6 - iksirin gücü

237 35 38
                                    

"huening-ah!"

soobin sıkıca kucakladığı çocuğu havaya kaldırırken kai onu kaldıran bu oğlandan kurtulmak için çırpınıyordu. soobin iksiri kendi içmiş ve şimdi yanlışlıkla kai'a aşık olmuştu!

"hyung beni yere indir lütfen!"

soobin kucağında çırpınan çocuğu sonunda yere indirirken beline doladığı kolları çözmemişti. "çok şirinsin hueningie, hyung'un seni sevmesine izin ver!"

taehyun şaşkınlıkla karşısındaki manzarayı izliyordu. başta soobin'in iksir hazırlama fikrine karşı çıksa da arkadaşının kararlılığını görüp vazgeçmişti ama böyle olmasını hiç beklemiyordu. utangaç arkadaşı soobin resmen okulun ortasında birine iltifat edip onunla flörtleşiyordu. iksirin gücü hafife alınmamalıydı.

"hyung okulun ortasındayız, lütfen benden uzak dur-"

"senden uzak duramam çünkü seni çok seviyorum hueningie, sen benim küçük penguenimsin."

kai utançtan pembeleşirken soobin de önündeki pembe yanakları ısırma dürtüsünü bastırmaya çalışıyordu. bir insan bu kadar güzel olabilir miydi? kai güzeldi.

"soobin hyung bu sen değilsin, sadece iksir yüzünden böyle konuşuyorsun."

soobin kai'ın söylediklerine kaşlarını çatıp hafifçe kafasına vurdu. "ne iksiri aptal? hyuka'nın güzel olmak için iksire ihtiyacı yok, hyukam en güzeli."

kai artık dizlerinin kendini taşımayacağını hissederken taehyun'a döndü ve kekelemeden konuşmaya çalıştı. "tyun-ah, ben hyung'u evine götüreceğim. bu şekilde okulda duramayız, ceza yeriz."

taehyun hızlıca başını sallarken yardımcı olma isteğiyle atıldı. "istersen onu eve ben götürebilirim, sen derslerden geri kalma-"

soobin taehyun'un sözlerini duymasıyla kai'ı daha da kendine çekti ve küçüğün sözünü kesti. "kimse beni huening'imden ayıramaz." ardından çocuk gibi surat asması ve kavradığı beli sıkması kaçınılmazdı.

kai'ın yüzü pembenin tonları arasında geçişler yaparken gülümsemeyi denedi. "sorun yok tyun-ah, ben bırakırım onu." etraflarında onları izleyen insanları gördükten sonra fısıldadı. "yoksa her şey daha kötü olacak."

ikilinin istekleri karşısında taehyun pes etti ve başını salladı. zilin çalmasıyla sınıfa çıkmak için kapıya yönelmeden önce kai'ın omzunu tuttu, ardından tüm içtenliğiyle gülümsedi. "eğer yanlış bir şey olursa benden yardım istemekten çekinme, her zaman burada olacağım."

kai bu sefer minnettarlıkla gülümsedi, sonunda gerçek bir arkadaşı olmuştu. bunun için de soobin'e ayrı teşekkür edecekti.

elbette soobin düzeldikten sonra.

---

okuldan çıkmak tam bir kaostu.

kai okul hemşiresine soobin'in hasta olduğunu ikna etmek için kırk takla atsa da sonunda başarmıştı ve izin kağıdı alıp eşyalarını toplamışlardı. okuldan çıkarken soobin'in tekrar kai'a yapışması ve çıkmadan önce güvenlikçiye 'ben bu çocuğa çok aşığım biliyor musun?' diye bağırması yüzünden kai adeta soobin'i sürükleyerek durağa getirmişti. bugün utançtan öleceğini düşünüyordu.

"hyung cidden! ulu orta böyle şeyler söyleyemezsin, insanlar deli olduğunu düşünecek."

soobin sırıtarak kıvırcık saçlı çocuğu durakla arasına sıkıştırdı. "ben zaten senin delinim."

kai bu harekete göz devirse de içten içe çok mutluydu. aşık olduğu çocuk ona aşıktı, sadece bir günlüğüne de olsa!

"hyung gerçekten çok kekosun- bak otobüs geldi!"

önlerinde duran otobüse tek tek kartlarını basıp geçtikten sonra kalabalığı aşıp tutma yerlerinin olduğu köşeye ilerlediler. kasabada çok kişi olmadığı için az otobüs vardı ve herkes tek tük olan bu otobüslere tıkışmak zorunda kalıyordu. bu yüzden yolculukların pek de konforlu olduğu söylenemezdi.

"of, çok sıkıştım burada. keşke daha erken çıksaydık."

kai kendisine değip duran insanlar ve havasızlık yüzünden rahatsızlığını belirtirken beklemediği bir anda kendini otobüs camı ve soobin arasında sıkışmış halde buldu.

"artık sadece ben varım huening-ah."

soobin aralarındaki mesafeyi sıfırlayıp kulağına fısıldarken kai on yedi yaşında aşırı hızlı kalp atışından ölmenin mümkün olup olmadığını düşünüyordu.

sen benim için diğer herkesten daha tehlikelisin zaten.

---

soobin'in evine geldiklerinde soobin şaşırılmayacak bir biçimde kai'ın gitmesine izin vermemiş ve onu zorla koltukta film izlemeye çağırmıştı. üzerini değiştirmesi için kai'a verdiği açık pembe kazak kai'a büyük gelmiş boynundan kayıyordu ve soobin'in eşofmanının paçaları kai ayaktayken bile yere değiyordu. soobin o ana kadar kai ile olan beden farklarının bu kadar farkına varmamıştı.

zorla bacaklarının arasına oturttuğu kıvırcık saçlı çocuk kendini kaptırmış bir şekilde televizyondaki filmi izlerken soobin gülümsedi. kai gerçekten hem gerçek hem de mecaz anlamda çok güzeldi.

burnunu gıdıklayan saçlara minik bir nefes üfledikten sonra kıkırdayarak onlarla uğraşmaya başladı. kai gerçekten bir oyuncak bebek miydi emin olamıyordu çünkü saçları bile pamuk gibi yumuşacıktı. parmaklarının arasından kayıyorlardı ve soobin'in tek isteği sonsuza kadar onlarla böyle oynamaktı.

"hyung gıdıklıyor- HYUNG GIDIKLANIYORUM!"

kai kahkaha atmaya başlamadan önce soobin parmaklarını oyuncu bir şekilde kai'ın karnının yanlarında gezdirdi. genç olanın daha hassas olduğunu biliyordu fakat bu kadar olduğunu tahmin edememişti. kai resmen gülmekten bayılacaktı.

kıvırcığın yeterince güldüğüne karar verdikten sonra soobin gıdıklamayı bıraktı ve kucağındaki çocuğun yavaş yavaş sakinleşmesini izledi. gözünden bir damla yaş gelmiş olsa da kai mutlu görünüyordu, kai mutluysa soobin de mutluydu.

belki o an aklından geçen şeyi paylaşmaması gerekirdi ancak soobin artık isteklerini baskılamak istemiyordu, onları gerçekleştirmek istiyordu.

"şu an seni çok fena öpmek istiyorum."

kai'ın yüzü bir anlığına donakalırken soobin'in büyük elleri arasındaki narin parmaklarının titrediğini hissetmişti soobin. çocuğun neden bu kadar heyecanlandığını bilmese bile yanlış bir şey söylediğini varsaydı. bu yüzden tam da lafını geri alacaktı ki kai'ın sözleri onu durdurdu.

"eğer- eğer gerçekten istiyorsan beni öpebilirsin hyung."

çünkü kai bencildi ve bir kez olsun sevdiği biri tarafından sevilmek istiyordu.

soobin kai'ın sözlerine şaşırsa da çoktan kendini hazırlayıp gözlerini yuman çocuğa hayır deme şansı yoktu. küçüğün çenesinden kavrayıp iyice yaklaştı, şimdi birbirlerinin nefesini hissedebiliyorlardı.

"seni seviyorum, huening kai."

nihayet dudakları birleştiğinde kai'ın gözünden akan gözyaşı dudakları arasında eridi.

ben de seni seviyorum, choi soobin.

umarım bu öpücük için benden nefret etmezsin.

---

---

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
hay aksi şeytan! • sookai ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin