Tam tamına bir aydır yoktu, o günden sonra onu hiç görmedim sanırım gerçekten de deliriyordum bunun başka bir açıklaması olamazdı değil mi? Bugün bavullarımı hazırlayıp ailemin yanına gideceğim gün, uzun bir süre sonra onları görmek için sabırsızlanıyorum on beş saatlik bir yolculuk olsa bile ailemi görmeye engel değildi bana sonuçta, tek engel sadece okulumdu ve oda ortadan kalktı şuanlık için. Havaalanına geldim ve bavulumu kontrol noktasından geçirdim, bineceğim uçağa gidiş kapısını bulup bekleme alnında oturdum biraz. Bu sırada kulaklığımı takıp biraz müzik dinlemeye çalıştım ortamdaki sesi bastırmak istercesine...
Zamanın nasıl geçtiğine dahi farkında değildim çünkü bu sıralar fazlasıyla durgundum, saatime bakıp uçuş saatinin gelmiş olduğunu gördüm ve yerimden kalktım. İçimde bir sıkıntı vardı hem de nefes alamayacak derecede beni boğuyordu. El çantamın içerisini açıp küçük şişenin içerisindeki suyu içmeye başladım ve küçük kutunun içerisindeki küçük hap ilacı ağzıma yolladım, küçüklüğümden beri aynı ilacı kullanıyordum hep aileme de bunun sebebini hiç sormamıştım. İlaçları bir süredir düzensiz kullanıyordum, neden içtiğimi sürekli düşünüyordum ama cevabını bilmiyordum tabi ki bunun üstüne daha fazla düşünmeyip suyu ve ilacı çantama tekrardan geri koydum. Kapıya doğru ilerledim ve uçağa binmiştim. Tamamını uyku ile geçirmiş olduğum uçuşun anons sesleriyle uyandım, uçak iniş için hazırlanıyordu. Uçak durduğu zaman hostesler sıcak gülümsemeleri ile uçaktan inmemizi izliyordu. İşte doğup büyüdüğüm yere tekrardan kısa bir süreliğine de olsa geri dönmüştüm. Sabah saatlerinde inmiş olacağız ki hava daha yeni yeni aydınlanıyordu. Sabahın bir köründe annemi arayarak uyandırmak istedim ve bu yüzden geceleri o açık olan meşhur kore marketlerinin arasında geziniyordum. İçeriye girip bir kaç ramyeon ve tteokbokki aldım. Aldıklarımın ücretini ödeyip ikisinden de birer tane paket alıp orada hazırladım nedense gerçekten neşesizdim halbuki böyle olmasını hiç hayal bile etmemiştim. Mikrodalganın çıkardığı sesle kendime gelip sıcak olan iki yemeği de alıp bir masaya yerleştim. Normalde dışarıda yerdim ama biraz fazlasıyla soğuktu dışarısı bu yüzden bu karardan çabucak vazgeçmiştim. Aradan bir kaç saat geçmişti ve ben hala aynı yerde duruyordum yemeklerimi yediğim kapların çöplerini atıp hala çıkıp gitmemiş olduğumu gören şaşkın hanımefendiye teşekkürlerimi iletip oradan ayrıldım.
Sokaklar yavaş yavaş insanlarla dolmaya başlıyordu sokakta öylece ilerliyordum taki biri bana sert bir şekilde çarpıp düşürene kadar. Ne olduğunu anlamayıp yere düşmenin vermiş olduğu acı ile bir hışımla ayağa kalktım, beni düşüren adam elindeki yere dağılmış olan evrak dosyalarını topluyordu, dosyaları toplarken,
-'' Üzgünüm iyisiniz değil mi?''
Bir saniye bu ses çok tanıdık geliyordu, herhalde bu gerçek olamazdı.
''Chan?''
Adını söylememle birlikte şaşırmış bir ifadeyle bana bakıyordu, bu bakışlar bir ay önceki güya sadece benim gördüğüm Chan'in bakışlarıyla resmen aynıydı cidden kafayı yemiştim herhalde.
_'' Tanışıyor muyuz bayım?''
''Bu da ne demek şimdide farklı bir oyun mu oynuyorsun bana, amacın beni delirtmek mi ya bir ay ortalıkta yoktun şimdide pat diye karşıma çıkmış tanışıyor muyuz diyorsun, kafayı mı yedirtmek istiyorsun bana in misin cin misin bundan bile şüpheliyim aklımı kaçırıyorum sayende!''
Sokakta sert çıkarak bağırdığım cümlelerle herkesin bana tuhaf olan bakışlarını görmemle buluştu, herkes uzaktan öylece izliyordu.
_'' Sanırım siz başkasıyla karıştırıyorsunuz ben sizi ilk kez görüyorum ama adımı bilmenize çok şaşırdım gerçekten bayım, iyi misiniz siz?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
White Blood~ ChanMin
Fanfictionİki dünya arasındaki bu kocaman boşlukta seni bulduğum için şanslıyım, seni gördüğüme mutlu oldum Seungmin...