BÖLÜM 1

72 14 8
                                    

(Arkadaşlar Selamûn aleyküm...
Bu hikaye bildiğiniz üzere gerçek değil. Tamamen kurgu. Ama karakterler gerçek. Tabi içinde biraz gerçek olan bölümler de var. Ama kurgu olması tamamen bizim kendi kararımız. Yazan her ne kadar ben olsam da kurguyu en çok Zehra yaptı. Bazı bölümleri yazmama Eylül yardım etti. Sonu gelmediğinde Tuğçe'den yardım aldım. Emekleri çok. O yüzden yazarı tek ben değilim. Ve eğer ithaf edilmesi gereken birileri varsa o da NMHM Grubu. enemkareeyçkalbimsiniz...

İyi okumalar... Okurken kendi müzik zevkinize göre takılabilirsiniz. Ama benin önerim: Cheri cheri lady sonrasında da Brother Loui dinleyebilirsiniz...)

Uyandım...

Odamın bir duvarını kaplayan camdan süzülen güneş ışığı gözlerimi acıtmıştı. Hafifçe yerimden doğrulup yatağımın solunda duran çalışma masama doğru baktım. Zehra gene uyuyakalmıştı. Yapmadığı şey değildi uyuyup kalmak. Ama tabii bu yorgunlukla uyuyup kalması çok normaldi.

Bugün Zehra için sabah olana kadar zar zor tasarlayıp üstüne bir de kendi ellerimizle yaptığımız maketi saat dokuzda okula bırakacaktık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bugün Zehra için sabah olana kadar zar zor tasarlayıp üstüne bir de kendi ellerimizle yaptığımız maketi saat dokuzda okula bırakacaktık. Ve saat sekizi on üç geçiyordu. Maraton başlasındı. Üstümdeki çarşafı fırlatıp Zehra'yı uyandırmak için -ki uykusu çok ağırdır- oturduğu sandalyeyi sallamaya başladım. Uyansın diye titreşim gönderiyordum. En etkili yöntemdi. Yoksa hayatta ayağa kalkmazdı.

''Zehra deprem oluyor! Kalk çabuk!'' dedim. Yerinden basbaya sıçramıştı. Tam da istediğim gibi... Haince gülüşüm onu hoşnut etmedi.

''Ne?! Ne oluyor?! Ne depremi?!'' diye söylendi telaşla. Ayağa kalkmış elleriyle bir yerlere tutunma çabasındaydı. Bende tam o anda gülmeye başlamıştım. Adeta bana işkence çekiyormuş gibi bakıyordu. Şaka yaptığımı anlamış olmalıydı. Eliyle alnına vurarak konuşmaya yeltendi ama izin vermedim.

''Ya sende her bunu söylediğimde inanıyorsun! Bakma bana öyle! Saat kaç olmuş farkında mısın?'' diye sordum. Gözleri masamda bulunan saati buldu. Ufak bir çığlıkla gülmem yarıda kaldı. Çok acele ediyorduk ve elimiz ayağımıza dolaşıyordu.

Zaten normalde çok sakardık. Şimdi bu telaşla bu maketi okula götürebilmek bizim üstün başarımıza bakıyordu. İyi kötü etrafı toparladığımızda henüz iki dakika geçmişti. Ardından banyoya yüzümü yıkamaya geçtim.

Ailemizden uzakta Türkiye'nin en güzel şehri Bursa'mızda üniversite okuyorduk. Yıllardır tek hayalimiz buydu zaten. Lisede başlayan arkadaşlığımızı ömrümüzün sonuna kadar devam ettirmek istiyorduk. Biz. Evet biz...

Evde üç kişi kalıyorduk. Eylül, Zehra ve ben. Ve nedense diş macununu ortadan sıkan hep Eylül'dü. Kör değilsem, şuan gözümün önünde diş macunu katledilmiş bir şekilde duruyordu. Diş macununu elime aldığım gibi Eylül'ün odasına doğru koştum. Kapıyı tıklattım. Ses yoktu. Tam dalmalık bir oda gibi görünüyordu...

MORİSTİLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin