19. BÖLÜM: Bindik Bir Alamete, Gidiyoruz Kıyamete🤣

109 33 24
                                    

UZUN BİR ARADAN SONRA GERİ DÖNDÜM. BU ARA İÇİN KIZMAMIŞSINIZDIR DİYE UMUYORUM. FELAKETLERDEN SONRA YAZMAYA HEVES, ENERJİ, VİCDAN.... ANLATMAYA GEREK YOK, ANLADINIZ.

SEVİLİYORSUNUZ, DESTEKLERİNİZİ ESİRGEMEYİN LÜTFEN

****

"Sen ciddi misin?" diye sordu Harun Mete. "Hem de uydurukçu bir şey yüzünden!" diye ekledi hayretle.

"Ciddiyim, Harun. Şu yaptıklarımızın hangisi saçma değildi ki? Bir de bunu yapayım ne olmuş?" deyip omuz silktim.

"Ya hu bu bildiğin polisin işine karışmak kızım! Sen polis misin de boyundan büyük işlere burnunu sokacaksın?" dedi sinirle.

Neredeyse kahkaha atacaktım. "Ulan zaten en başından beri boyumdan büyük işlere bulaşmışım. Adam benim yüzümden sinirlenip kalkıp gitti, kim bilir başına neler geldi? Ben bunları düşünerek yaşayamam, Harun!" diye çıkışıp bir de salya sümük ağlamaya başladım.

"Ya Yumak Hanım!" diye sızlanıp kocaman sarıldı bana. "Ya adamın peşindekiler mafyaysa, ya seni yakalayıp organlarını çalarlarsa ben ne yaparım?" Kurduğu komplo teorisi yüzünden böğürerek ağlamayı sürdürdüm. Güya sırtımı okşuyor ama aslında olan sırtıma vurması ve organlarımın yer değiştirmesiydi. O yüzden acıdan daha beter böğürünce yanlış anlayıp "Tamam, bu kısmı es geçelim. Kötü çağırmayalım" dedi. Beni bırakınca organlarım rahatladı.

"Poliscilik, Holmescılık oynamayacağım" dedim çocuk gibi. Garfield bakışı attı bana. "Öf tamam. Hem biraz da hava değişimi olur bana" diye kıvırınca, şüphe ettiyse bile ses çıkarmadı.

Harun'a planımı söyledim ama evdekilerin henüz haberi yoktu. Patronuma yıllık izine çıkacağımı söylemiştim. İki gün önceki kararımıza göre, Yıldız ve Şahika acil işlerini hallettikten sonra İzmir'e gidecektik.

Telefonum çaldığında Harun kahvemi tazeliyordu. "Sultan, benim işler tamam. Esma ve Dilan'ı yerleştirdik. Şahika da kendi işlerini halletmiş, ertelemen yola çıkalım diyoruz." Dedi telefonu açar açmaz.

Harun kahvemi şangur şungur karıştırdı. "Patrona söyledim ama yarın net belli olur. Evdekilerle hâlâ konuşmadım. Mecbur sizi bahane edeceğim."

"O iş bize merak etme sen. Bu arada Şahika'nın malikânede olağanüstü hal durumu var" deyip kıkırdadı. "Babası Arizona'daki vukuatların hesabını sormuş. Kuzenleri de gelmiş büyük bir toplaşma var." Ben de onunla birlikte gülünce "Bence Şahika'nın lakabını Arizona Fatihi olarak değiştirelim" diye ekledi.

Kendimi tutamayıp kahkaha attıktan sonra "Onu da kullanırız. Ama Manukyan, Manukyandır ve asla değiştirilemez!" dedim.

Harun telefonu elimden çekip aldı. "Kız psiko! İzmir'i de giderayak yakayım demeyin! Şahika'dan değil de senden şüpheliyim."

Yıldız'ın cırlayarak verdiği cevap kulağıma kadar geldi: "Lan Haruniye abla! Sen de bizimle gel, belki eşsiz becerilerini sergileme şansı bulursun. Ne de olsa baya deneyimlisin."

Harun ağzının içinde homurdanırken telefonu bana uzattı. "Sakın anlatmadan durma kankalarına zaten. Ağızlarına düştük ya daha kurtulamayız" diye söylendi bana.

Omuz silktim. "Sen de onların vukuatlarını biliyorsun işte karşılıklı."

Yıldız ile konuşmayı sonlandırdık. Harun bin bir tembihler ettiğinde, ulan aklı al kendi kafana sok da başıma bela olma demek istedim. Ama demedim. Umarım bakışlarımdan anlamıştır. Bu arada mutfağa kapandığımız süre boyunca Halime nenenin göz hapsinden kurtulamadığımızı da söylemeliyim. Kadın eski toprak, tabi ki ir takım naneler çevirdiğimizi şıp diye anlayıveriyor. Evden yürütülen eşya olmayınca, medyumluk maceramızın sona erdiğini biliyor. Ama yine de güvenmiyor. Ne diyebilirim ki, haksız da sayılmaz.

Bir Tutam Cesaret / Medyum JaleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin