Ateş Böceği

52 5 2
                                    

Selam!
Gezegenler Ve Oyunlarından sonra ilk kez başka bir kurguyla karşınızdayım umarım seversiniz (: 🤎

Yazdığım kitaplarla ilgili paylaşımlarımı görmek isterseniz Instagram egemen_glr hesabına bakabilirsiniz.

Yazdığım kitaplarla ilgili paylaşımlarımı görmek isterseniz Instagram egemen_glr hesabına bakabilirsiniz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hakkımda yazılan tüm manşetlere göz gezdiriyordum. Ülkenin en bilinen magazin sayfalarından birinde kırmızı renkle yazılmış koca bir manşet vardı.

"Şok, şok,şok! Genç kızların yeni sevgilisi Adın Çeliğin kurgular çalıntı mı? Haberin detayları arka sayfada,"

Evet, manşetlerde ismimden mevkimden ya da benim kendimden daha çok, genç kızların yeni sevgilisi olarak geçiyordum. İstemsizce gözlerim devrilirken haberi tekrardan okudum.

"Adın Çeliğin kurguları çalıntı mı?"

Bu kelimeyi onlarca, yüzlerce belki binlerce kez yineledim kendime.

Yazarlık serüvenimde yola çıkarken tek  bir hedefim vardı. Elimdeki kalemimle insanlara iyi gelmek...

Kendi düşüncemi, kelimelerle kağıda dökmek, insanlara iyi gelmek tek hedefimdi.

Fakat şimdi üzerime iğrenç bir iftira atılmıştı. Birisi beni eleştirebilirdi fakat kimse böyle iğrenç bir iddiayla adımı karalayamazdı.

Dudaklarım arasından öfke dolu bir nefes dökülürken düşündüm. Kimdi bu densiz?

Bilgisayarın tuşlarını kullanarak diğer sayfaya ulaştım ve hakkımda diyer yazılanları hızla okumaya başladım. Gözlerim kelimeleri hızla tarıyordu.

"Adın Çeliğin 'Nameler' adlı sevilen kitabının çok benzer bir kurgusu elimde. Üstelik yazarı tanınan ve sevilen birisi. Fakat sanırım Adın Çeliğin yayınevi bu bilinen yazara yükü miktarda para verip susturmuş,"

okuduğum her bir kelime, yüreğime başka öfke tohumları ekiyordu.

"Bir sonraki paylaşımımda istenirse yazarı açıklayabilirim. Tabii Adın Çeliğin yayınevi beni tehdit etmezse (; "

              Ay Işığında Dans Eden Martı...

Okuduklarımla iyice sinirlenmiştim.
Üstelik bu sayfa benim de takip ettiğim, herkesin sevdiği bir magazin sayfasıydı. En kısa süre içerisinde bu konuyu halletmem lazımdı.

Normalde olsa bu haberi unursamazdım bile. Fakat bu sayfa, herkesin güvendiği ve inandığı bir sayfaydı. İçimden bir ses "Kitaplarını okuyan insanlar böyle bir şey yapmayacağını bilir," diye benj sakinleştirmeye çalıştırdı.

Ama günümüz insanları sorgulamaya ihtiyaç duymadığı için eminin kimisi bu yazılanları doğru kabul etmiş, hatta bana nefret kustukları mesajlar atmaya başlamışlardı bile.

İnsanlar sırf bir kaç kuruş daha fazla kazanmak için bu bencilliği yapmamalıydı. Bu bizlere, dünyaya fazlaydı.

Öfkeyle karışık hüzünle bardağımın dibinde kalan son kahve yudumunu içtim.

İnsanlık, vicdanın ve kendilerine olan saygılarının yudumlarını çoktan tüketmişti bile.

Saat gece üç olmuştu. Bardağımı bulaşık makinesine yerleştirdikten sonra kendimi yatağımın kollarına bıraktım.





Hazal Işık...

Alarmımın sesiyle yatakta doğuldum. Bu rutini aylardır yaptığım için artık sabah, ya da size göre gece saat beşte kalkmak, benim için zor değildi.

Hızla lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Soğuk su tenimi bir bıçak gibi keserken bu günün güzel geçeceği hakkında bir his doğdu içime. Yüreğimdeki bu mutluluk tohumlarına minnetle teşekkür ettim yine.

Aniden aklıma gelen şeyle beraber istemsizce otuz iki diş sırıttım.

Ne de olsa bu gün yazdığım kitabın son düzeltmelerini yapıp yayınevine gönderecektim.

Kömür siyahı saçlarımı hızla arkada bir topuz yaptım. Yüzüme bir dizi bakım malzemesini uyguladıktan sonra kısaca kendimi inceledim aynada.
Kömür siyahı saçlarım, kar beyazı tenim, ve ela gözlerim vardı.

Lavabodan çıktım ve balkonuma doğru ilerledim. Kapalı balkonumun camlarından birini aralarken, ciğerlerime dolan nefese şükrettim.

Soğuk hava gibisi yoktu bu dünyada...

Suyu kaynaması için ocağ koyduktan sonra dolaptan kurutulmuş papatyaları aldım. Sallama çaylardan pek haz etmediğimden bitki çaylarını bu şekilde demliyordum.

Bakımdan demliğimin içerisine kurutulmuş papatyalarımı koydum ve kaynamalarını beklemeye başladım.

Burnumu dolduran güzel koku, çayın demlendiğinin göstergesiydi.

Papatya çayımı demledikten sonra balkondaki masama oturdum. Tabii oturmadan önce balkonumun küçük ateşböcekleri gibi görünen led ışıkları da yakmayı unutmadım.

Bilgisayarımı açmış, kitabımın son satırlarını okuyordum. Şöyle diyordu kitaptaki ateş böceği:

"Adımı ateşten alırım, çünkü ben onun gibi parlarım. O da ben gibi parlar, ama adını benden almaz. Çünkü o benden daha güçlü görünür. O yakıcı bir ateşken, ben zavallı bir ateşböceğiyim. Eskiden hep imrenirdim ateşe 'keşke ben de onun gibi olabilsem,' diye.Ama şimdi dönüp bakıyorum ki bu düşünceler saçma. Ben ne olursam olayım benim. Ben kendimleyim. Ben bu beni her daim sevmeliyim,"

Kendi yazmış olduğum bu cümlelere tebessüm ettim. Öte yandan da kitabımın son düzeltmelerini yapmıştım.

Ha bu arada, yazdığım kitabımın anlatıcısı ne bendim ne de bir karakter. Yazdığım kitabın anlatıcısı ufak bir ateşböceği.

Kitabımı, dönemin yeni yazarı Adın Çelikten önce en parlak yayınevlerinden biri olan Yaprak Kitaba yolladım. Hayaller ülkesine yolculuk yaparken papatya çayımı yudumladım. Boy gösteren güneşle beraber ışıldadım.

                     Bölüm Sonu...

Selam! Yine ben. Umarım bölümü beğenmişsinizdir.🫀Biliyorum kısa oldu ama diğer bölümlerde artırırız.

Siz kendinizi diğer bölümlerdeki bombalara saklayın. Kendinize iyi bakın🤎

Not: Yazım yanlışı varsa aldırmayın.

♡Karakterleri sevdiniz mi?

♡Karakterleri sevdiniz mi?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
YazarlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin