Changbin telefonu çalarak onu uyandırdığında gecenin bir yarısı olduğunu fark etmişti. Gözünün birini zar zor açtığında gördüğü isim tamamen uyanmasına sebep olmuştu. Chan arıyordu.
Ne olmuştu? Yoksa kötü bir şey mi vardı?
Changbin yatağında doğrulduktan sonra tek odada kalmanın verdiği rahatlıkla telefonayanit verdi. "Alo Chan? İyi misin? Bir şeyin mi var?"
"B-ben.."
Hararetinden dolayı kısık gelen sesiyle konuşmaya başladığında Changbin kalbinin durmak üzere olduğunu hissetti. İçindeki delta çoktan ayılmış, alfasının tek başına acı çekmesine izin verdiği için kendisine kızmaya başlamıştı.
"Ben s-sana yalan söyledim."
Changbin kasları çatılırken ne konuda yalan söylediğini düşünüyordu. Ama dikkatini çeken bir şeyler vardı. Chan dışında hiçbir ses ya da canlılık belirtisi yoktu. Alfa çektiği belli olan acıdan inliyor, büyük ihtimalle çıplak olan teninin çarşafa sürtünme sesi kulağına geliyordu.
"Ne konuda yalan söyledin Chanie?"
Yumuşak ses tonu bala düşmüş gibi tatlıydı. Herhangi sert bir tavırdan yoksundu. Çünkü alfasının acı çektiğini biliyordu. Bu yüzden şimdilik sadece yapabileceği şeyi öğrenmesi onun için yeterli olacaktı.
"Benim kimsem yok." Ardından gelen hıçkırık sesi kalp kırılma sesinin yanında hüzünlü bir melodi gibiydi. Sade ve cana yakın. İnsanın ruhuna dokunan cinstendi.
"Ne demek istiyorsun meleğim?"
"Benim bir ailem yok Changbin. Sadece ben varım."
Changbin kızgınlığı için hazırladığı çantayı sırtına attı, aynı zamanda da acı çeken alfayı dinlemeye çalışıyor, elinden geldiğince onu konuşturmak için uğraşıyordu.
"Yurt odanda mısın melek?"
"E-evet."
"Hatta kal, geliyorum."
Deltası çıldırmaya başlamış, kurt formuna dönüşebilmek için Changbin'i zorluyordu. Changbin bunun diğer uğraşmak istemediği sonuçları doğuracağını bilmeseydi belki de yapabilirdi. Çünkü insan formu her ne kadar dayanıklı olsa da Kürt formu kadar hızlı değildi.
Yine de alfa yurduna geldiğinde 42. odanın önünde durmuş kapıyı çalmıştı. Bu tabii ki saçmaydı. Ama odayı açabilecek herhangi bir anahtarı yoktu. Telefonu kapattığı için kendine bir kere daha küfür etti.
Pes edeceği sırada kapı yavaşça açılmış, üstü deki naylon eşofman takımıyla yorgun yüzlü Chan ortaya çıkmıştı. Makyajsız yüzü bir bebek kadar masum ve yumuşaktı. Şişmiş kırmızı gözleri yeni yaşlara gebeydi.
Changbin ona sarılırken kendisine yaşlanmasına izin verdi. "Delta..." Sızlanma içindeki deltanın alfasını teselli etmesi için bağırmasına neden oldu. Çantayı elinden geldiğince omzuna sabitlerken kollarını alfanın baldırlarına sardı.
Delta olmasının diğer bir avantajı alfa veya omega fark etmeksizin kendisine hafif gelmesiydi. Bu yüzden Chan'i kucağına aldıktan sonra yatağa oturmuş terli saçlarını okşamaya başlamıştı.
Chan burnunu Changbin'in koku bezine dayamış, kokusunu içine çekerken uykulu bir şekilde mırıldanıyordu. Alfanın mırıldanması o kadar yumuşaktı ki gülümsemesine engel olamadı. Yine de ona banyo yaptırması gerekiyordu.
Bu yüzden ayağa kalkıp banyoya yöneldi. "Hadi sana banyo yaptıralım küçük bebek." Karşı çıkan bir mızmızlanma kulağını doldurduğunda kıkırdadı. "Benimle dalga geçiyorsun ama kendin sıcaklıkta nasılsın görürüz."
"Ben bir kedi gibi uysal değilim bebeğim. Ben vahşiyim, şu ana kadar altımda düğümlenmiş şekilde yatıyor olurdun."
Koluna yediği sert yumruk inlemesine neden olurken ne dediğini yeni fark etmişti. Changbin yüzünün yandığını hissetti. "Üzgünüm... Haddimi aşmak istemedim."
"Haddini aşmadın. Sadece utandım..."
"Seni seviyorum Chan."
Küçük bir nefes kesilme sesinden sonra Changbin boynunda hayaletimsi bir gülümseme hissetti. Daha sonra Chan'ın kolları boynuna sıkıca dolanmıştı. "Ben de seni seviyorum Changbin."
∆
Anlatmaya gerek yok... görüyorsunuz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐆𝐫𝐚𝐧𝐝𝐞 𝐀𝐦𝐨𝐫𝐞, 𝙗𝙞𝙣𝙘𝙝𝙖𝙣✓
Short Story❝Ne olursam olayım bu büyük aşkın peşindeyim sevgilim. Göze almak isterlerse onları yok etmek için burada olacağım.❞