uno

24.1K 69 32
                                    

Şampanyadan son kalan yudumu da diktiğimde bu gece için yeterli olduğunu düşünüp kafam iyice kıyak olmadan ayaklandım. Kalabalığı yararak zar zor kendimi çıkışa atmıştım ki arkamdan biri seslendi.

"Calum, nereye?" Nefes alış verişinden bana yetişmek için koşturduğu belliydi.

"Dostum eve gitmem gerek. Yarın sınavım var ve son sınavları da verip şu öğrencilik hayatıma artık bir son vermek istiyorum, her ne kadar sen buna erken başlasanda." Yüksek müzikten beni duyabilmesi için kulağına eğildim.

Luke, üniversiteyi derece ile bitirmeye yaklaşmışken okulun son aylarında yeni benliğini ve tutulduğu yeni aşkı ile birbirlerine açılma aşamasına alışmaya çalışırken okulu epey boşladı ve sonu ise büyük aptallığıyla bitti. Michael ile ilişkilerini yürütebilmek için son aylarını belkide hayatına tercih etti ve okulu bıraktı. Cinsel tercihi hiç umurumda değildi, hatta iki arkadaşımın birbirini sevmesi hoşuma bile gidiyordu. Böylelikle onlar birbirinden hiç ayrılmayacak ve doğal olarak bende onlardan hiç ayrılmayacaktım. Hem iki salağın birbirini tamamlaması da gün içinde onlarla birçok kez dalga geçmeme ve eğlenmeme neden oluyordu.

İğneleyici bir şekilde son cümlemi ona yönelttiğimde omuzlarını silkti ve geçen garsondan elindeki boş bardak ile tepsideki dolu şampanya bardağını değiştirdi. Elindekini dikip tepsiye geri bıraktığında salağın gözleri kanlanmıştı. Hava atacağım diye kusarak rezil olmasa iyiydi. Ayrıca böyle bir partide hiç yakışır bir hareket olmasada buradaki içkilerin bize yeterli gelmediğini farkındaydım. Bu yüzden omzundan tutup iki saattir önünde dikilmeme neden olduğu kapıdan ikimizi de çıkardım.

"Hadi gidip doğru düzgün bir şeyler içelim!" dediğimde suratına pis bir sırıtış yerleşti.

"Sen hayırdır? Hani çalışkan çoçuk ayakların?"

"Aman ne çalışkan. Eve gitme amacım sadece yeterli uyku içindi bunu sen de biliyorsun, Luke. Büyük aptallığınla okulu bırakman adına uykumdan bir saat feda edebilirim. Hadi şimdi götlük yapmada bizlik yerlere gidelim artık. Burada kendimi ben gibi hissetmiyorum."

~

İki bardak biranın sonuna geldiğimde görüntünün hafif kaydığını hissedebildim. Luke bara geldikten yaklaşık on beş dakika sonra Michael'ın araması ardından apar topar kalkıp tabiri caizse sevdiceğinin kollarına koşmuştu.

Bardan çıktığımda Manchester'ın normal yaz yağmurlarından birinin beni karşılamasıyla irkildim. Suratıma çarpan serin sular ayılmama azda olsa yardım etmişken önümde bir taksi durdu. Normal şartlarda yakın olan evime yürüyüp taksicinin kazandığımın yarısına el koymasına izin vermezdim fakat bu havada ve bu kafada yürümem pek mümkün değildi.

Taksiye bindiğimde ani hava değişimi titrememe neden oldu. Her ne kadar yaz yağmuru olsada yağmurdu sonuçta ve bir tişort ile kotla üşümemem olası görünmüyordu.

"Üç sokak ileride dur ve lütfen saçma sapan bir şekilde yolu uzatıp beni daha fazla soyma. Öğrenciyim ve emin ol senin bir müşterinden kazandığını ben aylık kazanıyorum. Bu yüzden.."
Cümleme devam ederken bana dönmesiyle resmen donakaldım. Şapkasının altından parıldayan gözleri ile dolgun dudaklarını aralayıp şaşkın ifadesini takınmıştı. Gözlerini çevreleyen kirpiklerinden çillerine kadar her ayrıntısıyla dilimi yutmama neden olabilirdi. Şapkasından sarkan sarı tutamlarına bakarken onun bir kız olduğu gerçeği ile nutkum tutuldu.

"Sen.. kızsın!" şaşkınlığım sesime yansıdığında sanki hamile bir anne adayına bebeğinin cinsiyetini söyler gibi hissettim kendimi.

"Evet, bunu 21 yıldır farkındayım!" diyerek otuz iki diş güldüğünde tek istediğim yüzünü mıncıklamaktı. O kadar.. o kadar tatlıydı ki şuan. Ah hadi ama!

Hala aptal aptal ona bakarken önüne dönüp arabayı hareket ettirdi. Arabanın her sallanışında midem altüst oluyordu ve vücudumda bulunan alkolü çıkarmam an meselesiydi.

"Hey, iyi misin?" Dikiz aynasında gözlerimiz buluştuğunda suratını endişeli bir hal almıştı.

"Evet, evet. Sadece vücudum fazla alkolü dışarı atmak istiyor." Bulantıdan yüzümü ekşittiğimde ikinci sokağı dönüyorduk.

"Lütfen koltuklarımı kirletme! Bu arabaya daha ihtiyacım var ve o kokuya dayanamam." Dalga mı geçiyordu yani!

"Bu iğrençti!" başka bir sokağı döndüğümüzde yolu uzatıp uzatmadığına hala güvenmiyordum ama şuan takip edebilecek bilinçte değildim.

"Pekala, pekala!" gülerek konuşması çok sevimliydi. Çilleri resmen ona bakmam için bana yalvarırken tek eliyle direksiyona hakim olup diğeriyle torpidodan çıkardığı bir şişe suyu bana uzattı. Sudan ilk yudumumu aldığım sırada evimin bulunduğu sokağın başında durdu. Arabanın hareketinin kesilmesiyle uzun zamandır dayanmamın sonucunda kapıyı açıp kaldırıma içimi boşaltmam bir oldu. Onun önünde bunu yaşamaya lanet ederken rahatlama hisi tüm bedenimi ele geçirdi. Bedenim belki bir bulut kadar hafiflediğinde elimdeki sudan birkaç yudum daha alarak ağzımdaki iğrenç tadın gitmesini istiyordum. Birkaç dakika sessizlikten sonra omzumda hissettiğim ellerle kafamı kaldırıp taksici kıza baktım.

"Daha iyi misin?" diye sorduğunda kafamı aşağı yukarı salladım. Arabadan çıkmam için kollarını bana doladığında kendimi kaldırabildiğim güç ile ona abandım. Çıkardıklarıma basmamaya çalışarak kalktığımda ağırlığımı taşımakta zorlanıp hafif sendelememize neden oldu ama hemen toparlanabildi. Dengesini bulduğunda sağ kolu belimde, sol kolum omzunda sokağa girdik.

"Göründüğünden daha ağırmışsın koca oğlan!" sırıtmama engel olamadığımda sanki unutmuş gibi arkasına dönüp ayağıyla açık kalan kapıyı itti.

"Sende göründüğünden daha güçlüymüşsün taksici kız!" Hala isimlerimizi bilmediğimizi fark ettiğimde sormaya cesaret edemedim. Az önce kızın önünde tüm gecemi çıkarmıştım ve bu utanç vericiydi.

"Hangi apartman?" Sokakta biraz ilerlediğimizde kafamı kaldırıp sokağın girişinde ki ilk üçüncü apartman olan açık yeşil-beyaz binayı göstermeye çalıştım.

Apartmanın kapısına vardığımızda cebimdeki anahtarı ararken o birinin ziline bastı. Kafamı kaldırıp ona ne halt ettiğini sorar gibi bakarken kapının açıldığına dair ses kulaklarımızı doldurdu. Kapıyı itip ikimizi içeri soktuğunda asansörü işaret ederek merdivenden sapmasını sağladım. Bu halde bir adım bile çıkamazdık.

Asansöre bindiğimizde 3. kata basıp derin bir nefes aldım. Benimle birlikte duvara yaslandığında yorulduğunu hissettim. Aynadan yüzünü incelerken tavandaki ışık sayesinde yüzü daha da parlıyordu. Gözlerimiz aynada buluştuğunda tebessüm etti.

"Çillerin.." hala aynada yüzüne bakarken cümlemi tamamladım. "Çillerin çok güzel görünüyor."

Utanarak kızardığında süt beyazı teninde anında fark edileceğini bildiği için başını eğdi. Asansör açıldığında onun yardımı olmadan yürüyebilecek durumdaydım fakat temasımızı tabikide bölmeyecektim.

Bastığı zilin kime ait olduğunu bilmiyordum fakat apartmandan çıt çıkmayınca belki de benim zilime tesadüf gelmiştir diye düşündüm. Fakat evde kimse olmadığından bu mümkün olamazdı. Evimin kapısı görüş alanıma girdiğinde cebimden anahtarı çıkarıp deliği hedef aldım. Deliği bulmamın zaman alacağını bildiğinden elimin üstünden anahtarı deliğe sokmama yardım etti. Elimin üstünde olan eline odaklanmışken kolay çevirebilmesi için elimi çekmiş çevirmesini bekliyordum. Kapı nihayet açıldığında içeriye sendeleyerek adım attım. Kolu belimden, elim omzundan ayrıldığında artık ona karşısından bakıyordum.

"Teşekkür ederim." Ne diyeceğimi bilemez bir halde sadece teşekkürlerimi ilettiğimde başını salladı ve sadece "Iyi geceler.." dedi adımı henüz bilmediğini fark ettiğinde, beklentiyle.

"Calum." diye tamamladığımda ismimi kendi ağzında yuvarlayıp telaffuz etti ve gülümseyip asansöre doğru ilerledi. Kapıyı kapattığım sırada onun ismini sormadığımı fark ettim ve kafamı birkaç kere kapıya vurma isteği doldu içimi.

Ve o sırada bir şeyi daha fark etmiştim ki parasını almamıştı.

Freya sana aşığım
Ve Muke, sevişin

taksi // cthHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin