Eve geldiler Peri'nin hala ağrıları vardı.
Ve daha taburcu olalı 1 saat bile olmamıştı. Can ağlamaya başlamıştı ve Peri'nin de oturduğu ev çok eski yıkık döküntü maddi durumuda haliyle iyi değildi doğum masraflarını bile zar zor ödemişti. Her ay kapılarına alacaklılar dayanıyordu. Bu çocuğa nasıl bakacağım şüphesi aklında dolanıyordu. Yağmur yağmaya başladı, hava karardı ve evin içi soğumuştu ev çok büyüktü fakat çok bakımsızdıÇocuk eğer hasta olmadan büyürse çok büyük şans olacaktı ve buda pek mümkün değildi. Kapıda oluşan deliklerden bir kedi kolayca girebilirdi
Peri'nin eşide çocuğa bakamam korkusu ile Peri'yi terk etmişti. Bundan dolayı Can ve Peri tek başlarına kalmışlardı. Peri, havanın ve ışığın çok az girdiği bir oda bulup içine kıvrılıverdi.Can'ı iki kolunun arasına almış üşümesin diye ona sarılıyordu. Sabahı zor ettiler. Sabah burnunda bir koku ile uyandı Peri. Kolu ıslaktı. Can altına yapmıştı. Ve Peri Canı kollarından fırlatıp iğrenmiş bir şekilde
-Tamam bak şöyle yapalım ben sana bakamayacağım burada kal ben gidiyorum der ve yanına ağzı delinmiş bir pet şişede süt bırakıp oradan uzaklaşır. 1 gün sonra kolunda birisi ile gelir Peri. O kişi Can'ın üvey babasıydı. Sadece 1 gün içinde Peri yeni birini bulmuştu. Nedense kimse Peri'yi reddedemiyor. Göz alıcı güzelliği herkesi etkiliyordu. Peri'nin yeni eşide dayanamamıştı o güzelliğe. Güzellik belkide önemli ama içi solmuştu Peri'nin. Adını anlatıyordu resmen, bir peri gibi görünüyor fakat içi sırlarla dolu