Karnına yediği bir başka tekmeyle öksürmüş bununla birlikte yüzünden akan kanlara bir miktar daha tükürmüştü. Karşılık vermeyi ve kendini savunmayı birkaç dakika önce bırakmıştı. Sonunda dayak yediği sokağın huysuz yaşlısı Bay Gyokso
bastonunu sallayarak aşağı inmiş ve onları azarlamıştı.
Haylazlılkla dağılan gençlerden arta kalan yerde yatan genç olmuştu. Yaşlı adamın amacı bu genci kurtarmak değildi, yanlızca evinin bulunduğu bu ara sokakta gürültü istemiyordu.
Yerde ağrılarıyla cebelleşen çocuğa baktı ve huysuz sesiyle tekrar bağırdı;"Hadi! Sende! Defolun sokağımdan! Haylaz herifler"
Genç yüzünü buruşturarak yavaşça ayağa kalktı. Karnını tutarak ve sendeleyerek duvara yaslandı. Kırıldığını düşündüğü kemiklerinin izin verdiğince ilerleyerek sokağın döneğine geldiğinde ekranı çatlayan telefonunu çıkardı.
Tonla cevapsız araması vardı. Üsttekine tıkalayarak kulağına götürdü. tek çalışta açılan telefondan arkadaşının bağırışını duyduğunda iyice buruşturdu yüzünü.
"Neredesin amına koyayım!"
"Ulan sikik herifler! Bowlinge gideceğiz diye tutturmasaydınız beş kişi bana girmeyecekti."
"Ne?"
Arkadan diğerlerinin de sesi gelirken sorulara yanıt veremeyecek kadar nefes aldığında kaburgalarının battığını hissetti.
"Kapatın, bizim terasta olun geleceğim." Elini iyice karnına bastırdığında ağzında kan tadı hissetmişti. "Tabi ölmezsem"
Karşıdakinin sorularına ve söylediklerine kulak asmadan telefonu kapattığında doğrulmaya çalıştı.
Yine bir okul kavgası ve yine Yang Jeongin.
Terasa zor bela vardığında bir yarım saat öncesinde hiç konuşmamışlar gibi arkadaşlarının kıçına takmadan gülüştüklerini duymuştu. Göz devirerek içeri girdi ve kendini koltuğa bıraktı.
"Kim ağzını burnunu dağıttı lan?"
Jeongin yüzünde kuruyan kan izleri, patlamış dudağı ve kaşıyla ters ters otuziki diş sırıtan Seo Changbin'e baktı.
"Sağolun amına koyayım. Herkesin götünden ayrılmayan, kavgalara beraber girdiği kankaları oluyor. Benimkiler karşıma geçip ' ağzını burnunu kim dağıttı' diyor."
Lee Minho ve Kim Seungmin yumruk tokuşturmuş ve ortadaki cipslerden ağızlarına tıkmışlardı.
"Arkadaşlar bugünler için vardı Jeo. Bizi sevdiğini biliyoruz" diye ağzına sığdıramadığı cipsle konuşmuştu Han Jisung.
Jeongin yine bir göz devirmiş ve kaşlarını çatmıştı.
"Felix nerede?"
"Psikologla randevusu vardı bugün. Ona gitmiştir."
Jeongin kafasını sallarken Minho da onun yanına oturmuştu.
"Ee ne bu halin?"
"Chu Sangwoo." demişti tek kelimeyle. Ona takık bir piç kurusu...
"Kaç kişi girdi demiştin?" Changbin hâla arkadaşının sinirleriyle oynuyordu.
"Ben buradan sana bir gireceğim göreceksin. Dayak yememden zevk mi alıyorsun pezevenk!"
"Kesin tartışmayı. Şaka bi yana kuduz köpek gibi mikrop kaparsın şimdi. Tentrdiyot falan getireyim" diye en iyi niyetli öneride bulunmuş ve terası terketmişti Jisung.
"Sen bugün kimi attın eve Seungie?"
Seungmin sırıtarak Jeongin'e cips uzatmış ve sadece gülmekle yetinmişti.
"Taş gibi hatunlar ve Kim Seungmin"
"Çalış seninde olur Jeo"
Changbin yüzünü buruşturarak konuşan ikiliye baktı. Bu sırada Minho sessizce cips yiyordu.
Jisung diğerleri laflarken elinde pansuman malzemeleriyle geri gelmişti. Jeongin'in kaşına pamuk bastığında bir sızlanış kazanmıştı.
"Bağırma be!"
"Acıyor amın evladı! Öyle bastırılır mı?"
Jisung takmayarak daha yavaş olmaya çalışarak pansumana devam ederken Minho onun beline sarılmış ve çenesini omzuna koymuştu. Bunu yaparken ortadaki sehapanın yanında, yerde oturan Seungmin'e bakış atmayı unutmamıştı.
"Kıskanıyorum ama"
"Dur lan pansuman yapıyoruz şurda"
"Bana da yapsana." parmağını sevgilisinin dudağına sürtmüş ve tekrar Seungmin'e bir göz atmıştı. "Dudaklarınla"
Jeongin hafiften sırıtan Jisung'un kolunu ittirip yüzünü iğrenir bir ifadeye büründürmüştü.
"Siktirin gidin başka yerde çiftleşin at başlı eşekler!"
"Bu da ne kıskanç herif canım."
Seungmin düz bir ifadeyle ayağa kalkmış ve ona sorgular şekilde bakan Changbin'i yanıtlamıştı.
"İçecek alacağım içerden"
Dediği gibi içecek almak için mutfağa ilerlerken yanlız kalmasıyla küfür mırıldanarak buz dolabını açmıştı. "Sikik herif" Minho yavaşça içeri girmişti. Seungmin'in beline dolanan el göz devirmesine sebep olmuştu.
"Bana mı dedin?" Seungmin Minho'nun kolunu iterek ona ters ters bakmıştı.
"Kendini bilmen güzel bir şey" Minho yanlızca sırıtmış ve mutfak tezgahına yaslanan genci tezgahla arasına almıştı.
"Çok asabisin bugün, şu taş gibi hatun seni rahatlatamamış anlaşılan" Cümle bitiminde dudaklarını kumral olanın boynuna bastırmıştı. Seungmin'in kısa süreliğine nefesi titrese de Minho'yu ittirmiş ve sert bakışlarını sürdürmüştü.
"Zorun belli oldu. Sen Jisung'la yat kalk ama ben mal gibi durayım ha?"
Minho oyun istiyordu anlaşılan. Parmaklarını gencin beline sürterken bir elini de boynuna atmıştı. Parmağını dudağına sürtüp fısıldadı.
"Hiçbirisinin benim gibi hissettirmediğini biliyorum"
Seungmin bakışlarını onun dudaklarına indirdiğinde açılan dış kapıyla hızlıca ayrılmışlardı.
________