Yıkık dökük ama buna rağmen geçmişte şirin bir ev olduğunu belli eden evin kendine göre biraz büyük bahçesinde Felix tahmin ettiğim gibi iki mezarın ortasında oturuyordu.
Evet anne ve babasını istekleri üzerine evin bahçesine gömmüşlerdi.Gidip yanına dikildim. Kafasını ceviz ağacının dalları arasından sızan güneş yüzünden gözlerini kısarak kaldırmış ve bana bakmıştı. Yüzü bembeyaz ve zayıftı. Kendini tüketiyor, en çokta zihnini yoruyordu.
"Bok mu varda geldin?"
Yanına çöktüm. "Psikoloğa gitmemişsin, büyükannene yalan söylemişsin. Telefonlarımıza bakmıyorsun. Kokuya bakılırsa dün gece yine içmişsin ve...buradasın"
"Size o aptal insanların boka dönen hayatıma bir katkı sağlayamayacaklarını söylemiştim. İçmek kısa süreliğine de olsa unutturuyor her şeyi. O halde de büyükanneme gidemezdim."
Aslına bakarsanız haklıydı. Ama kendisine zarar verirdi bu gidişle.
"Yapma Felix, bu konuyu konuşmuştuk ve deneyecektin. Büyükanneni üzmek istemezsin"
"Yapamıyorum Jeongin. Dayanamıyorum. Sizin öğütleriniz de beynimi kemiriyor. Büyükanneme de söyleyin, kesin benden umudu. Düzelemem"
"Delireceğim her seferinde başa dönüyoruz. Birazcık dinlesen bizi ölür müsün?"
Söylediğim üzerine uzun uzun gözlerime bakmıştı. Felix cidden tuhaftı. Tuhaf hissettiğimde boğazımı temizledim ama sessizliği bozmak için söyleyeceğim üzerine fazla düşünülmemiş cümleler boğazıma dizildi. Çilleri bazen gerçekten de yıldızlar gibi parlardı. Bir ayı temsil eden dudakları aralandığında gözlerim oraya kaydı.
"Umrunda mıyım Jeongin?"
Umrumdasın demek istesem de sadece kafamı sallaybilmiştim. Elini kaldırdı ve yüzüme yaklaştırdı.
Ne dönüyordu şu an amına koyayım?Ortamı daha da tuhaflaştırmak üzere olan dokunuştan vazgeçti Felix. İyi ki geçti. Bunları dolu zihnine bağlıyordum. O iyi değildi. Gözlerini sıkıca yumdu ve tekrar açtı. Ben de buraya neden geldiğimi hatırlamıştım.
"Lütfen Felix...birazcık dinle beni" Az önce yumuşak ve derin bakan gözleri tekrar o umursamaz bakışlarına büründü.
"Boşversene gidip sahte arkadaşlıklarınızla evcilik oynamaya devam edin" Al işte, yine ne ilgisi olduğu bile belli olmayan kinci bir cümle atmıştı ortaya. Arada sallardı böyle bizimkilere. Nedenini anlayamıyordum.
"Şöyle söyleyip durma. Tamam dünyanın en sadık insanları değiliz ama durmadan sahtesiniz yok bilmem ne! Neden böyle söylediğini bile bilmiyorum!'
"İğrendiriyorsunuz beni de ondan." İşte şimdi yavaş yavaş öfke benim de içime doluyordu.
"Ne saçmalıyorsun Felix! Senin için endişelenmekten başka ne yaptık?"
"Birbirinizin altında inleyip sonraki gün diğerinin yüzüne bakabiliyorsunuz. Yalanlarınız yüzünüz kızarmadan çıkıyor ağzınızdan. Aptalsınız"
Şaşkınlıkla söylediklerini dinliyordum. Tamam sorunları vardı evet. Ama biz de yardım etmeye çalışıyorduk ve saçma sapan konuşması sinirimi bozmuştu.
"Ne diyorsun Lix ya! Kim kimin altında inlemiş, ne yalan söyledik? Cidden sana senin için endişelenmekten başka ne yaptım?"
"Sen ve Changbin bu saydıklarım içerisinde aptal olan kısma giriyorsunuz."
"Öyle mi beyefendi! Bu iki isim seni en çok düşünenler olduğu için mi aptak kategorisine koydun? Haklısın biliyor musun! Sen nankör bir piç kurususun!"
Hışımla yerden kalkmış ve arkamı dönmüştüm. Nedenini dinlemeye bile tahammülüm yoktu. Belki de gerçekten biraz yanlız kalıp kafasını toparlaması gerekiyordu. Yoksa kalbini fena kıracaktım.
____
Diğerleri az biraz okunuyor.
Bu ficimi de sevin lütfen
Yazmadan önce güzel tasarlanmıştı aklımda ama sanki tam aktaramıyor gibiyim.
Neden Jeonglix yazıyorum ?🤔
Neyse yorum yaparsanız seviniriim ♡♡