Dalga Gibi

98 18 21
                                    

"Gözleri, aynı bir dalga gibi çekiyor kendine. Aynı bir güneş gibi de parlıyor, böyle gözleri hayatımda ilk kez görürüm. Ondan mıdır bu heyecan? Kayboluyorum sanırım, hislerimin içinde. Kayboluyorum, gözlerinin içinde. Bu aynı dalgaların arasında kaybolurken yardım için el uzatmak gibidir belki de? Gerçekten de öyle midir? Gerçekten de bir insan, bir insanın gözlerinde kaybolabilir mi? Aynı dalgaya benzeyebilir mi? Böyle bir insan var olabilir mi? Böylesine güzel gözlere ve gülüşe sahip bir insan.."
Lee Minho

Genç adam kalemi artık bırakmıştı, belki kısa olabilirdi bu yazdıkları. Ama kelimeleri nasıl bir araya getireceğinden emin olamadığı için baya bir düşünmüştü her kelimesinde.
Artık daha fazla uyanık kalmaya dayanamadığını anladığı an, yatağına girdi. Artık ne kadar düşündüyse, hemen uykuya dalmıştı.

Sabah gözlerimi bu sefer güneşli bir havanın beni selamlaması ile açtım. Güzel şeyler olacak, inanıyorum.

Bu sefer dün kıyafet hazırlayamadım, şimdi hazırlayacaktım. Dolabımı açtım, ufak bir göz gezdirmeden sonra beyaz boğazlı kazağımı gördüm. Bugün bunu giymek istiyorum. Dün Felix bende kalmıştı, bu sabah gene benimle yayınevine gelecekti.

"Oh, uyanmışsın."
"Evet uyandım, abicim güzel uyudun mu?"
"Evet, kahvaltı et."
"Ben sabahları bir şey yemem ki abicim." dedim ve yanaklarını sıktım.
"Senin için endişeleniyorum ama, kendine zarar vermekten başka bir şey yapmıyorsun."
"Endişelenme. Hem ben iyiyim bak."
"Hayır degilsin. Göz altların, kilon bunu söylemiyor. Kilo vermişsin."
"Peki sen kahvaltını yaptın mı?"
"Evet yaptım abi."
"O zaman çıkalım."

Evden yaklaşık 10 dakika sonra çıkmıştık. Tabii ki café'ye uğrayacaktım.

"Günaydın Minho! Oh, Felix!Hoşgeldin!"
"Mina abla! Hoşbuldum."

Ben nasıl Mina ile kardeş gibiysem, Felix de öyleydi. Mina ona çok iyi ablalık yapıyordu.

"Unutulmuşuz ha?"
"Hayır, seni unutmadık ama benim bebeğim gelmiş 2 yıl sonra onunla ilgilenmem lazım."
"Seni çok özledim." dedi ve sarıldı Felix.

Felix kaç yaşında olursa olsun, onun ruhu hep çocuk gibi olacak. Buna çok eminim.

"Minho, senin kahven hazır."
"Hala sadece sabahları kahve içiyor değil mi?"
"Evet, ne kadar kahvaltı yap desemde yapmıyor ablacım. Bu da Minho ne yapalım?"

Yaklaşık 10 dakikadır sohbete dalmıştık. Ama artık yayınevine gitmemiz lazımdı.

"Mina, bizim gitmemiz gerek, akşam görüşürüz!"
"Görüşürüz!"
"Görüşürüz Mina abla!"
"Sana da görüşürüz bebeğim!"

Café'den çıkmıştık, yayınevine doğru yürüyorduk.

"Abi, sana bir şey söylemem lazım."
"Söyle bakalım." diyerek kahvemden bir yudum aldım.
"Bizim kuzen, Jeongin bir adam ile evleniyormuş."

Ağzımdaki kahveyi püskürttüm, bir saniye. Bu nasıl oluyor?

"Abi! Mina ablanın emeğine yazık oldu!"
"Hay ablana! Ölüyordum tek derdin Mina ablanın emeği mi? Ayrıca o nasıl oluyormuş ve bunu neden bana söyledin."
"Ailesi onu terk etmiş buraya gelebilir mi? Biliyorsun bu zamanlarda böyle şeyler normal görünmüyor insanlara."
"Gelsin! Üstüm hep kahve oldu!"
"Hallederiz, ne kıymetli kazakmış. Ah zavallı bir de beyaz kazak giymiş!"
"Felix!"

317 Gün/MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin