11 | tatsız bir şaka

192 14 30
                                    

Elizabeth yanakları al al girmişti kızlar yatakhanesine. Ne büyük tesadüf ki kızlar daha yatmamıştı. Elizabeth hızla girip kitaplarını bıraktıktan sonra banyoya ilerlese de Alice kolundan yakaladı. "Ne o öyle? Yanaklarını saklamaya mı çalışıyorsun?" Elizabeth şaşırmış bir şekilde baktı karşısındaki kıza. "Neden saklayayım yanaklarımı?" Lily ve Marlene de kıkırdayarak yanlarına geldiler. "Kızarmışsın da ondan." Marlene'nin gülerek kurduğu cümleyle Lizzy, elini yanağına götürdü. Yanakları ısınmıştı. Elizabeth kızarmıştı. Kızarmak, utanmak hiç Elizabeth'e göre hareketler değildi. Gerçi yoğun duygular hissedemeyen insanlar için biraz garipti, şu an olduğu gibi. Elizabeth kaşlarını çattı. "Ben kızarmış mıyım?" Aynada kendini görebilmek için hızla banyoya girdi. Karşısında yanakları kırmızı bir Elizabeth beklemiyordu. Şaşkın bir şekilde aynadaki yansımasını izlerken az önce yaşadıkları hatırına geliyordu. Kendisi ne kadar tepkisiz kalsa da Sirius'un ona karşı olan ilgisine bedeni tepkisiz kalamıyordu anlaşılan. Sirius'un ona olan yakınlığı etkilemişti belli ki. Sonra o garip hissi hissetti. Mide bulantısı gibi olanı. Ama daha az rahatsız edici ve garip bir şekilde hoş olan. Sirius'un yarım ağız sırıtması geldi gözünün önüne, o da yarım ağız sırıtırken. Ta ki kapının dışından Marlene'nin sesini duyana kadar. "Lizzy, eğer orda biraz daha kalırsan başka şeyler düşünmeye başlayacağız." Kafasını sallayarak düşüncelerinden kurtulmaya çalıştı. Sırıtmasını sildi. "Yoksa saklaman gereken izler mi var?" Soğuk suyla yüzünü yıkayıp banyodan ayrıldı. Ona sırıtarak bakan kızlara dönüp "Ne sırıtıyorsunuz, Tanrı aşkına!" dedi üzerini değiştirirken. "Senin bu halde odaya dalacağına Trelawney'den duysam inanmazdım." Elizabeth artık sinirleniyordu. "Ne varmış halimde?" Lily, Elizabeth giyindikten sonra yavaşça yanına sokulup sordu. "Sadece güzel Lizzy'mizi kim kızarttı merak ettik." Elizabeth göz devirdi. "Kütüphaneden sonra Sirius'la sohbet ettik. Muhtemelen yine soğuk aldım. Hasta olacağım yine." Marlene sırıttı. "Hmhm, kesin yine hasta olursun, Sirius sana baksın diye." Ta ki kafasına yastık yiyene kadar.

"Kitabı bırakman neden bu kadar uzun sürdü, Sirius?" Sirius, James'in sorusuna üstündeki gömleğini çıkarırken cevap verdi. "Kütüphanenin kapısında Elizabeth'i gördüm. Sohbet ettik biraz." Pijamasını geçirdi üstüne. Oğlanlar kendi aralarında ufak bir bakışma geçirdi. "Demek Elizabeth'le." Sirius, James'in imasına anlam verememişti. "Evet, Elizabeth'le! Bir sakıncası mı var?" James kaşlarını kaldırdı ve kafasını sağa sola salladı. "Yok canım. Ne sakıncası olacak. Çocukluk arkadaşınla zaman geçirmen hoş." Sirius kaşlarını kaldırdı, altını değiştirirken. 'Çocukluk arkadaşı' Elizabeth'le konuşmuşlardı sadece. Ne tatlı yüzü vardı, öyle değil mi? Kurabiyelerini öyle iştahla yiyordu ki. İçinden gelen sürekli kurabiye verme isteğini bastırmak ne güçtü. Lizzy'nin gözlerindeki ışıltı, bir daha göremeyeceğim diye ödü kopmuştu Sirius'un. O ışıltıyı görebilmek için tüm kurabiyelere değerdi. Yine koca bir tebessüm yayıldı yüzüne. Kızın omuzlarındaki hırkasını görünce. Hırkayı alıp sandalyelerden birinin üstüne koydu. O sırada onu izlemekte olan arkadaşlarından bir haber şekilde. "Pekâlâ, Sirius. Az önceki hareketinden ne anlamalıyız?" Düşüncelerinden aniden sıyrılıp arkadaşlarına döndü. "Ne hareketinden bahsediyorsun, Remus?" Remus eliyle hırkayı gösterirken konuştu. "Hırkanı sandalyeye asarken epey mutlu görünüyordun." "Mutlu görünmemeli miyim?" Peter de söze karıştı. "Konuyu çevirme Sirius." "Konuyu çevirmiyorum, Pete." Remus ciddileşti. "Elizabeth'e karşı dikkatli olmanı öneririm. Hem senin hem de onun iyiliği için." Sirius kafasının iyice karıştığını hissetti. İkidir, Remus, onu Elizabeth'e karşı uyarıyordu. İyi de neden? "Bana güvenmiyor musun Remus?" Remus arkadaşına gülümsedi. "Sana güveniyorum, Elizabeth'e güvenmiyorum." Sonra hızla konuyu kapattı. "Her neyse işte. Sırtım ağrıyor. Şu iksiri nereye koydunuz?" Peter odadaki karmaşaya rağmen iksir şişesiyle Remus'un yanında bitiverdi. Oğlanlar uykuya hazırdı. Yarın dolunay vardı ve uzun bir gün olacaktı.

the broken one | sirius blackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin