1. Bölüm

108 21 22
                                    

Desteğinizi bekliyorum oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfen..

♧♡♧

Gözlerimin pas tutmuş olan çalar saatine ilişince titredim. Akrep üçü yelkovan ise beşi gösteriyordu. Çok geç kalmıştım elimde ki kaneviçeyi cekyatın üzerinde ki poşete koyduğum gibi ayağa kalktım.

"Gidiyorum ben Hediye, çok geç kaldım." Parmaklarımın arasındaki poşetin saplarını bileğime geçirdim "Gülüm az sakin ol titriyorsun." Başımı iki yana salladım beş dakika sonra babam kahveden gelecekti ve beni evde göremezse kırılmadık kemiğimi bırakmazdı.

" Hep benim yüzümden gidecektin bitsin öyle gidersin diye tutturdum aptal kafam çok özür dilerim." Kapının arkasında ki askılıktan beş yıl önce günlükten biriktirdiğim parayla aldığım kabanı giyindim.

"Sıkma canını senin bir suçun yok farkedemedik saati. Daha geç kalmadan gitmem lazım allaha emanet." Demir kapıyı açmamla soğuk hava yüzüme nüfus etti. "Eve varınca haberdar et beni emi gülüm."

"Ederim." Siyah babetlerimi ayağıma geçirip Hediyeye el salladım. Nasıl saati fark edemezdim hızlı adımlarla bir sokak aşağıda ki dededen kalan evimize koşturmaya başladım.

Korkuyor muydum fazlasıyla bana bir şey olacağından değildi de korkum babamın yine benim yüzümden annemi soldurmasınaydı.

Başımda ki yazmayı biraz daha yüzme doğru çektim kimse beni görmeden eve varmalıydım. Rüzgar o kadar sert esiyordu ki nefesim kesilecek gibi hissediyordum Gri çatının görüş alanıma girmesiyle adımlarımı yavaşlattım. Allahım ne olur gelmemiş olsun. Eve yaklaştıkça çalıdan olan süpürge sesi kullağıma ilişti "Annem?"

Annem süpürgeyi yere bırakıp belini doğrulttu "Nerdesin be kızım baban ha geldi ha gelecek diye hop oturdum hop kalktım. Bileğimde ki elişi poşetini eline verip yerden süpürgeyi aldım. "Özür dilerim annem fark edemedim saati hadi sen geç içeriye ben hallederim hem incecik giyinmişsin yine bu havada."

Annemin içeriye girmesiyle elime batan çalı parçalarını umursamadan hızlı hızlı süpürmeye devam ettim.

♧◇♧

Kızdıran güneşle alnımdaki teri çiçekli gömleğimin ucuyla sildim. Karadenizin havası çok tuhaftı dün soğuktan titrerken bugün sıcaktan terliyorduk. Eteğime doldurduğum fındıkları hızlıca çuvalın içine boşalttım belimi doğrutarak daha yarısı toplanmamış küçük ağaç topluluğuna baktım.

Bugün hepsinin toplanması gerekiyordu derin bir iç çektim 'Ha gayret Gül az daha dayan.' Sabah gün açmadan kahvaltı yapıp topluca hasata gelmiştik. Gerçi babamın boğazıma dizdiği bir kaç zeytin ve peynire ne kadar kahvaltı dersek o kadardı işte. Hasibe ve Emine ablanın bana bakarak fısıldadığını görünce kaşlarımı çattım.

Yine ne yapmıştım da milletin diline düşmüştüm böyle hararetli hararetli konuşulacak kadar. "Hayırdır Hasibe abla bir şey mi oldu?"

Başını iki yana sallayıp gerisin geri işlerinin başına döndüler. Artık kimsenin kimseden korkusu da kalmamıştı insanın gözünün içine baka baka dedikodusunu çok rahat yapar hale gelmiştiler.

İç çektim.

"Gül kız!" Topladığı fındıkları çuvala boşaltıp yavaş adımlarla yanıma gelen Ayşe ablaya gülümsedim sanırım yine dizlerinin ağrısı tutmuştu. Çok güzel bir kadındı Ayşe abla küçük kahve gözleri çıkık elmacık kemikleriyle Asyalıları anımsatıyordu.

"Dizlerin mi tuttu yine." Başını salladı. Fındık toplamak ağrıyan dizlerini daha da kötü ediyordu gerçi dizlerinin sebebi de doğdu doğalı fındık toplamakla geçmesi değil miydi."Boşver sen benim dizlerimi alıştım artık. Sen nasılsın?" Kolumda ki siyah kordonlu saate baktım biri on yedi geçiyordu üç dakika sonra öğle arasıydı. Diğerlerine göre biraz daha büyükce olan fındık ağacının altına oturdum. " Iyiyim şükür, sen nasılsın Ayşe abla?"

Başımda ki yazmayı çıkarıp tersiyle terleyen yüzümü sildim. "Bende ki de soru ne zaman kötüyüm dedin, ne zaman dilinden Ayşe abla bugün kötüyüm çıktı." Ufak bir kahkaha attım. " İllahi Ayşe abla yalandan kötüyüm mü diyeyim." dizime hafifçe vurdu bana bu şekilde bakmasını istemiyordum iyiydim hem niye iyi olmayacaktım.

"Deme tabii güzel kızım." Fındık ağacının dalına astığım poşeti kalkmadan uzanarak aldım. "Bu sabah bir şeyler duydum." İstifimi bozmadan poşetin düğümünü açmaya devam ettim. Oturduğu yerde dikleşti ellerini turuncu eteğine sildi kötü bir şey olmuştu "geliyormuş" kaşlarımı çattım.

"Ömer Ali geliyormuş." Yutkundum. Nasıl bir düğümüdü bu böyle bir türlü açılmak bilmiyordu.

•••

Sevgiyle kalın*

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 07 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sensiz KaldımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin