Akşam jin'i evinden aldım, kendim yemek yapmak isterdim ama mutfakta kötü olduğum için hepsini hoseok'a yaptırmıştım.
Zor zamanlar da gittiğim yeşillik, şehri gören güzel bir yer vardı, fazla kimse bilmiyordu ve genelde sessiz bir yerdi.
Orayı hazırlamıştık 'yoongi hazırlamıştı', hafif duyulan bir müzik açmıştım, çok güzel olmuştu, siyah saçlarını yandan ayırmış, hafif bol mavi bir kot, beyaz t-shirt ile çok güzeldi, ne giyse yakışıyordu, vücudu mankenlerden daha iyiydi.
"Çok güzel olmuşsun"
Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki canım yanıyordu, saniyelik ona baktığımda yanakları kızarmıştı, yutkundum ve önüme döndüm.
"Teşekkür ederim"
Utancımızdan konuşamıyorduk, sonunda geldiğimizde arabayı park ettim, indik.
Elimi uzattığım da pembe yanakları ile tuttu, gülerek ilerledim
"Umarım seversin, burayı fazla kimse bilmiyor"
Sonunda istediğim yere geldiğimde durduk, gülerek etrafa bakıyordu
"Burası çok güzel, teşekkür ederim"
"Gel"
Örtüyü gördüğünde güldü
"Uğraşmana gerek yoktu"
"Gerçeği söylemek gerekirse ben mutfakta üstün bir beceriksiz olduğum için bunları hoseok yaptı, örtüyü falan yakarım diye de yoongi burayı hazırladı, ben sadece küçük yardımlarda bulundum"
"Ciddi olamazsın, namjoon o kadar mı sakarsın? Çok tatlısın"
Utanarak kafamı eğdim, tatlımıyım cidden?
Oturduk, etrafa bakıyordu, bende ona bakıyordum, bir nevi ikimizde manzaramıza bakıyorduk.
Büyük koyu kahve gözleri parlıyordu ve hafif gülümsemesi ile çok tatlıydı, yanaklarını öpmek istiyordum, bu kadar tatlı olunmaz dı cidden, kalbim duracak kadar acıtıyor du.
Bana döndüğünde ne kadar yakın olduğumuzu anladım, yutkunarak geri çekildim, yemeye başladığımızda arada göz göze geliyorduk.
Suyu içtim
"Kendinden bahsetsene"
"Olur, yemeyi ve yemek yapmayı çok severim, video oyunlarını seviyorum, eskiden çilek tarlasından çalışıyordum, mavi ve pembe rengini seviyorum, galiba bu kadar"
"Çilek tarlası mı? Vay bizim hala bir tane var küçük bir şey, daegu'da bir gün gitmeliyiz"
"Uzun zamandır çilek tarlası görmedim, çok isterim"
"Güzel"
Konu açamıyordum ve o da çok utangaç tı, yemek bittiğinde tabakları topladım, sepetin içinde kırmızı şarap ve iki bardak vardı, ben bunları koymamıştım, hoseok tam bir çöp çatandı.
"Kırmızı şarap?"
"Olur"
Kadehleri doldurdum, bir tanesi ni uzattığımda aldı ve içmeye başladık.
İkinci yudumu mu aldım
"Kıskandığın kişiye açıldın mı?"
"Hmm hayır"
"Neden? Seni red edeceğini sanmam"
"Neden ki?"
"Güzelsin, tatlısın, akıllı ve naif, mükemmelsin neden seni red etsin ki"
"Beni öyle mi görüyorsun cidden"
"Evet, yer yüzüne düşmüş meleksin"
Hoseok galiba içkinin içine cesaret tozu atmıştı amk ben hangi cesaret ile bunları söylüyordum bilmiyordum, jin biraz yaklaştı
"Ama red ederse"
"Yoluna bakarsın, karşına daha çok kişi çıkacak, üzülmenin anlamı yok"
"Yani onu öpmelimiyim, en iyi tavsiyen bu mu?"
"Galiba evet, ilişki tavsiyesi vermekte kötüyümdür"
Kafasını salladı, yutkundum ya sevdiği kişi de ona aşıksa, yıkılırdım.
Bir den dudaklarını dudaklarıma bastırdığında şaşkınca kaldım, ellerini yanaklarıma koyarak alt dudağımı ısırdığında beline kollarımı sararak kendime çektim.
İçimde filler tepişiyordu, hatta sikişiyordu.
Geri çekildiğimizde yutkunduk, jin
"Beni kabul edicekmisin?"
Kafamı salladım, yanağını öperek burnumu bastırdım ve derin bir nefes aldım
"Ederim, edicem, seni seviyorum Seokjin"
"Bende seni seviyorum, uzun zamandır"
Tanrım ölüyorum.
/
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Namjin : Beyb
Fanfiction"Kıskandığın kişiye açıldın mı?" "Hmm hayır" "Neden? Seni red edeceğini sanmam" "Neden ki?" "Güzelsin, tatlısın, akıllı ve naif, mükemmelsin neden seni red etsin ki" "Beni öyle mi görüyorsun cidden" "Evet, yer yüzüne düşmüş meleksin"