Salınarak dans eden leydilerin arasından elimden tutan Lord Andre ile balo salonunun ortasına doğru yürürken gözleri üstümde olanlara yalnızca gülümsüyordum. Tek görevim buydu sonuçta. Zarif ve güleç bir prenses olmak.
"Patrice nereye kayboldu," diye sordu Andre bana tam da dansımızın ortasında. Sorusu beni sinirlendirdi. Karşısında asil bir prenses varken, üstelik bu prenses tüm krallığın en büyük varisi iken nasıl olur da çirkin Patrice'i sorardı bana?
"Krala ve diğer soylulara yalakalık yapmakla meşguldür herhalde," diyerek burun kıvırdım.
Her zaman açık sözlüydüm. Kimseden lafımı esirgemezdim. Zaten eleştirilerim de bu yüzdendi. Çünkü herkes bana hizmet etmek zorundaydı.
Andre'nin yüzü düştü. Kız kardeşim hakkında söylediklerimden rahatsız olduğunu anladım ama ona olan ilgisi sinirlerimi bozuyordu. Ne vardı ki Patrice'de? Benim kadar güzel değildi. Benim gibi narin de değildi. Ben tam olarak bir prensestim. Üstelik en büyük evlat bendim. Patrice de benim emrimde sayılırdı. İnsanlara hükmetmeyi iyi bilirdim.
Dansımız henüz bitmemişti ki balo salonunun görkemli kapısı iki yana açıldı ve merdivenlerin tepesinde Patrice göründü. Ah, mavi elbisemi giydiğine inanamıyordum! Üstelik benden izin bile almamıştı. Hırsız!
Müzik devam ediyor olsa da Andre dahil herkes başını çevirip ona baktığında kıskançlık bütün damarlarımda kol gezmeye başladı. Uzun sarı saçlarını açık bırakmış, boynuna kraliçe annemin mücevherlerinden birini takmıştı. Üstelik annemden onu almak isteyen benken!
"Büyüleyici görünüyor."
"Prenses Patrice ne kadar da güzel olmuş."
"Uzaklardaki krallıklara kadar gitmiş güzelliği. Kral Ethan gelecek ay prensesi görmek için ülkemize gelecekmiş."
"Bu harika! Prenses Patrice çok şanslı."
Duyduğum konuşmalarla adeta burnumdan solumaya başladım. Ah Patrice! Sana ne yapacağımı biliyorum. Demek ahlaksızlığın almış başını yürümüş ki genç kral seni görmek için buraya gelecekmiş... Hah! Tabii ben buna izin verirsem.
Andre'nin hayran hayran Patrice'e bakan gözlerini oymak istesem de belimdeki ellerini itip onu kendimden uzaklaştırmakla yetindim.
"Ne yapıyorsun sen? Hangi hakla bana dokunursun?" Kız kardeşimden ayrılan bakışlar hızla üstüme çevrildiğinde yaşla dolan gözlerimi belli etmek için kirpiklerimi kırpıştırdım. "İnanamıyorum sana Andre!"
İnsanlar etrafımızı sarmaya başladıklarında göz ucuyla annemle babamın tahtlarından kalktıklarını görüp gizlice gülümsedim. Patrice koşarak merdivenlerden inerken Andre hayretle gözlerini kocaman açmıştı.
"Prenses, ben yalnızca dans ederken size dokunuyordum. Yakışık almayacak bir şey yapma..."
Artık yaşlar yanaklarımdan akıyordu. Ellerim sinirden ve yalanımı kanıtlayamazsam korkusundan titremeye başladı.
"Başıma bunun geldiğine inanamıyorum," diye sızlandım. "Benim gibi ahlaklı bir genç kıza nasıl olur da..."
Hıçkırıklarım sözlerimi böldü. Muhafızlar Andre'nin üstüne yürürlerken Patrice yanımıza varmıştı.
"Yanlış anlamışsındır Olivina. Andre asla öyle bir şey yapmaz."
Şaşkınlıkla açılan ağzımla Patrice'in iğrenç suratına baktım. "Sen bana, ablana yalancı mı diyorsun," diye bağırdım. "Nasıl bir kız kardeşsin sen!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZALİM PRENSES
Historical FictionKrallığın en büyük varisi olan Prenses Olivina'nın kötü şöhreti uzaklardaki krallıklara kadar yayılmıştı. Olivina ne kadar sert, bencil ve kurnaz bir prenses ise kız kardeşi Patrice onun aksine iyi niyetli, insanlar tarafından sevilen bir prensesti...