Kartal'ın ağzından
Merhaba ben Kartal. Bugün hiç bilmediğim bir eyalete, sanki farklı bir evrene gidiyorum. Nedeni ise Türkiye' de ki işsizlik ve ekonomi. Zaten bizim evrenimizde yaşayanlar bilir ve anlar halimi ama daha adını bilmediğim bir ülkede yaşıyorsanız şanslısınız. Yada bilmiyorum belki orası daha zordur. Ama tek bildiğim şey çalışanlara para değilde altın veriyorlar yani mesela burada 10 TL kavanıyorsan orada 10 tam altın alıyorsun. Bende oraya çalışmaya gidiyorum. Sonra zaten memleketime geri döneceğim. Daha ne iş yapacağımı nasıl bir yer olduğunu hiç bilmiyorum.
Şimdi birazdan bi uçağa bineceğim ve atlas okyanusunun kıyısına kadar gideceğim. O okyanusta kimsenin bilmediği haritalarda bile gözükmeyen büyük bir ada varmış oraya kadar ahşap bir gemiyle gideceğim. Umarım öyle bir yer vardır. Umarım kaybolmam ve ölmem. Ama öleceksem bile bu benim kaderim evren beni seçti. Çünki o kadar insan varken bana bir mektup geldi mektup sayesinde bu bilgiler aldım. İste bu sebeple ölsemde yaşasamda, doğruysada yanlışsada bu benim kaderim.
Aradan yaplaşık 2 saat geçti ben uçağa bindim ve hala varamadım. Uçakta çok az kişi var. Onlarda haklı. Atlas okyanusunda kim ne yapsın bu soğuk havada. Galiba bi 5 saat daha var dinlenicem çünkü yorucu olcak. Belki benim atıldığım bu macera delilikti yada ceraret her ne olursa olsun pişman değilim.
"Sayın yolcularımız uçağımız inmiştir. Bizi tercih ettiğiniz için teşekkürler."
Hoparlörden gelen sesle uyandım. Ve uçaktan inip havalimanına gittim yanıma sadece büyük bir bavul almıştım orada zaten ihtiyaçlarımin karşılanacağını umuyordum. Bavulumu aldim ve ilk iş olarak okyanusa gitmek üzere yol aldım. Taksiye binmeyecektim. Zaten okyanus uzak sayılmazdı. Hava hala aydınlanmamıştı. Sanırım saat 4 civarındaydı. Kış mevsimi olduğu için aydınlanmamış olmalıydı. Yazın olsa gün çoktan doğardı.Yol boyunca kafamın içinde çeşit çeşit sorular döndü. Acaba böyle bir yer varmıydı. Acaba hata mı yapıyordum. Pişman mı olacaktım. Hayır bir karar vermiştim ve arkasında durmalıydım derken geldiğimi fark etmemişim bile. Bu kıyıyı kimse bilmediği için sadece 1 gemi vardı oda benim bineceğim kaptan Turgut amcanın kullanacağı gemi. Gideceğim adayı buralarda tek bilen ve gıren kişi Turgut amcaymış.
"Merhaba. Ben..."
"Oo Kartal evladım hoş geldin. Uzun zamandır bi türk görmemiştim. Gelceğinden şüphelendim ama yinede bekledim sende geldiğine göre hadi valizini verde gidelim. Bana yolculuk nasil geçti. Neden geldin anlatırsın birazdan" dedi Turgut amca. Şimdiden ısınmıştım.
Gemi yavaş gittiği için yol uzunmuş yarın akşama doğru varırmışız. Bende Turgut amcanın bana sorduğu soruları cevaplarken saatin öğlen olduğunu fark ettim. Kış havasımı demistim. Hayır burada bildiğin yaz mevsimi yaşanıyordu. Sanırım Turgut amcanın soruları bitmişti. O zaman sira bendeydi.
"Turgut amca benimde merak ettiģim sorular var haliyle"
"Orasi bir kraliyet. Sende kralın kizını korumakla görevlisin. Kral seni biraz araştırmış ve kızını koruyabileceğini anlamış. Neyden korumalısın bilmiyorum onu sana kral anlatacak. Ücret hakkindada konusacaktir. O ülkede sadece yaz mevsimi yaşanır. Ve son olarak hani şu disney prensesleri yada normal prensesler var ya hepsi gerçek ve orada yaşıyor. Bu gideceğin ülke çok büyük Türkiye'nin 2 katı kadar evet tuhaf ve şaka gibi geldiğinin farkındayım ama gercek bu. Zamanla alısırsin. Bu arada prensesin adı Asila."cidden ben bu adama hayret ediyorum merak ettiğim bütün soruları ben sormadan cevapladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek Prenses
FantasíaO beni kurtaracaktı. Ben ona güvendim. O beni kurtaracaktı. Kurtarıcım, kahramanım...