Bölüm şarkısı —> Big Jet Planeİyi okumalarr!!!
•••
"Otursana. Yabancı mı var?"
Hafifçe kasılan bedenimle koltuğa ilerledim. Bedenimi koltuğa bırakırken o çoktan biraları çıkarmaya başlamıştı bile.
"Mezarlığa gittin mi?"
Hışırtılar arasından duyduğum sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Hafifçe başımı sallayarak cevap verdim. Sesli cevap vermediğim için hafifçe yandan yüzüme bir bakış atmıştı. Bozulduğunu anlamıştım ama bu şu an düşünebileceğim bir şey değildi.
Eline aldığı birayı açarak önüme koydu. Kendisi içmeye başlamıştı bile. Bakışlarım birayı bulurken, tekrardan ona çevirdim. Dalgınca yere bakıyor, elleri arasındaki tenekeye hafif hafif parmaklarını bastırıyordu. Derin bir nefes vererek bakışlarını yüzüme sabitledi.
"İlaçlarını alıyor musun?"
Sinirli bir nefes vererek gözlerimi devirdim. Neden herkes ben ve ilaçlarıma bu kadar takmıştı?
İlk defa yalan söyleyerek hafifçe başımı salladım. Beden iletişimimden rahatsız olarak sertçe geriye yaslandı.
"Konuşmayacak mısın? Geldiğimden beri böylesin."
Boş bakışlarım yüzünü turlarken, normalde benim için böyle bir şey yapmayacağını hatırladım. Dudağımın bir kenarı hafifçe yükselirken küçük bir kıkırtı bıraktım. Sadece Yoonun ölüm yıldönümünde geliyordu. Doğum günlerinde de sık sık gelmez, sadece küçük bir buket çiçek göndererek orada olduğunu belli ederdi. Şu an sadece böyle bir gün için yanımda olduğu gerçeği yüzüme vururken, yarın hiçbir şey olmamış gibi ve beni tanımıyormuşçasına eski haline döneceğini de biliyordum.
"Hiç değişmemişsin. Hep aynısın."
Dudaklarından dökülen kelimeleri tükürürcesine yüzüme bakarak söylemişti. Karşısında saatlerce susarak durabilirdim. Hiçbir şey demeyerek durmam onu çileden çıkarıyordu. Çünkü biliyordu böyle bir günde ona cevap vermemem, gururunu kırıyordu. Ona göre ben hep kenarda duran bir eşyadan ibarettim. Her elini attığında orada bulunan, kendi kendine bir şey yapamayan ve hep sahibinin yardımına ihtiyaç duyan bir eşya.
İçimden kendime tekrar ettiğim sözlerle iyice yüzümün hali değişmiş, artık tiksinen bir yüz ifadesiyle gözlerinin içine bakıyordum. Sadece Yoon için susuyordum. Yoksa bir konuşsam bir daha beni kimse susturamazdı.
"Biraz daha o yüz ifadesiyle bakarsan kalkıp gideceğim."
Cevap vermeden bakışlarımı çekip, kollarımı çaprazladım. Sessiz bakışlarım parkeyi bulurken, ikinci birasını açarken aynı zamanda konuşmaya başladı.
"Kendi kendime konuşuyorum resmen. Sana ölüp bittim sanki. Yoongi için geliyordum. O da geberip gitti ne diye hâlâ aynı şeye devam ediyorsam."
Bakışlarım hızlıca onu bulurken, duyduğum sözlerle içime bir ateş düşmüş, öfkeden ellerim titremeye başlamıştı.
"Madem bu kadar memnun değilsin Taehyung gidebilirsin. Sana hiçbir zaman gelmeni istediğimi söylediğimi hatırlamıyorum."
Titrekçe bir nefes alarak devam ettim.
"Bunca zaman tek başıma idare ettim. Bundan sonra da her şeyin üstesinden gelebilirim. O kadar anmak istiyorsan evinde iç. Bir daha da gelme."
Birasını içmeye devam ederken beni hiç takmamış, alaylı bakışlarıyla yüzüme bakmaya başlamıştı. Geçen sene de aynı şeyi yapmıştı ve ben kriz geçirerek kolunu boydan boya kesmiştim. Hassas noktamın Yoon olduğunu bile bile böyle demesi akıl kârı değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wanderlust Through People | taekook
Fanfic"Bunu kendine yapan sensin Kook. Beni hep hatırlayacaksın çünkü bunu istiyorsun. Ben senin kafanda yaşayıp, mezarda çürüyen bir bedenden başka bir şey değilim."