35

1.5K 193 155
                                    

Bahar, tüm güzelliğiyle inmişti yeryüzüne. Mart ayının gelişi beraberinde sayısız güzelliği getirmişti, bunlardan biri de Seungmin ve Changbin'in çıkmaya başlamasıydı.

Bu haber herkesi mutlu ettiği kadar şaşırtmıştı da. O ikisi birlikte olunca her şey bir anda değişmişti sanki. Buzdolabı dedikleri Seungmin'in yüzünde adeta güller açıyordu. Hâlâ aynı duygusuz cümleleri kursa da Seungmin'deki değişim gözler önündeydi. Mutlu olduğunu elli metre öteden bile anlamak mümkündü.

Bahar mevsiminin bir diğer güzelliği de Minho'ydu. Hamileliğinin yirminci haftasını bitirmişti ama aslında her şey onun için oldukça yeniydi. Alışma süreci biraz fazla uzamıştı ve bu süreçte pek güzel olmayan şeyler yaşaması onun için dezavantajlı bir durumdu. Bebek meselesine daha yeni yeni alışıyor olması bir yana dursun, gittikçe büyüyen karnıyla birlikte yaşamak oldukça zorlayıcıydı. Vücudunda birçok değişim yaşanıyordu, aynı zamanda hormonları yüzünden duygularını da kontrol edemiyordu. Kısacası, Minho olması gerekenden daha çok zorlanıyordu.

Neyse ki, Chan onu tek bir an bile yalnız bırakmıyordu. Mesela birkaç gün önce Chan, Minho'nun sebebini bilmediği bir şekilde içli içli ağlayışına şahit olmuştu ve küçüğünü iyi hissettirecek şeyler yapmaya çalışmıştı. Veya Minho gece yarısı ağrılar içinde uyandığında Chan'da uyanıyor, Minho rahatlayıp tekrar uyuduğu zaman bile uykusuna geri dönmüyordu. Tüm gece başında bekliyordu, olur da yine ağrısı başlar diye. Minho'nun dudaklarından dökülen her bir kelime Chan için emirdi, anında yerine getirmeliydi ve güzelini yormamalıydı.

Tabii bazen daralmıyor değildi. Sonuçta Chan sabır taşı olmadığından, sinirlendiği elbet oluyordu fakat bunu kendi içinde yaşamayı yeğliyordu. Minho'nun ne kadar zorlandığının farkındaydı. Bir de kendisi üstüne gidemezdi.

"Aslında tatlı bir şeyler istiyor canım.." Elindeki kaseyi bir kenara bırakıp kollarını karnına sardı kahve saçlı.

"Aşkım," Chan derin bir nefes vererek başını telefonundan kaldırdı. "Güzelim benim, sabahtan beri canım erik istiyor diyen sen değil misin? Beni market market gezdiren, 'almadan gelme Channie' diye söylenen değil misin? Ekşiden ne ara tatlıya geçtin?"

"Ya ama Channie.." Dudaklarını büzdü Minho. Kendisi de bu dengesizliğinin farkındaydı ama elinde olan bir şey yoktu. Canı istiyordu ve yemezse ölecek gibi hissediyordu. "Kızımız istiyor, benim suçum ne?"

Yerinden kalktı Chan. Sırtını yatak başlığına dayamış oturan eşinin karşısına yerleşti hızlı adımlarla. Küçüğünün yanağına sulu bir öpücük bıraktı. Bazen Minho o kadar tatlı geliyordu ki gözüne, ısıra ısıra sevmek istiyordu. Kendini tutamayıp ısırıyordu hatta ara ara. Minho'sunun aşkından ölüp gidecekti bir gün.

"Söyle bakalım, ne istiyormuş kızımız?"

"Bende tam olarak bilmiyorum ki.."

Chan kocaman açılmış gözleriyle Minho'yu süzdü. "Minho şaka mısın? Ne aşerdiğini bilmiyor musun?"

"Of bilmiyorum işte! Gelme üstüme!" Minho gözlerini kaçırdı. "Kolay değil hamile olmak. Anlamıyorsun beni. Ne aşerdiğimi bilmediğim zamanlar bile oluyor baksana."

"Özür dilerim bebeğim." Chan, sevgilisinin fazla hassas bir dönemden geçtiğini unuttuğu için kendine lanet okumuştu. Minho fazla nazlıydı, huyuna gitmesi gerekiyordu. Onun yanaklarını okşayarak yeniden küçüğünün irislerinin sahibi oldu. "Sen düşün, ne istediğini bulunca söylersin. Olur mu?"

"Tamam.. Mutfağa gidip karar vermeye çalışacağım ben, çağırırsam gel." Diyerek minik hareketlerle yataktan kalktı.

Chan yastığını düzeltip sırt üstü uzanırken eş zamanlı olarak odadan çıkan eşine doğru seslenmişti. "Merdivenlerden dikkatli in."

bir anda ben dedim hamileyim | skzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin