Ertesi sabah erken saatlerde Lan Zhan üzerinde deli gibi sıçradığı için gözlerini açan Wei Wuxian güneşin bile daha yeni yükselmekte olduğunu gördüğünde tavşanına baktı."Lan Zhan, bu saatte neden uyandın ki? Diğer tavşanlar benden ile geç kalkarlar ve ben de bu saatten geç kalkarım. Yoksa sen hep bu saatte mi uyanıyorsun?" Lan Zhan önce durdu. Sonra sol kulağını yatırdı." Ne demek hayır. Uyanıksın işte. Yoksa... Daha da mı erken kalkıyorsun?" Bu kez sağ kulak yattı. Ve Wei Wuxian inleyerek kendini yatağa geri bıraktı. Lan Zhan Wei Wuxian'ı kaldırmayı başarana kadar üzerinde zıplamaya devam etti. Ve sonunda Wei Wuxian inleyerek doğruldu. Hemen yanındaki masada hoş, minik bir saat vardı ama Wei Wuxian direkt gökyüzüne bakıp kendisi saati çözmeyi seviyordu. Bu her sabah için basit bir beyin jimnastiği gibi oluyordu onun için.
Şu an saat yedi -yedi buçuk civarında olmalıydı. Daha kahvaltı bile hazırlanmamıştı. Kahvaltı saati sekizdi çünkü. Yine de sarayda herkesin Wei Wuxian'dan önce uyandığı bilinen bir gerçekti. Sadece tavşanlar istisnaydı ama anlaşılan biri diğerleri arasında da istisnaydı ve saray halkına daha uyumluydu. "Lan Zhan, bu gün yakınlardaki bir kasabaya inip dolaşmayı düşünüyorum. Benimle gelir misin? Sana sevdiğim şeyleri ve yerleri gösterebilirim." Lan Zhan sağ kulağını yatırdı. Bundan önce Lan Zhan Wei Wuxian'ı üzerinde zıplayarak uyandırdığında, gümüş gözlü olan " Lan Zhan bu saatte uyanılır mı ya?!"diye sitem etmekten kendini alamamıştı. Ve bunu direkt soru olarak alan Lan Zhan da tereddüt etmeden yine sağ kulağını yatırmıştı. Wei Wuxian'ın yüzündeki ifade görülmeye değerdi o an.
Wei Wuxian hazırlandı ve Lan Zhan'la birlikte bahsettiği o kasabaya doğru gitmeye başladı. Kasaba çok uzak değildi. Yürüyerek on beş dakika kadar sürüyordu. O yüzden ata ya da başka bir şeye ihtiyaç yoktu. Wei Wuxian bol bol yürümeye alışıktı. Kasabaya inerken Lan Zhan'a ne tür şeyler sevdiğinden bahsetti. Bu kasaba göl kenarındaydı ve çok lezzetli lotus tohumları yetiştirilip satılıyordu. O tohumlar Wei Wuxian'ın favorilerindendi. Wei Wuxian'ın akıcı anlatımı altında Lan Zhan'ın dikkatini zar zor toplayarak onu dinlemesiyle geçen yürüyüşün ardından kasabaya vardılar. Bir kaç tezgah dolaşmalarından ve teknik olarak bir kahvaltı yapmalarından sonra etrafta dolaşıp renkli aksesuar ve oyuncaklarla ilgilenirken birden Wei Wuxian'ın etrafı daha yirmi yaşında bile görünmeyen pek çok kızla çevrildi. Lan Zhan, Wei Wuxian'ın kızları kibarca kovmasını beklese de Wei Wuxian kızlar arasındaki ününü seviyor ve bozmak istemiyor gibi görünüyordu. Ayrıca belli ki bu kızlarla daha önceden tanışmıştı çünkü kızların çoğuna doğal bir şekilde adıyla hitap ediyordu. Ancak Lan Zhan Wei Wuxian'ın gözlerine baktığında, orda kızlara karşı bir arzu görmedi. Wei Wuxian kızlara, bir abi kız kardeşlerine nasıl bakarsa öyle bakıyordu. Yine de Lan Zhan kendini kıskanmaktan alıkoyamadı. Üstelik bu kalabalığın ortasında duran Wei Wuxian'ın kucağında olduğundan, kendisi de o kalabalığa ve gürültüye maruz kalıyordu.
Bu durum sinirlerini çok bozduğu için Wei Wuxian'ın kucağından atlayıverdi. Ve daha Wei Wuxian onu yakalamak için yere bile eğilmeden kızlarının ayaklarının yanından zıplayarak geçip kalabalığın arasında gözden kayboldu. Wei Wuxian onun ne tarafa gittiğini görmek için doğrulduğunda Lan Zhan çoktan ortadan kaybolmuştu. Wei Wuxian hızla kızlara dönüp çok özür dileyerek aralarından çıktı. Doğruca tenha bir sokak arasına doğru koştu. İçinden bir ses küçük tavşancığının en yakın tenha noktaya gitmiş olabileceğini söylüyordu. Wei Wuxian ise hislerine güvenirdi. Sokak arasına girdiğinde bir adam gördü. Ve onun baktığı noktada Lan Zhan'ı. Adamın üzerindeki kıyafetlerden halktan olduğu belliydi. Ve anlaşılan bu kadar güzel bir tavşan bulmuşken onu yakalayıp satmayı düşünüyordu. Buralarda kar beyazı ve bu denli sağlıklı bir tavşan oldukça iyi bir fiyata satılabilirdi.
Wei Wuxian küçük tavşanın gözlerinde korkuyu gördüğünde bu meseleyi acilen çözmesi gerektiğini fark etti. Adama önce nezaketle yaklaşmayı denedi. "Bayım, görüyorum ki tavşanımı bulmuşsunuz. Çok teşekkür ederim," dedi adama. Niyeti Lan Zhan'ı alıp hızlıca oradan gitmekti. Ancak adam tavşanı bulanın kendisi olduğunu, tavşanın ona ait olduğunu söylemeye ve Wei Wuxian'ı kovmaya çalışmaya başladı. Wei Wuxian bilincinde olduğu güç farkı ve prens olarak aldığı eğitim sebebiyle adama nazik davranmaya çalışıyordu. Prens olarak kimseyi küçük bir olaydan dolayı yaralamak ya da incitmek istemiyordu. Ancak adam Wei Wuxian'ın kendisinden çekindiğini düşünmüş olsa gerek ki ani bir hareketle onu itip yere düşmesine sebep oldu. Hem de tam olarak Lan Zhan'ın yanına. Wei Wuxian artık sinirlenmeye başlamıştı ve bu adama haddini bildirmesi gerektiğini düşünerek yerden kalkmaya yeltendi. Ancak bunu başaramadan hemen yanında parlak bir ışık ve olduğu belirsiz beyaz bir duman ortaya çıktı. İnsanda patlama olmuş izlenimini uyandıran bir görüntü oluşmuştu. Işık kaybolduğunda ve duman dağıldığında Wei Wuxian gördüğü karşısında şok geçirmekten fazlasını yapamazdı.
--------------------------------------------------------------------------------
ARKADAŞLAR NE KADARDIR BURALARDA YOKUM BİLMİYORUM. BİR ÖMÜR OLMUŞ GİBİ. BUNUN PEK ÇOK SEBEBİ VAR TABİ. AMA ONCA ŞEYİN ARASINDA BEN YKS'YE GİRDİM VE MERSİN ÜNİVERSİTESİ AMELİYATHANE HİZMETLERİ BÖLÜMÜNÜ KAZANDIM. HEM AİLEMİN HEM BENİM İSTEKLERİMİN BULUŞABİLECEĞİ EN ORTA NOKTA BUYDU. AYNI ZAMANDA WATTPAD ERİŞİM ENGELİ FALAN YEDİ, BİLİYORSUNUZ. BİR SÜRE BIRAKIN YAZMAYI GİRİP HİÇBİR ŞEY OKUYAMADIM BİLE. O GÜNLER DÜNYADA CEHENNEM GİBİYDİ. AMA ARTIK DAHA SIK YAZMAYI VE EN AZINDAN SİZLERE BAŞLANGIÇLARINI VERDİĞİM KİTAPLARI TAMAMLAMAYI DÜŞÜNÜYORUM. HALA DEVAMI GELSE DE OKUSAK DİYE BEKLEYENİNİZ VARSA TABİ. HERKESTEN BU GECİKME İÇİN ÖZÜR DİLİYORUM. UMARIM TÜM HİKAYEYİ SEVERSİNİZ. SEVİLİYORSUNUZ.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
W-A-N-G-X-I-A-N ( İsimlerde Kötüyüm)
FanfictionNe çıkacak pek belli değil arkadaşlar