Veda Mektubu

72 15 7
                                    

25 Ekim 1955

Lee Minho'ya

Ben çok özür dilerim. Sen bu mektubu okurken ben çoktan gitmiş olacağım. O kadar korkağım ki, bunları senin karşında söyleyemiyorum. Ama çok korkuyorum Minho. Babam, babam bizi öğrenmiş. Eğer seninle daha fazla kalırsam, sana bir şey yapar diye korkuyorum. Bu bizim son günümüz. Bu akşam, babam beni almaya geliyor. Madem son günümüz, bu günümüz güzel geçsin. Bana kızma nolur, ben kendime çok kızıyorum. İki kelimeyi birbirine getirmekten o kadar acizim ki. Evimde bir kaç daha mektup var, bu mektubu sana verirken anahtarımı da vereceğim. Lütfen, benim seni sevmediğimi düşünme. Eğer gene dünyaya gelseydim, gene seninle yaşamak isterdim. Ben seni sevmediğimden değil, sana bir şey olacak diye korkuyorum. O yüzden gidiyorum. Bugünü güzel geçireceğim seninle. Sahile gideceğiz, dondurma yiyeceğiz, birbirimize son kez sarılacağız. Ama sen bunun son olduğunu bilmeyeceksin.

Zor olan veda etmek miydi? Yoksa zor olan, sevdiğin insana son kez olduğunu bilerek sarılmak, mektup yazmak mı?

Sevgilerle, Han Jisung.

.
.
.
.

"Hadi ama Minho, işin de yok bugün dışarı çıkalım!" diye ısrar ediyordum. Bugün için planlarım vardı fakat Minho evde kalmanın daha iyi olduğunu söyleyip mızmızlanıyordu.

"Tamam, dışarı çıkıyoruz. Umarım bir planın vardır."dedi beni gıdıklarken. Güldüğüm için nefesimi zar zor düzene sokup konuşmuştum.

"Hemde çok güzel planlarım var."dedim sesim git gide kısılırken. Bu mutlu anı, aklıma gelen şeyler bozuvermişti.

Minho ile, son günümdü.

Birbirimizle tanıştığımız günden beri her günü birlikte geçirirdik biz.

Şimdi söyleyin bana, birbirimizden ayrılamayan biz, nasıl bugün son günümüzü geçirecektik?

"Jisung, daldın gittin. İyi misin? Neler düşünüyorsun bakalım?"dedi o hoş sesi ile.

Bir daha o sesi duyamayacaksın Jisung.

Bir daha böyle mutlu da olamayacaksın Jisung, dedim kendi kendime.

"Hiç, ilk nereye gitsek diye düşünüyordum. Ben bir lavaboya gideyim sende hazırlan. Minaya uğrayalım ilk." dedim koltuktan kalkarken. Minhonun kafasını onaylar bir şekilde salladığını gördükten sonra adımlarımı lavaboya doğru yönlendirdim.

Kalbim acıyordu, ben ondan ayrılmak istemiyorum. Ama onun iyiliği için, belkide beni iğrenç biri olarak hatırlayacak ama, ben onu hep biricik yazarım olarak hatırlayacağım.

Kapıyı kilitleyip kendimi serbest bıraktım. Gözümden damlayan yaşlar yanağımı ıslatırken kalbimdeki acı daha da şiddetleniyordu.

Onu bir daha göremeyeceğim gerçeği, bana hayatımın en zor anlarını yaşatıyordu.

"Jisung! Ben hazırım hadi!"dedi o telaşlı sesi ile. Hemen ayağa kalkıp elimi yüzümü yıkayıp aynada kendime baktım.

317 Gün/MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin