🔍 search > @bongsndbentleys
–Gece gece gelen düşüncelerden nefret ederdi Jeongguk, hayatında asla sevmediği şeyler listesinde ilk sıralardan giriş yapmıştı bu illet. Düşünceler onu uyutmaz ve sabahın ilk ışıklarında hâlâ düşünmeye devam edişi yüzünden başının çatlamasına sebep olurlardı. Ancak şimdi çok şey düşünüyordu. İlk olarak bu çocuğun kim olduğunu ve ona ne diye yazdığını düşünüyordu. Hem dediği gibi sabah tekrar yazmamıştı da. Sonra profil fotoğrafına uzunca bakıyor ve 'acaba tanıyor muyum onu?' diye sorguluyordu zihnini.
Hoş, bir sikim de hatırlayamamıştı.
Sinirle elindeki konsolu atıp oturduğu eski püskü koltuktan kalkarken evi haline gelmiş bu bodrum katına bir göz attı. Tavanda bir pervane vardı ve ortasındaki ışık yanıp sönüyordu, yaklaşık 2 yıldır hem de. Koltuğun yanında bulunan sehpada envai çeşit sigara ve ot duruyor, içip buruşturulmuş bira kutularıyla karışık hennessy-talisker şişeleri bir köşede kaldırılmayı bekliyordu. 'Ne iğrenç elemanım.' diye geçirdi içinden. Bir sikime yaradığı yoktu bu dünyada.
İki yanındaki duvarda bir kaç grubun ve oldschool rapperların posterleri asılıydı. Tek sevdiği müzikti zaten. Kafasını müzikten başka bir şeye yoğunlaştırmaz, aklına bile getirmezdi öyle bir düşünceyi. Onun her şeyi olmuş şeyler notalar ve köşedeki gitarıydı.
Yerdeki çöplere ve çıkarttığı ayakkabılarına basmadan ilerleyip graffiti ve saçma desenlerin doldurduğu bu odadan çıktı. Televizyonda hâlâ açık duran oyununun sesini duyarken kafayı yiyecekmiş gibi hissediyordu. İçtiği tekilanın ve bu aptal çocuğu düşünüp durmanın etkisi vurmuştu vücuduna. Hem de vize haftasına gelmesine rağmen kitap yüzü görmemişti. Nefret ediyordu bu hayattan. Etiyle kemiğiyle nefret ediyordu hem de. Seoul'daki en iyi üniversitedeydi ama hangi bölümü okuyorsun diye sorsanız bunu cevaplamazdı bile. Ailesinin ona sunduğu her olanağı sömürürdü ama ailesini ayda bir kere görmeye giderdi.