δύο- 2

24 6 0
                                    

4 AY SONRA

"Tebrik ederim."

İçindeki koyu kırmızı alkollü içecekle Mert'in elinde havaya kaldırıldı bardak. Dinlendirici, slow müziğin eşliğinde pek de kalabalık olmayan ve herkesin kendi işine baktığı restorantta, bugün Enes'in işlerinin açılmasına içiyorlardı. "Başarılarının devamına..." diye uzatıldı bardak. Aynı masada, biri kadın olmak üzere dört isim vardı. Enes, sevgili olma yolunda gittiği Ece, Mert ve Muhammet. Dördünün yüzünde mutlu olduklarını belli eden geniş gülümsemeler vardı.

"Şerefe."

"Şerefe..."

Dört bardak ortada tiz bir sesle birbirine çarpıp ayrılıyor. Bugünü kutlayan dört insanın dudağında hafif bir kırmızı leke bırakmak üzere değiyor.

"Nasıl oldu bu?" diye sordu Ece, soğuk ortamda üzerindeki cekete daha sıkı sarınırken. İnce, sıska bileği yumuşak bir hareketle elindeki bardağı masaya bıraktı. Önceki giyim kuşam normlarına zıt, bugün sade bir giyimi benimsemişti, her ne kadar renk iddialı bir kırmızı olsa da. Vücudunu sıkı saran, kendine yakışan bir elbise giymişti.

"Babam zaten uzun bir süredir bunun üstünde çalışıyordu. Emekliye ayrıldıktan sonra eline zaman da geçince kendini buna yöneltti." diye açıkladı Enes. İnşaat işine girmek, son zamanlarda herkesin isteyip de kolaylıkla girdiği ama işin içinden çıkamadığı bir olaydı. Onların aradan sıyrılmasını sağlayacak sağlam finansörü ve babasının doğru adamı bulacak kuvvetli sezgileri, işlerin yolunda ilerlemesinin önünü açmıştı. Şimdi ise yaptıkları hasılatı kutluyor, babasının kısa süre içinde yerini terk edip Enes'e devretmesi de grubun umutlarını yeşertiyordu.

Birliktelikleri tesadüfe dayanmayan grubun samimiyeti de iç karartan unsurlardandı.

Ece koltuğuna daha çok yaslandı. Dudaklarını birbirine bastırıp gülümsedi. Başını anladım anlamında salladı.

"Öz amcamın çalışma isteği beni büyülüyor." dedi Mert. "Emekliye ayrılalı bir yıl oldu ve adam çoktan serbest bir iş bulup parasına para kattı. Üstelik gym'den de geri durmuyor." Ardından Enes'e döndü. "Annen aşırı şanslı."

"Öyle bir dedin ki babamla evlenmek istediğini düşündüm bir an."

"Ben de aşırı şanslıyım." diye atıldı Ece. Enes babasından pek farklı değildi. Bir işe atılıp kazançlı çıkmamıştı belki ama gym mevzusu konusunda babasıyla yarışıyordu. Üniversite eğitiminin bitmesinin hemen ardından vücuduyla kafayı bozmuş, kendine bir form belirleyip sıkı bir şekilde çalışmıştı. İstediği bedeni kazanmak çok uzun sürmüştü, bir ara pes edecek gibi bile oldu ama şimdi istediği formdaydı ve bundan inanılmaz bir mutluluk duyuyordu. Bu formu saklama isteğinden değil ama aynada görüp kendini takdir edişi her şeye bedel olduğundan düzenli bir şekilde kendini sıkmadan gitmeye devam etmişti.

"Yine sap bir benim galiba." diye yakındı Mert. Muhammet kendi başına telefonda bir şeylerle "gerçekten" ilgilenince dikkati bir anda ona döndü. "N'apıyorsun lan sen sabahtan beri tık tık?"

Muhammet telefondan başını kaldırdı ama uzun süre dikkatli bir şekilde baktığından başı döndü hemen. Gözleri Mert'i aradı ve buldu. "Baturay'la konuşuyorum." diye yanıtladı onu. Enes bir anda buz gibi soğuyan havaya karşı kollarını çaprazladı, yanındaki Ece'ye sandalyesini daha çok kaydırıp odağını muhabbetten uzak tutmaya çalıştı.

"Nasıl?" diye sordu Mert. Baturay bu gruptan biriyle yıllardır tek kelam etmemiş insandı. Uygulamadan mesaj atsanız her zaman tek çizgi durur, asla profil fotoğrafını göremezsiniz. Zaten onu normal hayatta bulmak imkansız.

sculpture of desireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin