bölüm 1

2.5K 75 122
                                    

"Beni yarım saat kadar idare edebilir misin? Acil bir işim çıktı."

Evin görünmesi için geçmem gereken son kavşağa girmişken hattın diğer ucundaki sesi endişeli Maria'yı dinliyordum. "Tabii ki. Bir sorun yok değil mi? İstersen buluşmayı erteleyebiliriz."

"Hayır, hayır." diyerek reddettim hemen. İçerisinde bulunmam gereken bir grup projesine geç kalıyor olmam beni yeterince rahatsız ediyordu zaten. Ama babam önemli bir konuda konuşması gerektiğini söylediğinden reddedememiştim bile çünkü sesi gergindi ve bu beni de germişti. Babamı direktörlük yaptığı futbol maçları haricinde gergin görmek çok zordu ama konu işine gelince fazla mükemmeliyetçiydi, sorun görmekten nefret ederdi. Eh, kime benzediğim ortadaydı. "Sadece yarım saat sürecek. Sonrasında orada olacağım."

Maria "Pekala," dediğinde evin neredeyse önünde olduğumdan hızımı yavaşlatmıştım. "O halde yarım saate görüşürüz."

Vedalaştıktan sonra arabayı evin önünde tamamen durdurdum ve park ettikten sonra çantamı alıp aşağıya indim. En ufak gerginlik hissettiğimde ellerim titrerdi ve şimdi durdurmakta zorlandığım ellerime bakınca epey gergin olduğumu anlamak zor değildi.

İki kanatlı demir parmaklıklı kapıyı açıp bahçeye girdikten sonra ben fıskiyenin etrafından dolanırken kapım çoktan açılmıştı. Yardımcımız Anna, kapının önünde yüzünde büyük bir gülümsemeyle bana baktığında ben de ona gülümsedim. Kapının önündeki kısa üç merdiveni tırmandıktan sonra bana kollarını açan Anna'ya sarıldım. "Hey!"

"Siz buralara uğrar mıydınız, Bayan Hernandez?"

Normalde bana karşı saygı eklerini kullanmazdı tabii ki, bir kinayeye maruz kaldığımın farkındaydım. Kollarımı çekip gözlerinin içi gülen yüzüne baktığımda "Şey," dedim. "Babam çağırmasa uzun bir süre daha olmayacaktım aslında."

"Okulun yoğun, değil mi?"

Kafamı salladım yorgunlukla. Arayı uzattığımın farkındaydım ama yoğun bir hafta geçiriyordum. Öyle ki birkaç özel dersimi ve dil derslerimi iptal etmek zorunda kalmıştım. Bizimkileri bu kadar sıkışık bir zamanda ziyaret etmek istemesem de babam ısrarcı olduğundan başka şansım kalmamıştı. "Zor bir hafta oluyor."

Çantamı ve montumu aldıktan sonra beraber mutfağa doğru yürürken kolu belimdeydi. "İstersen Kaira'nın bu haftaki derslerini iptal et. Biraz boşluğun olur."

Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Neden böyle bir şey yapayım? Kaira ile çalışmak beni motive ediyor." Yüzünde gururlu bir gülümseme varken devam ettim. "Hem sen beni merak etme. Ben hallediyorum."

Kaira, Anna'nın kızı ve ders verdiğim öğrencilerimden biriydi. Yaşı küçük olmasına rağmen çok yüksek bir potansiyeli vardı. Bunu fark ettiğimde Anna'dan rica etmiş ve ona ücretsiz ders vermeyi teklif etmiştim. Tabii ki kabul ettirmek kolay olmamıştı ama onun gibi küçük bir yeteneğin gözlerimin önünde harcanmasına müsaade edemezdim. Hem Anna artık aileden sayılırdı, evlerimiz değişse de o hep vardı. Ailem ona güveniyordu ki ailem için bu çok önemliydi. Anna da bizi sevmiş olmalıydı ki bizi bırakmamıştı. Küçüklüğümde dadılığımı da yapmıştı çünkü annem ve babam erken evlenmişti. Ve o zamanlar biri futbol kariyeriyle diğeri ise okumakla meşgul olduğundan bana bakmak için bir yardımcı gerekiyordu.

"Ona ne şüphe." dedi saçlarımı okşarken. "Sen hep halledersin zaten. Aksi mümkün mü?"

Söyledikleri beni şımartsa da sadece kıkırdamakla yetindim. Mutfağa girerken babamın sesini duyuyordum ama annemle konuşmadığından emindim, resmi olduğuna göre kulüpten biriyle olmalıydı. Annem tezgahın arkasında bir şeyler hazırlarken sesimizi duyup bize döndüğünde beni gördüğünde hevesle gülümsedi ama babam mutfağın önündeki arka bahçeyi gösteren camla kaplı kapılardan birinin önünde dikilmiş, beni fark etmeden telefonla konuştuğundan sesini çıkaramamıştı. Ona doğru ilerleyip saıldığımda kısık sesle "Hoş geldin, tatlım." dedi.

set fire to the rain ᥫ᭡ p.gaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin