akşam serini tüm vücuduma yayılırken kafenin açık kapısından içeri girdim. en önde ben, hemen arkamdan Fatih, Kerem ve Ege gelirken ellerimi birbirine sürttüm.
"içeriyi baya değiştirmiş, Baho," diyen Ege bir yandan da etrafı inceliyordu. birkaç aydır şehir dışında olduğu için buradaki tüm değişikliklerden de bir haberdi. Kerem kolunu Ege'nin omzuna attığında, "değişmeyen tek şey biziz valla, müşteriler bile değişti. artık güzel kızlar da geliyor buraya," dediğinde Ege güldü.
Fatih, bizi ayırttığı masaya doğru götürürken ben de hemen ardından onu takip ediyordum. birkaç adım önümüzdeki 4 kişilik masaya yaklaştığımızda, hemen kendimi cam kenarına attım. tam karşıma Fatih otururken yanına Ege geldi. Kerem de kendini benim yanıma bırakınca, "hayret, ben daha kalabalık olur sanıyordum," dediğinde kafamı salladım. Fatih kolundaki saatten saate bakıp, "akşam diyedir. bu saatte daha sakin oluyormuş," dedi.
açıkçası bu işime gelirdi, fazla gürültüyü kaldıracak kafa yoktu şu an bende.
"hoş geldiniz," diyerek yanımızda belirdi Bahattin. bu kafeyi babası ile birlikte işletiyordu ve bir süredir de işleri çok iyi gitmeye başlamıştı.
"oğlum ne olmuş lan sana, Baho? kızların ağzının suyunu akıtıyorsun valla," dedi Ege gülerek. Bahattin gözlerini devirip, "Baho'nuzu sikeyim, ben Bulut'u kullanıyorum lan!" dediğinde hepsi kıkırdadı. benim yüzümde mimik oynamazken bir cesaret ile konuştum: "babanla iyi çevirmişsiniz burayı, siteden olmayan insanlar da geliyor artık."
gözleri beni bulduğunda, "eyvallah," demekle yetindi ve "getiriyorum ıstakayı, ne içersiniz?" diyerek devam etti. hepimiz her zaman içtiğimiz içecekleri söylediğimizde kafasını sallayıp arka tarafa doğru gitti. çocukların hiçbir şeyi anlamaması içimi rahatlatırken zihnim yaklaşık iki, üç hafta önceye döndü.
Ege daha şehir dışındayken ev de boş kalmıştı ve ben Bulut da dahil olmak üzere bizimkileri çağırmıştım. biraz kafa dağıtıp alkol içtiğimiz gece oldukça güzel giderken Fatih ve Kerem sabah okula uğrayacaklarını söyleyip erken ayrılmıştı evden. her ne kadar alkolü fazla kaçırmamış da olsam Bulut benimle biraz daha duracağını söylemiş, ben de memnuniyetle kabul etmiştim. şu an sanırım baya pişmandım buna.
ne zaman alkol alsam libidom da yükselirdi. irademe sahip çıkamayarak kendimi Bulut'un dudağına yapıştırdığımda beklemediğim şekilde ondan da karşılık gelmişti. alkolün yapmış olduğu çakırkeyif kafası ile ikimiz de birbirimizi durdurmayıp sevişmistik o gece. işin kötü tarafı, tek turla da yetinmeyip iki kez sevişmiştik. ama sanırım hayatımdaki en iyi sekslerden biriydi.
Fatih ve Kerem kadar olmasa da yakındık Bulut ile ve bu sayede arkadaşlığımız da iyice zedelenmişti. o günden bu güne kadar ilk kez gelmiştim onun yerine. iki veya üç haftanın sonunda ilk kez karşılaşmış olduk ve nasıl davranacağımı kestiremiyordum. oldukça gergindim şu anda da.
kafama çarpan küp şeker ile şimdiki zamana döndüğümde çatık kaşlar ile Fatih'e baktım. "ne şeker atıyorsun, hayvan herif?" diye çıkıştığımda gülerek çoktan önümüze konan ıstakayı taşlarla dizdi.
"kitlenmiş kalmıştın oğlum, ne yapayım? keyfin yerine gelsin diye toplandık yine yüzün sirke satıyor," dediğinde haklı olduğunu kabul ettim. Bulut olayı yeterince berbatken bir de erik meselesi ortaya çıkmıştı.
kendi taşlarımı tahtama dizerken, "tamam, tamam. söz size odaklıyım şu andan itibaren," dedim ve Ege'nin zarı atmasını bekledim. eliyle zarı sallarken bir yandan da "umarım, yoksa evde kriz var," dedi. gözlerimi devirip masaya düşen zarlara baktım.
saatlerce süren 101, yine Kerem'in taş çalmaya başlamasıyla bitmeye yakındı. "bir daha Kerem'le oynayanı siksinler," diyerek söylendi Fatih. gülerek Kerem'in omzuna vurdum ve "düzgün oynamayacaksan kalkıyorum ben," dedim yalandan da olsa. Kerem dudaklarını büzüp konuşacakken Ege onun başlamayan sözünü kesti. "siz taş çalıp kazanamıyorsunuz diye mızmızlanıyorsunuz sadece. aferin lan, Kerem!"
Fatih ile aynı anda gözlerimizi devirdiğimizde, "tamam ağlamayın size de öğretirim nasıl taş çaldığımı," deyip otuz iki diş sırıttı.
sıra tekrar bana döndüğünde yanımıza gelen Baho ile tekrar gerildim. beline bağladığı önlüğü bir yandan çözerken bir yandan da, "saat baya geç oldu, kapatıyorum ben. daha duracaksanız anahtarı vereyim size ama," dediğinde ben hariç herkesle göz teması kurdu. yutkunup yalnızca kafamı salladığımda, "eşşek Kerem yine oyunun içine sıçtı zaten, biz de kalkalım artık," dedi Fatih.
Baho gülmesini bastıramayarak, "bir kez de adam gibi oynayın şu oyunu ya," dedi ve çıkardığı önlüğü tek koluna astı. "kuralına göre oynayınca çok sıkıcı oluyor be, ne yapayım yani? hararet katıyorum yine de yaranamıyorum bunlara," dedi Kerem ve ayağa kalktı. Baho'nun yanına ilerlediğinde yavaş yavaş kalktık biz de.
ilk ayaklanan Ege olurken o da Baho'nun yanına gitti ve sarıldılar. üstümden çıkarmadığım ceketi düzeltirken Fatih de yanıma geldi. hepimiz kafeden çıkarken yavaş adımlarla onları takip ettim.
---
ins olmustur
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yeşil erik • bxb
Short Story0535 : erik götün delik akdeniz : ne diyorsun orospucocu