ʚɞ
Jeongguk,günün ilk saatlerinde lezzetli bir kahvaltı hazırlamak için mutfaktaydı.Tabi küçük perisi de onunla birlikte,omzunda oturmuş ve bu kez kulağında sallanan halka küpesine tutunmuştu.Yüksek ateşte yağı kızdıran insanı,tavaya bir bir yumurtaları kırdığında Jimin sanki kendisi ateşe düşmüş gibi debelenmeye başlamıştı.Sonunda küpesini çekiştirdiğinde ise Jeongguk'un canını yakmış ve ancak öyle dikkatini çekebilmişti.
"Aoouch! neyin var senin neden yaptın bunu?"
Jimin'i omzundan indirip tavanın yanına koyduğunda perisinin gözlerinin dolduğunu ve ağlamak üzere olduğunu farketmişti.Ama,neler oluyordu ki?Onu ağlatacak bir şey yapmamıştı.Acaba bir yeri mi ağrıyordu?
"Hey Jiminie neler oluyor miniğim neden ağlıyorsun?"
Jimin,küçük gözyaşlarını sildikten sonra tezgahın üzerinde bulduğu bir spatulayı zor da osa kaldırmış ve oldukça tavırlı bir şekilde insanına tavadaki yumurtaları işaret etmişti.
"Yumurtalar mı? Ama ne oluyor?"
Anlamakta zorluk çekiyordu Jeongguk.Jimin sanki ondan yumurtaları kızarttığı için kızıyor gibiydi.Ama bunu neden yapsındı ki?Öte yandan minik olan ise insanının nasıl böyle bir caniliği yapabildiğini düşünüyordu.Küçük,sevimli civciv arkadaşları...Jeongguk onları pişirip yiyordu!
Oysa ki Jiminie civcivleri çok severdi.Dünyaya indiği zamanlarda onlarla oynamayı çok severdi.Sevimlilerdi ve onun boyutundalardı.Bu yüzden iyi anlaşıyorlardı.Ve onları görmüştü.O minik sevimli yavruları,yumurtanın içinden çıkarken görmüştü.
Perisinin davranışlarına anlam veremeyen Jeongguk ise ona yeniden kalem ve kağıt uzatmıştı.Somurtuk bir şekilde bir şeyler karalayan Jimin,insanına yüz vermeden yazdığı şeyi göstermişti.