Okula yeni gelen kız mae, beni bugün birlikte oyun oynamaya Çağırdı. Ne diyeceğimi bilemedim. Mae uzun, siyah saçlara sahip. Saçlarını iki yana ayırıp başının tepesinde topluyor. Bu saç modeliyle tıpkı heidi'ye ya da Neşeli günler'deki çocuklara benziyor. Yuvarlak, oyuncak bebek gibi bir yüzü, parlak ve mavi gözleri var. Okula bu dönem kayıt oldu.
Bahçedeki en sevdiğim köşede, kitabımla birlikte oturuyordum. Ders aralarında hep aynı şeyi yaparım. Mae umut dolu gözlerle bana gülümsedi. Fakat ben, başımı iki yana sallayıp kitabıma döndüm.
"Okey," dedi ve gitti.
Kitabıma odaklanmaya çalıştım ancak ne yaptığını görebilmek için gözlerim sürekli o tarafa kayıyordu. Durmadan "okey" diyordu ve bu kelime âdeta ona uyum sağlamıştı. Hatta adıyla bile uyaklıydı. Okey, mae (mey). Halka şeklinde dizilip konuşma zamanı geldiğinde ailesiyle birlikte taşındığı için okulunu değiştirdiğini anlattı. Fakat bu duruma pek aldırış ediyor gibi görünmüyordu. Sanki her zaman neşesi yerindeydi.Belki başka birinin yanına gider diye düşündüm ama tek başına çitin yanına gidip yerden çalı çırpı toplamaya başladı. Topladıklarından bir yığın yaptı. Sonra oturup cebinden bir şey çıkardı. Elindeki güneşin altında parıldadığında bir büyüteç olduğunu anladım.
Dalları tutuşturmaya çalışıyordu. Onu izliyordum, ağzım açık kalmıştı, işe yarayacak mıydı? Görünüşe bakılırsa doğru açıyı yakalamakta zorluk çekiyordu. Bir gökyüzüne, bir büyütece bakıyor, merceği sağa sola eğiyordu.
Yanlış yapıyordu. Belli bir pozisyonda uzun süre beklemesi gerekiyordu. Böylece güneş ışığının değdiği noktada çalıları tutuşturabilirdi. Bu şekilde ateş yakmak pek pratik sayılmaz ama yeterince sabırlıysanız ve güneş de yeterince güçlüyse işe yarayabilir. Ancak, biz sonbahardaydık. Güneş pek güçlü değildi.
Onu izlemeye dalmışım ki kafasını kaldırıp da bana bakınca nerdeyse şaşkınlıktan kitabımı düşürecektim. Gözlerimi ordan kaçırıp kitabıma diktim. Ancak kaçamak bakışlarla onu izlemekten kendimi alamadım. Hâlâ bana bakıyordu, arkadaşıymışım gibi gülümsedi
Utancımdan yüzüm kızardı. Başımı kitabımdan bir daha kaldırmadım
Mae çalıları tutuşturmayı başaramadı. Bunu anlamıştım çünkü eğer tutuştursaydı öğretmenlerden biri koşarak gelirdi. Onun yerine, zil çalınca herkes normal bir şekilde sıraya girdi. Ben bir koşu gidip Mae'in çitlerin kenarına yığdığı dallara baktım.Artık ortada bir yığın yoktu. Onları harfler şeklinde dizmişti bir kelime yazıyordu.
CALYPSO!Koşarak sınıfa geri döndüm, kalbim küt küt çarpıyordu. Dallarla neden benim adımı yazmıştıki?
NOT: DECAMINI 50 OKUMADA GETİRECEĞİM EĞLENDİYSENİZ NE MUTLU BANA 💗
İYİ GÜNLER! 💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Kütüphanesi
Casualecalypso on yaşında bir kız çocuğu. Annesini kanserden kaybetmiş ve babası ile yaşıyor. Babası içsel bir güce ve güçlü olmaya kafayı takmıştır. Olaylar genellikle soğukkanlılıkla karşılar. Hatta eşinin ölümünde bile ağlamamıştır. Calypso'ya da durmad...