3-Big Lie...

460 59 50
                                    

--Felix'ten--

Gözümü açtığımda tanımadığım bir yerde olduğumu fark ettim. Neredeyim ben? Bir bahçedeyim ve sandalyeye bağlıyım. Neden bu kadar aksiyonlu bir hayatım var benim? Bir adam geliyor.

"Everything is ready Lee Felix." dedi adam. İngilizce konuşmasana ya! "Don't speak English please." dedim bir gram olan İngilizcem ile. Adam gülmeye başladı. Komik mi be adam?

"Pekala, senin için deneyeceğim." dedi. Aksanı da bok gibi. Lütfen İngilizce konuşmaya devam et. " Hyunjin actually nefret ediyor senden." dedi. Ben bir kahkaha patlatmışım. Sandalyeyi kıracaktım gülmekten. Bu durumda nasıl gülebiliyorum.

"I know. He hates me." dedim ve drama queen gibi ağlamaklı bir yüz yaptım. Benden neden nefret etsin ki? Değil mi? 

"Don't you believe me?" dedi. "Hah. I don't believe you!" dedim ciddileşerek. Dedikten sonra deli gibi gülmeye başladım. Adam ise ciddi şekilde beni izliyordu. Cidden benden nefret ediyor olabilir mi?

Olmamalı, olamaz. Eğer benden nefret etseydi 1 yıl önceki şeyleri yaşamazdık. Ayrıca bir yıldır da gayet iyi bir şekilde geçiniyoruz. Sadece, şu sır meselesini merak ediyorum. Çünkü, Woojin boş yere yalan atacak biri değil. Ama Hyunjin de benden sır saklayacak biri değil. Ne yapacağım? En iyisi Woojin ile iletişime geçmek. Bu şekilde bir şeyler öğrenebilirim.

"Beni neden buraya getirdin?" dedim İngilizce konuşan adama. Mal mal yüzüme bakıyordu. İngilizcem bok gibi diyorum niye inanmıyorsun? 

"What are u saying?" dedi. Annen diyorum. Çok güzel diyorum. Ya sabır...

"Why did you bring me here?" dedim. Anlamışçasına kafasını salladı. Salak bu adam valla. Ne diyebilirim, halay çekmek istiyorum falan mı?

"Asked you to be smart." dedi adam. Akıllı olmamı mı sordu? Kim sordu? Of İngilizcem kötü diyorum.

"Ask, sormak değil mi?" dedim. "He want you to be smart." dedi. Hee! İstemiş. "Okey okey." dedim. OF ADAM GÜLÜYOR! SALAK.

"You are an idiot.". O kadar hakaret öğrendim İngilizce, nerede kullanacağımı merak ediyordum.

"Hahaha! You should listen to Woojin." dedi. İnadına İngilizce konuşuyor, biliyorum.

"Okey. I'll listen to his." dedim ve devam ettim," ÇÖZ BENİ!" diye bağırdığımda, arkamdan gelen adım seslerini duyup arkamı döndüm. Lan! Woojin malı gelmiş. "Oo~ Hoşgeldin." dediğimde bana göz kırptı. "Hoş bulmadım ama öyle olsun bakalım." dedi. Çokta umurumdaydı hoş bulup, bulmaman. 

"Bana şu sırrı söyle artık." dedim. "Öğrenmek istiyor musun?" dedi. İstemesem sorar mıyım amk? Ellerimi çözdü ve yere oturdu. " İstiyorum.".

"Pişman olabilirsin ama.".

"Anlat artık!".

"Uzun sürebilir.".

"Tamam, dinliyorum.".

--Woojin'den Flashback--

 "Beyler, ben galiba Felix'ten hoşlanıyorum." dedim arkadaşlarıma. Onlar beni yargılar diye çok korkmuştum. Ama yargılamadılar, hatta tebrik edip ona 'yenge' demeye başladılar. Ben ise abartmamalarını sadece hoşlandığımı söyledim. 

Felix ile konuşmaya utanıyordum ama arkadaşlarım bana 'utanmana gerek yok, o da belki seni seviyordur.' gibi sözler söylemeye başladı. Ben ise konuşmaya cesaret bulamıyordum.

Bir gün arkadaşlarım ile, klasik olarak 'doğruluk mu, cesaret mi?' oynuyorduk. Herkesin art arda 3 kere doğruluk deme şansı vardı. 4. tur olduğunda cesaret demek zorunluydu. Ben 3 kere doğruluk dedim ve 2sinde de Felix ile ilgili şeyler sordular. 4. bana geldiğinde '2 hafta boyunca Felix'le yakınlaşacak ve yakınmış gibi konuşacaksın.' dedi arkadaşım. Bende mecbur yapmak zorundaydım, yapmayan 20.000 won ile arkadaşlarına bir şeyler almak zorundaydı. Ben ise oyunlarda kaybetmekten nefret ederim.

Gizli Komşum 2 | Hyunlix✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin