Jimin:
Bir Kasım ayının 23'üydü seni tanıdığım da.
Soğuktan olsa gerek, epey üşümüştün.
O yüzüne oranla büyük duran ama sana hep çok yakıştırdığım burnun kıpkırmızı olmuştu. Parmak uçların da kırmızıydı, neden bilmiyorum ama ellerinde yaralar vardı.
Gözlerin kırık bakıyordu etrafa. Sanki hiçbir şey yapmak istemiyormuşsun gibi, sanki istesen dahi gücün yetmiyormuş gibi.
Bir yakarış vardı o gözlerde. Bir çırpınış.. çaresiz bakıyordun etrafa, ümidini yitirmek üzere olan bir insanın bakışlarıydı sende gördüğüm.
İçim acıdı jeongguk, ne kadar güzel gülümsüyorsun oysa, nasıl oluyor da bunu elinden almaya çalışıyorlar aklım almıyor.
Sahi, neden gülmüyorsun artık?
Yitirdin mi tüm ümitlerini? Kaydırdın mı gözlerinde ki yıldızları? Birşey demen gerekmez jeongguk, ben o yıldızların yanaklarından aşağıya kaydığını gördüm ama bir dilek bile dileyemedim çünkü o yıldızların yeri orası değildi, söyleyemedim.
Saçlarını da kestin zaten.
Ne kadar güzeldi saçların, sende severdin uzun saçlarını. O güzelim gözlerinle ne kadar yakışırdı sana. Ama kendini bilmezin biri yüzünden kestin onları, tek kelime edemedim.
Yapma diyemedim, umursama, hayatın boyunca her insan bir şey diyecek onları memnun edemezsin diyemedim; sustum sadece. Uzaktan da olsa izledim o saç tutamlarının soluşunu. İçim acıdı jeongguk, ama hiçbir şey söylemedim, hakkım yoktu.
Ne diyecektim ki sana?
Jeongguk, lütfen kesme saçlarını, ben saçlarına hayallerimi serpiştirdim, sen onları kesersen bende hayallerimi kaybederim, mi? Diyemezdim ki jeongguk, cesaretim yoktu bir kere.
Hem, neyindim ki ben senin?
Hangi sıfatla diyecektim sana bunu? Senin için diğerlerinden bir farkım yoktu ki, dinlemezdin beni, üstelik terslerdin belki de.. senin tarafından kırılmaya gücüm olmadığından sustum, susmaktan başka çarem de yoktu zaten.
Rengarenk giyinirdin, renkli bir çocuktun jeongguk.
Şimdiyse sürekli karalar giyiyorsun.
Sanki hayatının yasını tutuyor gibisin, oysa yolun başındasın ama dizlerinde yaralar var, ruhun paramparça, gözlerine derin bir hüzün çökmüş, dudakların mühürlenmiş gibi hiç yukarıya kıvrılmıyor.
Benim güzel oğlanım, ne yaptılar sana böyle?
Nasıl kırdılar seni? Nasıl oldu da sürekli neşeli neşeli konuşan seni susturdular? Hayat doluydun jeongguk, yaşam senin için koskocaman bir maceraydı ve sen tanıdığım en maceraperest insandın. Yerinde duramaz, sürekli enerjik olurdun. Şimdi öyle mi? Nefes almaya bile halin yok neredeyse.
Yoruldun öyle değil mi? Yaşına aldırmadan çok geldiler üzerine. Kimse umursamadı değil mi seni? Ah jeongguk, keşke gelseydin bana. İzin verseydin yanında olmama, bir daha gitmezdim hiç.
Diğerleri gibi bırakmazdım ellerini, Bırakamazdım bir kere.. herşeyimsin jeongguk, haberin yok ama şu berbat hayata hâlâ katlanma sebebimsin.
Seni seviyorum, bilmiyorsun.
Buradayım, görmüyorsun.
Kasım ayının 23'üne 5 ay var, gelmiyorsun.
(Görüldü.)
●
Bu ficin sonunu kestiremiyorum, belki angst olur belki de kavuşurlar; emin değilim.
Umarım severek okursunuz, kendinize iyi bakın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kasım Ayı, Jikook ✓
Fanfiction[Mini Fic] Bir çarşamba günü, Kasım ayının 23'ünde tanıdım seni. ▪︎ Texting ▪︎ Kısa bölümler.