Chan son zamanlarda hayatındaki boşlukları dolduran deltaya kendini teslim etmekten asla bıkmamaya başlamıştı. Elbette deltası çok fazla kontrolcüydü. Ama Chan için bu sorun değildi çünkü içindeki alfanın deltasına karşı göstermek istediği hiçbir hakimiyet kavgası yoktu. Aksine bütün ipleri onun eline vermek, kendini kendisinden daha iyi tanıdığını bilmek rahatlatıcıydı.
Elindeki hasır sepeti gülerek taşımaya devam ederken yaklaşık bir aydır gidemedikleri pikniğe gitmelerine seviniyordu. Gidecekleri gün deltanın kızgınlığı başlamıştı ve Chan ona yardımcı olmuştu. Eh, hesaba katmadığı şey Changbin'in gerçekten de çok vahşi olmasıydı. Kendi uysallığından daha hırçın bir kızgınlık geçiren kimseyi görmemişti.
Bu yüzden bildiği pek bir şey yoktu. Yine de her zaman deltaya yemek hazırlamaya çalışmış, sonuç olarak da azarlanmıştı. Changbin onun herhangi bir harekette bulunup kendisine zarar vereceğinden korktuğu için onu sırtlayıp yatağa atıyor, orada kalmasını söyledikten sonra birkaç atıştırmalıkla dönüyordu. Bu kadar önemsenildiğini hissetmek onu boğmamıştı.
Aksine hoşuna gitmişti. Ve bugün de deltasını o sevgisiyle boğmak istiyordu. Çoğu çiftin veya ailenin geldiği bir parka gelmişlerdi. Çok tatlı bir manzarası vardı. Küçük sığ bir nehir, yeşillikler ve küçük zararsız hayvanlar vardı. Chan neredeyse karşısına çıkan tavşanın peşinden gidecekti, bunu her ne kadar belli etmek istemese de.
"Hadi ama Changbin!" Hasır sepetin içindeki kareli örtüyü alıp seçtiği alana serdi. Bütün çiftlerden biraz daha az kalabalık bir yerdi. Chan'ın tercih ettiği gibi. "Tamam, geldim bebeğim. Sakin ol." Chan takma isme gülümserken arkasını dönmeden yaptığı yiyecekleri çıkardı. Sevdikleri bütün yemekleri yapamasa da en azından sevdikleri atıştırmalıkları yapabilmişti.
Yumuşak kremalı ve meyveli sandviçler, kendisi için kakaolu süt ve Changbin için soğuk kahve. Biraz tuzlu bir şeyler yapmak istese de elinden fazla bir şey gelmemişti. Bu yüzden basit bir pizza ve patates kızartması ile yetinmişti. Gece de heyecandan dolayı pek fazla uyuyamamıştı. Bütün gece yaşayabilecekleri o güzel anları düşünüp durmuştu.
Sonuç olarak... Bu güzel yerdeydi ve yanında çok sevdiği sevgilisi vardı. "Vay canına! Bu kadar fazla şey yapacağını düşünmemiştim." Changbin sıcak küçük pizzalardan birini alıp ısırdığında ağzına gelen peynirle mutlu bir şekilde iç çekti. Bu sırada gözü ona beklentili parıltılarla dolu sevimli alfasına gitmişti.
"Güzel olmuş mu? Gece gece tarif aradım. Elimdeki malzemelerle bu kadar oldu e komşumu fırınını kullanmak için ikna etsem de fazla darlamak istemedi-" Changbin pizzayı bir kenara koyduktan sonra her gerildiğinde kendini fazlaca açıklamaya çalışan sevgilisinin çenesini nazik bir şekilde tutup dudağına yumuşak ve tutkulu bir öpücük verdi.
"Çok güzel olmuş Chanie. Deltanı aç bırakmamak için yaptığın bütün bu çaba midemi okşuyor." Chan gülerken yavaşça omzuna vurdu. "Pardon gururumu okşuyor? Sanırım buydu." Changbin gülerken burnuna dolan serin yağmur ve karemel kokusuyla genişçe gülümsedi. Chan'ın kaybettiği ailesi olmayı başarmak istiyordu.
Onu mutlu etmek, bilmediği her şeyi ona öğretmek ve her zaman için yanında durmak istiyordu. Changbin baş parmağıyla yavaş bir şekilde Chan'ın gülerken çıkan gamzesini okşadı. "Benim sürekli ciddi hayatıma kattığın bu neşe için teşekkür ederim, tatlım." Eğilip pembe yanağına küçük bir öpücük kondurdu.
"Kalbini bana açtığın için ben teşekkür ederim deltam." Chan gülümsemesini sunarken pek masum değildi. Çünkü Changbin'in deltasının onu sahiplenmesinden ne kadar hoşlandığını çok güzel bir şekilde öğrenmişti. "Hım... Birileri oynamak istemeyeceği tehlikeli oyunlar oynuyor." Chan kollarını Changbin'in boynuna doladıktan sonra kendisini onun dizlerine bıraktı.
"Öyle mi oluyormuş?" Changbin kendisine sokulan alfanın saçlarını okşadıktan sonra kafasını boynundaki koku bezine gömdü. "Nereden geldi birden bu sırnaşma?" Changbin Chan'ın normalde dışarıda çok fazla utangaç hissettiğini bildiği için bazı sınırları korumaya çalışıyordu. Ama şimdi gel gör ki bu sınırı yıkan kendisi değil oydu.
"Sadece boşuna ümitlenen gözler var. Deltamın boşta olmadığını göstermeye çalışıyorum." Chan mırıldanırken dudaklarını Changbin'in kulağında gezdirdi. Bu sırada beline dolanan el ile gülümsedi. "Hoşlanmadıysan her zaman geri çekilebilirim." Kafasını geri çekip büzülü dudakları ile ona baktı. Changbin'in gözleri çoktan kararmıştı.
"Hiçbir şekilde hoşlanmadığımı ima etmiyorum. Sadece küçük alfamın bu kadar cesaretli olması beni şaşırtıyor." Chan kızaran yanaklarını umursamamaya çalışarak kendisini biraz daha geriye çekti. "Bana küçük deyip durursan senin kafanı ısırırım." Küçük bir mırıldanıştan sonra sepetten kendi içeceğini aldı. "Oysa ondan hoşlandığına çok eminim Chanie. Her zaman çok aç oluyorsun."
Chan ağzından dışarı püskürttüğü içeceğiyle tamamen kırmızı olduğundan emindi. "Seo Changbin!" Kocaman parıltılı gözleri ihanete uğramış gibi ona dikildi. "Toplumun içindeyiz." Changbin kıkırdadıktan sonra omuz silkti. "Susuyorum, hatta sustum. Midemin gururuna gurur katacağım. Çünkü açım!"
"Her zaman açsın."
"Evet? Bu bir sıkıntı mı?"
"Evet, dünya nüfusu artıyor, nasıl doyacağız?"
"Eh, o zaman sadece seninle yetineceğim."
∆
böyle bir şey oldu özel bölüm...
delta x alfa çok sevdiyseniz başka konuyla yine yazarız ricanız yeter.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐆𝐫𝐚𝐧𝐝𝐞 𝐀𝐦𝐨𝐫𝐞, 𝙗𝙞𝙣𝙘𝙝𝙖𝙣✓
Short Story❝Ne olursam olayım bu büyük aşkın peşindeyim sevgilim. Göze almak isterlerse onları yok etmek için burada olacağım.❞