kusura bakma.''
''Yok, sorun değil'' Aslında sorundu ama bunu belli edecek kadar da aptal değildi. Bunun üzerine sadece gülümsedi ve onunda gülümseyişini seyretti.
''Adın ne?''
''İclal. Senin adın ne?''
''Poyraz bende. Aslında başka bir zamanda başka bir yerde tanışmayı yeğlerdim ama o dansını gördüğüm yer zaten bambaşkaydı kelebek.''
''Neden kelebek?''
''Çünkü kelebekler saftır.'' dedi ve göz kırparak İclal'in yanından uzaklaştı...
Sizce bölüm nasıl? Düşüncelerinizi bekliyorum :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dans Eden Kelebek
Teen FictionKimsenin soluyamayacağı bir ortamda küçükken yaşamla cebelleşen bir kızdı o. Fakat bir gün şans kapısını çalmış, dans okulunu kazanmıştı. Kariyer kurmak isteyen mantığı onu aşka itikleyip, bu olanağı da kaybetmesine göz yumar mıydı? Yoksa kalbini so...