0.1

80 17 1
                                    

Yüzlerce krallık arasından en büyük ve yüce iki krallık birleşikti.. Ne güzel tesadüf.

bu birleşik iki krallık o kadar büyüktü ki çocukken burayı bir dünya sanıyordum çünkü bu krallığın Kralının oğluydum, Bu iki krallığın bir savaş anlaşması vardı. İki krallıkta birbirine savaş açmayacaktı ama krallığın insanları diğer bölgelere geçemeyecekti.. ama sanırım ben bu kuralı çiğnedim.

Ben Elysian Krallığındaydım diğer krallık ise Lyxphoix Krallığıydı, tabi biz bunlara kısaca Ely ve Lyx diyoruz.

Araştırmayı seven biri olduğum için çokça Lxy'e izinsiz girerdim, bu sefer beni fark ettiler ki şu an onlardan kaçıyorum. İki giriş Lxy gardiyanı beni kovalıyordu, Ely'e geri dönmem uzun sürecekti o yüzden burada sığınacak bir yer arıyordum.

İki gardiyana izimi kaybettirdim ve bir ağaca çıktım, ağaçta gizlice beni bulup bulmadıklarına bakındım. "Pff.. bırakmışlar.." derin bir iç çektim ve dinlenmek için ağaca oturdum, eşyalarımı ağacın bir köşesine koyduktan sonra gerindim.

Ağacın karmaşık kovuğunda birini fark ettim, siyah saçlı bir erkek.. Kucağında kağıtla bir şeyler yapıyordu ama yukardan göremiyordum, dikkat çekmek için ağaçlan bir elma kopardım ve aşağıya attım. Adamın tam kafasına düştü ama adam umursamadı elmayı ağacın kovuğuna koyup her ne yapıyorsa ona devam etti, sanki resim çiziyordu.

Adamın umursamayışı beni sinir etti, başka bir elma daha kopardım ama elmayı hemen atmadım. Hançerimi aldım ve elmaya ok işareti kazıdım, bu sefer kafasına değil kucağına denk gelecek şekilde elmayı bıraktım. adam elmayı gördüğü an kucağındaki kağıtları kaldırdı ve derin bir iç çekti.

"Orada olduğunu biliyorum yabancı, rahatsız etmeyi bırakır mısın?" dedi ama yukarı bakmadı.

Şaşırdım çünkü hiçbir Lyxlinin kibar olduğunu görmemiştim, ama gene de uğraşasım vardı çünkü neden olmasın? Bir alt dala indim, daldan aşağıya sarkıp adamın saçlarını okşadım, beni bileğimden yere çekti ve yanına oturtturdu, hala konuşmadı.

Ne kadar alay etmeği sevsem de tedbirli olmalıydım. Yanında otururken ona dokunmamaya çalışıyordum, o kağıdında bir şey yaparken onun yüzünü inceledim, benden daha büyük durmuyordu, oldukça yakışıklıydı ve çekici kan kırmızısı renkte gözleri vardı. Ben onun tam tersiydim, beyaza yakın sarı saçlarım okyanus mavisi gözlerim vardı.

Bir şekilde sohbet sürdürmek istiyordum ama aklıma diyecek bir şey gelmiyordu.. basit konuşacaktım.

"Lakabın ne?" Gerçek adını sormadım çünkü krallıklarda yabancılara gerçek ad söylenmiyordu.

"Void" dedi bana bakmadan, sohbetle pek umursamıyormuş gibi kağıtlarıyla ilgileniyordu, havalı ismi vardı..

"Ben Phantom" el sıkışmayı umarak gülümseyerek el uzattı, Void elime birkaç saniye baktı ama başımı salladı.

(Void "voyd" diye Phantom "fentım" diye okunur)

"Memnun oldum, yabancılarla el sıkışmıyorum" kağıtlarına geri döndü.

İç çektim, gerçekten konuşulması zor biriymiş. Şimdi fark ettim de, geldiğimden beridir yüzüme bakmadı.

"Hey Void, ne yapıyorsun?" Sohbeti devam ettirmek için bir şeyler bulmam gerekliydi..

Void kağıdı bana gösterdi iki krallığın ve yakın diğer krallıkları çizmişti, aslında oldukça başarılıydı, başımı salladım.

"Çok yeteneklisin Void" Karşılık almayı bekleyerek gülümsedim ama o başını salladı ve çizimine devam etti, bana bakmasını istiyordum. Yemin ederim ki yüzümü görmemiştir bile..

içten içe sızlandım ama aklıma bir fikir geldi, Void'un çenesini nazikçe tuttum ve başını bana bakacak şekilde çevirdim, aslında yüzü masum ile çekicilik arasında gidip geliyordu. bileğimi tutup kendi çenesinden uzaklaştırdı.

"Biraz daha rahatsız edersen Gardiyanları çağıracağım." dedi soğuk bir sesle, üzüldüm ama belli etmedim. Biraz daha uğraşmak istedim.

"Çok mu yetkili biri-"

"Lyxphoix'in prensiyim ben." diye sözümü kesti, kırmızı yakut gözleri soğuk konuşurken bile beni kızartmaya yetmişti, ama ne? prens mi?

"Bende Elysian'in prensiyim?" koskoca iki krallık arasında nasıl denk geldik ki? Ah, bu dünya ne tesadüflerle dolu böyle..

"O halde buraya niye girdin ki?" dedi, yüzünü tekrar kağıdına çevirdi, derin bir iç çektim ve tekrar çenesini tutup tekrar başını bana çevirdim.

"Benimle konuşurken yüzüme bak olur mu? Emir vermiyorum sadece kibarlık açısından" gülümsedim, yanlış anlamasını istemiyordum ama o mükemmel yüzü de görmek istiyordum.

"Pekala" dedi ve başını salladı. elinden kalemi bıraktı ve sanırım bana odaklandı.

"Ne sormuştun? ah neden buradayım.. Ben Araştırma yapmak, keşfetmek, gezmek ve birazda kuralları çiğnemeyi seven bir insanım. Buraya birkaç defa daha izinsiz girdiğim oldu" diye anlattım, ama anlatırken kızarmama engel olamadım çünkü o muhteşem gözleri tamamen benim üzerimdeydi..

Void başını salladı ama cevap vermedi, kırıldım ama belli etmeyerek havaya baktım..

"S-Siktir.. gitmem gerek geç oluyor" ben ayağa kalkıp ağaçtan inmek üzereyken Void bileğimden tuttu.

"Yarın yine gel olur mu?" dedi. Kalbim tekledi, kırazdığımı bu sefer fena hissetmiştim, başımı salladım. Void bileğimi bıraktı, bende ağaçtan atlayarak hızla Ely'e geri döndüm..


(~~~)

Forbidden Love //Not Oneshot// ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin