Resimdeki Poyraz'ın ikizi Ebru !!
↙↘↙↘↙↘↙↘↙↘↙↘
"Açıkçası ben kelebeklerin saf olduğuna inanmıyorum!" Diye bağırdım arkasından.
Duyupta duymamazlıktan geldiğini anladïm. Mutfaktan gelen çıkıntılardan yiyecek birşeyler hazırladığını fark etmekle kalkıp yanına gitmem bir oldu. Yemek yapabiliyor muydu!
"Yemek yapabiliyor musun?"
"Şuan ne yapıyora benziyorum?"
"Yemek?"
"Aman tanrım çok zekisin!"
Gülümsedim.
"Keşke benim kadar bile zeki olabilseydin."
Sokakta yaşamış olabilir hatta ezik bile görünüyor olabilirdim ama hiç öyle değildim.
"Baksana, dışarı çıkalım. Hem üstünde doğru düzgün şeylerde yok kendine birkaç birşey bakarsın?"
"Cidden mi?"
"Aslında hayır ... Of, cidden tabii!"
"İlk tuvalete gitsek?"
"Birlikte mi?"
"He.. Birlikte yolu göster anlamında?!"
"Tamam. Düz git, sola dön, sağda."
|•|•|•|•|•|•|
Hiç alış-veriş yapmamış biri olarak ne alacağımı bilmiyordum. Ama Poyraz sürekli ısrar ediyor elime birşeyler sıkıştırıp denemem için deneme yerlerine ittiriyordu.
İlk önce kısa, mini, siyah, bitiş yeri hoş bir şekilde beyaz dantel işlenmiş olan şortu ve beyaz fakir kol diye adlandırılan triko badiyi giydim. Eski terliklerimi giyerek kabinden çıktım. Dışarda beni bekleyen görevli bu giysilere uygun kolye ve bileklik getirmişti.
Poyraz beni görünce gözlerini üstümde dolaştırdı.
"Bakımsız cadının evrimi diye buna derler! " ve o kahkahası..
Sinirlerim bozulmuştu ama son dediği çok hoştu.
"Güzel görünüyorsun."
****
Tamı tamına iki saatten sonra alış-veriş torbalarıyla ve sinirli bir iclal ile birlikte zar zor yürürken Poyraz bey tüm poşetleri bana yüklemiş en ufak en hafif poşete bile elini sürmemişti. Kütüktü işte! Birde kadınların yanında 'Bacakların güzel ama bir ara ağdaya gitmelisin' demesi beni yerin dibine sokmakla kalmamış bacaklarımdaki kıllara bakıp onlarla konuşuyormuş gibi 'sizi örmeyi düşünüyor galiba' demişti.
Çalışanlarda katıla katıla gülmüş Poyraz da çok eğlenmişti. Ama ayakkabı reyonunda ki çocuğun yanında 'sizden de iyi kazak olur aslında' demesi beni çıldırtmanın son damlasını da bardağa kattı. Ne yaptığımı bilmediğim gibi kendimde de değildim. Pinokyonun burnu gibi uzun topuklu ayakkabının topuğunu ona döndürerek ona fırlattım.
Alnının ortasına denk gelen ayakkabı onda derin bir iz bırakacak gibi görünüyordü. Bundan kastım ayakkabı fırlatmam değil genç kızların ona bakıp alnındaki kocaman şişliğe gülmesiydi. İclal intikamı başarıyla sonlanmıştı!
Arabayla eve doğru ilerlerken biriyle mesajlaşmaya da çalışıyordu. Dayanamadan sordum
"Beni öldürmeye mi niyetlisin? " dedim çünkü kaza yapabilirdik.
"Niye bu dünyaya çok mu yararlısın? Seni çok mu özlerler!" yanlış anlamıştı.
Burkulan kalbim fısıldayarak konuşmaya karar verdi
"Beni özleyecek kimsem yok ki.."
Sanki pişman olmuştu ama beni kırmıştı artık çok geçti..
Kendi kedime pencereden bakarken düşünmeye başladım. Neden insanlar birşeyler yaptıklarında, kaşısındaki kişinin en hassas konularından kendilerine bir çıkar arıyordu?
××××
Dünya İclal'e gerçek yüzünü göstermeye başlamıştı. Kimisi onu üzüyor kimisi de parçalıyordu ama kendisinin pes etmemesi gerektiğini anlaması uzun sürmedi. Savaşacaktı, onun hassas yerini algılayıp en dalgın anında gücünü sergileyip kelebeğin dans edeceği bir şekilde onunla dans edecekti kim bilir bu belki de ölüm dansı belki de şans daveti olacaktı.
××××
Eve geldikten yarım saat sonra tek başıma oturduğum odada zilin sesini işittim. Kapının nerede olduğunu bilmemiş gibi yaparak tenezzül etmemiş ama merakım yüzünden oturmaya dayanamamış ayağı kalkıp, nereye gittiğimi bilerek ama hiç çaktırmadan ilerlemeye devam ettim, bir de ne göreyim;
Poyrazın kucağına atlamış onu Şapur Şapur öpen onun yaşlarında bir kız! Ne yalan söyleyeyim biraz gözlerim yanmaya başladı sanki."Tamam yeter in kucağımdan Ebru!"
Kızın adının Ebru olduğunu Poyraz söylediğinde anladım. Ne hakkını yiyeyim şímdi, kız mavi gözlü sarışın ve kesinlikle ilgi çekiciydi. Birbirlerine çok benziyorlardı. Kız Poyraz'ın üstüne cuppa denecek şekilde zıplamasaydı kesinlikle onlara kardeş diyebilirdim he bir de unutmayalım öpüşüde vardı arada tabii.
Poyraz beni görünce kız yüzünden t-shirt ü beline kadar sıyrılıp kaslarının görünen tarafını örtüştürdü. Ben arkamı dönüp uyandığım odaya çıkacakken adımla seslendi bana. Tabii ki de duymamazlıktan geldim!
Bu ben olamazdım ya da eğer bensem bu trip atan kişi ben değildim bu tripte neyin nesiydi ki şimdi? Poyraz benim ne kocam ne de sevgilimdi, bana neydi?
Merdivenden çıkarken o kızlan kendisi arasında ki kısa çaplı kavgaya kulak vermiştim Poyrazın ona sesini yükseltip 'Aferin sana!' dediğini kızın da 'Ne oldudu ki şimdi?' diye cevap verdiğini duymuştum. Kıza karşı olan sinirimi odanın kapısından çıkarmış, kendimi yatağına bırakmış öylece uzanıyordum. Yaklaşık on beş dakika olanları düşünüp çözüme varmaya çalışıyordum. Acaba onları rahatsız etmemek ve ayak altında dolaşmamak için böylece yatsam mı? Ya da aşağı inip o kıza karşı hiç birşey olmamış gibi mi davransam? Ve ya...gitsem mi?
Ben düşünürken odanın kapısı birden açıldı. Açan o kızdı, ve gerisini çığırarak konuşma eline aldı;
" Sen kimsin! Benim odamda ne işin var?!"
Benim odam?
"İkiz ! Bu kız da eve attıklarından birisi mi?"
İkiz mi?
Eve attıkları mı?
Evet...
Siz İclal'in yerinde olsaydınız ne yapardınız?
Ya da İclal'in ne yapmasını istersiniz? :)
Fikirlerinizi bekliyorum bana destek çıkın ve okumaya devam edin ♥♥♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dans Eden Kelebek
Teen FictionKimsenin soluyamayacağı bir ortamda küçükken yaşamla cebelleşen bir kızdı o. Fakat bir gün şans kapısını çalmış, dans okulunu kazanmıştı. Kariyer kurmak isteyen mantığı onu aşka itikleyip, bu olanağı da kaybetmesine göz yumar mıydı? Yoksa kalbini so...