1

18 0 2
                                    

"Yukarı çıksak ne olur ki ?"
"Saçmalama Alisa!"
"Ama çok merak ediyorum."
"Bende ama yasak. Bunu sende çok iyi biliyorsun!"
Üzgün bir şekilde dudaklarımı büzüp oturduğum taşların üstünden kalkıp eve doğru yürümeye başladım.Arkamı dönüp kuzenim Alin'e baktım.Oturduğu göletin yanındaki taşları bir çubukla gölete atıyordu.Önüme dönüp yürümeye başladım.Bu arada ben Alisa .20 yaşındayım.Gerçi daha 20 me girmedim.15 gün kaldı.15 gün!.Büyük törene sadece 15 gün kalmıştı.20 yaşına girenler evlerinin en yakınındaki şelaleye gidip ailesi ve orda bulunan bütün insanların önünde yemin edicekti .Öç almak için... Şimdi ne öçü diyiceksiniz .Ben en iyisi en baştan anlatim.
Buraya Atraga deniyor . İsmini yer altında doğan ilk bebeğin adından alıyor.Burası yer altı dünyası.Kapıları Alabmaşa ve Ralgamlara kapalıdır.Alabmaş lar yer altı dünyasında yaşayan kurnazlardır.Yüzyıllar önce yeryüzünde insanlar bir birini katletmeye başlamışlar .Büyük büyük dedem de yer altı dünyasının anahtarının varisiymiş.Kırk kadar yirmili yaşlarda genci yer altına saklayıp ,kendi dünyalarında medeniyet kurmalarını istemiş.Tabi içlerinde kızını da göndermiş.İşte bende onların soyundan gelen bir varisim.Bu kırk kadar insan zamanla çoğalmış .Zamanı geldiğinde yeryüzüne çıkıp Ralgamların kötüleştirdikleri yeryüzünü tekrardan iyileştirmek için yemin etmişler.O günden sonrada soylarindan gelen her çocuk ne zaman 20 sine basarsa şelalenin yanındaki en yüksek kayaya çıkıp Raglamların onun düşmanı olduğuna ve kendisinin dünyaya getireceği çocuğunuda bu yemin üzerine yetiştireceğine söz verir .Bu yemin etme geleneğide yüzyıllar boyu devam etmiş.Ve benim yemin etmeme sadece 15 gün kaldı!
Alin benden bir yaş büyük olduğu için o geçen sene etmişti.O Kaya'nın üstüne çıkarken onun yerinde kendimi hayal etmiştim.Kararlılıkla büyükannemin yaşlı gözlerine bakıp yemin edişimi..

Eve geldiğimde kapının hafiften aralık olduğunu gördüm.Kapılarımızı asla kilitlemezdik.Büyümannem "Bir atragalı asla kapısını kilitlemez.Çünkü Atrag halkı bir birine kötülük yapmaz.Eğerki hırsızlık ve onun gibi bir suç işlenirse onu yapan bir Atrag değil bir Alabmaştır.Ve o kurnaz da yılanlı kuyuya atılarak üstü kapatılır.Taki yeni bir alabmaş yakalana kadar ."Ama çocukluğundan beri tek bir kurnaz yakalanmadığı için artık korkmaya gerek olmadığını söyler.Ne zaman çocuklara masal anlatmak için toplansalar ,onlara kurnazların bizden korktuğu için hiçbir Atrag toprağına ayak basamadığını söylüyordu.

Annem mutfakta yaptığı çorbayı küçük bir saklama kabına döküyordu .Bana bakıp "Ah canım geldin mi.Büyükannen hastalanmış.Bu çorbayı ona götürebilir misin?"
Başımı sallayıp kabı alırken"Neyi var ki ?"
Annem tenceresini yıkarken bana baktı" Bilmiyorum,sanırım yaşlılıktan.Her geçen gün daha da halsizleşiyor . " Bir şey demeden çorbayı alıp büyükannemin evine doğru yürümeye başladım.Onu kaybetme korkusu kapladı içimi .O benim büyükannemdi ama aynı zamanda en yakın arkadaşımdı.Dolan gözlerimi silip hızlıca tepedeki eve doğru yürümeye başladım.

Bu tepede bulunan evi büyükbabam büyükannem için yapmıştı.Evin arkasında kocaman bir orman var.Ormanın sonunda ise Alabmaşla aramıza ördüğümüz duvar var.Bazen canım sıkıldığında oraya dolaşmaya giderim .Ama annem sürekli çok ilerlemememi söyler .Sanırım canına susamış bir kurnazın duvarı aşıp topraklarımıza ayak basabileceğinden endişe ediyor .
Bu ise benim umrumda bile değil.Topraklarımızda herhangi bir kurnaz görsem yapıcağım şey hemen onu yakalayıp Atrag halkının önünde onu yılanlı kuyuya atıp üstünü kalın demir kapakla kapatmak olurdu.
Küçükken dedeme neden Alabmaşlardan bu kadar nefret ettiklerini sormuştum.O da Ralgamlara gizli gizli haber gönderdiklerini ve bunun karşılığında istedikleri şeyleri Ralgamlara yaptırdığını söylemişti.Bu ortaya çıkınca da halk ikiye ayrılıp kendi aralarında kavga etmeye başlamışlar .Yeryüzündeki gibi bir katliama dönüşmemesi içinde aralarına duvar örmüşler.Dedem kurnazların asla uslanmayacağını ,menfaatleri için her türlü kötü yola başvurabileceğini ama Atrag halkının birlik olduğu sürece bize zarar veremeyeceğini söylemişti ki bencede haklıydı.Biz birlik olduğumuz sürece hiç kimse bize zarar veremezdi.

Büyükannemin evine geldiğimde eski ahşap kapıyı hafiften aralayıp içeri girdim.Burası iki katlı bir evdi.ilk katta oturma odası ve büyük bir mutfak vardı.
Bir üst katta ise 2 tane yatak odası ve küçük bir banyo vardı.Büyükannem oturma odasında değildi.Mutfağa girdiğimde üst üste yığılmış bulaşıkları gördüm.Hastalıktan dolayı yıkıyamamış olmalıydı.Çorbayı tezgahın üstüne bırakıp merdivenleri ikişer çıkarak yatak odasına gittim.Tamamen kapalı odanın kapısını tıklatıp ses vermesini bekledim.Ses vermeyince uyuyor olduğunu düşündüm.Tam merdivenleri inicekken içeriden cam kırılma sesi geldi.Hızla odaya girdim.Yerde kırık bardak parçaları vardı.Büyükannem ise nefes alamıyormuş gibi ellerini boynuna götürmüştü.Yüzü morarmaya başlamıştı.Koşarak ellerini boynundan uzaklaştırmaya çalıştım.Sanki ne yaptığının farkında değildi.Şu an beni gördüğünden bile emin değildim.Yaklaşık beş dakikadır ellerini birleştirerek boynundan uzak tutmaya çalışıyordum.Büyükannemi daha önce hiç bu halde görmemiştim.Bu yaşlılıktan kaynaklanan bir şey değildi herhalde .Yüzüne baktım.biraz daha sakinleşmişti.Gözlerini araladığında sol gözünden bir damla yaş yanaklarına doğru süzülmüştü.Hafiften gülümseyerek "Tatlım sen mi geldin ? Geliceğinden haberim yoktu ." Yarı aralık gözlerinden bana bakmaya çalışıyordu. O kadar yorgun olduğu belliydi ki arada kapanan gözlerini açık tutmak için çabalıyordu. "Babaanne iyimisin?" Yüzündeki tebessümünü bozmadan "İyiyim tatlım." Kendisini boğduğunun farkında olup olmadığını bilmediğim için hatırlatma yapmak ister gibi "Daha demin kendini boğuyordun" "Şşş tatlım çok uykum var sonra konuşalım mı? " Kendiliğinden kapanan gözlerinin yorgunluğuyla son cümlesini fısıltıyla söylemişti.
Sonra derin uykuya daldı .Yataktan kalkıp üstünü örttüm.Odadan çıkarken arkama dönüp yüzüne baktım .Daha demin ben ne yaşamıştım öyle.Kalbim hala deli gibi atıyordu.Ne olur ne olmaz diye kapıyı açık bırakıp aşağıya -mutfağa - gittim. Sürahideki suyu bardağın tamamına kadar doldurup bir yudumda içtim.Kafamda daha deminki olayı düşünürken kapı tıklatıldı.Bardağı tezgahın üstüne yığılan bulaşıkların yanına bırakıp kimin gelmiş olduğuna bakmak için kapıya doğru gittim.

KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin