oncekı bolume oy versenıze.😡
DLC MV COKGUZEL HĞGĞWQ1ĞQ😭
(♡)
lee minho.
"hyung! şapkan çok güzelmiş, ben de takabilir miyim?"
"ah, tabii."
saçlarımın bozulmamasına özen göstererek şapkamı kafamdan çıkarıp heyecanla zıplayan jisung'a doğru uzattım. bu enerjiyi nereden ve nasıl buluyordu, henüz anlamış değilim.
"yakıştı mı? yakıştı mı!?"
zaten minik olan kafası iyice küçüldüğünde gülümseyip başımı salladım onaylarcasına. "evet, yakıştı."
yaklaşık beş dakika boyunca yürüdükten sonra parkın büyük alanına gelmiştik. geniş, taşlı merdivenlerin kenarına oturup yanımı patpatladım gelmesi için. "otur."
"çok fazla ışık var."
o parlayan gözleriyle etrafı incelerken maskemi çıkardım ben de. birkaç iş çalışması yüzünden havaya genel ve rahatsız edici bir toz hakimdi, bu da ara sıra maske takmamızı sağlıyordu böyle.
"çıkarayım mı ben de?"
maskemi iplerinden tutup bileğime sararken sorduğu soruya gülümsedim. "onaylanma ihtiyacı mı duyuyorsun sen hep?"
dediğimi anlamamış gibi yüzüme bakmaya devam ettiğinde kafamı salladım. "çıkarabilirsin jisung."
gözlerinin kısılmasıyla güldüğünü anladım, maskesini çıkarıp o da benim gibi bileğine doladı ve bana döndü tekrardan.
"neden böyle giyindiğini şimdi anladım."
bu sefer de ben ona anlamsızca bakarken devam etti cümlesine.
"soğukmuş hava, yani çok soğuk gibi de değil ama hafif bir rüzgar var işte. annem demişti zaten üzerine bir şey al diye. onu dinlemediğim zaman hep böyle oluyor."
çok konuşan insanları sevmem.
söyleyeceği şeyi söylesinler ve sussunlar isterim çünkü zaten kendi kafamdaki düşüncelerle boğuşurken bir de onların düşüncelerini bu denli işitmek aklımı doldurur, belki de midemin bulanmasını sağlar.
ama jisung konuşurken ona sus diyemiyorum.
"üşüdün mü yani?"
"ehh..." dedi kollarını uzatıp esner gibi yaparken. boynunu da kıtlatmaya çalışıyordu bir yandan, tatlıydı.
etrafa bakındım yapabileceğim bir şey var mı diye. her açıdan rüzgar zaten bize vuracak gibiydi. üzerine bir şeyler alması için eve geri dönersek de saçma olurdu çünkü zaten yarım saat kadar vaktimizi harcamıştık.
kaşlarımı çattığımı fark etmeden düşünmeye devam ettiğim sırada jisung'un şaşkın sesiyle duraksadım. "hyung, neden bu kadar sinirlendin ki? yüz ifaden çok komik duruyor."
yüz kaslarımı anında gevşetip boş gözlerle baktım ona. ardından hayatta yapmayacağım bir şeyi yapıp kolumu havaya kaldırdım.
"gel, ısıtayım seni."
birkaç saniye boyunca şaşırmış bakışlarını izledim jisung'un, ben de o sırada kendime sövüyordum içimden. ne düşünürsem tam tersini yapmayı, hatta direkt olarak saçma sapan davranmayı acilen bırakmalıydım.
tam kolumu indireceğim sırada oturduğu yerden hafifçe bana doğru kayıp kolumun altına girdi jisung. kafasını omzuma yaslayıp bana iyice sokulmaya çalışırken ben kolumu indiremedim, öylece kaldı havada.
"hyung tamam, indir artık."
karşıdaki belli bir noktaya bakıyordum sadece, vücudum kaskatı kesilmişti ve aksi gibi jisung'un ılık nefesini her saniye boynumda hissediyordum.
kolumu indirdim ama henüz bir yere temas etmiyordu. şu anki halimin belli komutlarla çalışan robotlardan hiçbir farkı yoktu resmen.
belli belirsiz mırıldandı kolumun altındaki beden. "üşüyorum hâlâ."
yine ne yapacağımı bilemeyip beline götürdüm elimi. o kadar etkisizdi ki dokunuşlarım, hissetmediğine yemin bile edebilirdim.
"uff," dedi bu sefer de. "bir de şort giymişim salak gibi."
tabii, dedim kendi kendime. hava eserken şort giyerse tabii üşürdü bacakları.
merdivenin alt basamağında duran ayaklarımın desteğiyle zaten açık olan bacaklarımı biraz daha açtım ve iyice yayıldım oturduğum yerde. jisung'un adeta bir çamaşır gibi katlanmış olan iki bacağını da tek elimle tutup bacaklarımın arasına yerleştirdim. ardından aralarındaki mesafeyi kapatıp iyice sıkıştırdım çıplak bacaklarını. belki bu iş görürdü yani, bilemiyorum.
yaptığım her şeyi pür dikkat, ses çıkarmadan izlemesi beni güldürürken bir elimi bacağımın üstündeki baldırına yerleştirdim, rüzgarın direkt olarak ona çarpmasını engelliyordum böylece.
artık bir şeylerden şikayet etmeyi bıraktığında ısınmaya başladığını anladım ve sevindim garip bir şekilde. tanışalı daha bir gün olan ve yaptığı her hareketi başkası yapsa sinir olacağım bu on sekiz yaşındaki çocuğu ısıtabildiğim için sevinmiştim.
"hyung," diye mırıldanışı beni düşüncelerimden ayırırken "hm." dedim devam etmesi için. yorulmuş gibi soluklandı önce ya da ne diyeceğini düşünüyordu, bilmiyorum ama bekledim öylece.
"biraz daha üşümeye devam etsem beni kucağına alacaksın resmen." dedi bir çırpıda. ardından cevap vermemi beklemeden devam etti.
"eve gidip üzerime hırka da alabilirdim ama bu yaptığın beni ısıtmayı geç, daha da sıcaklamamı sağladı."
kafasını omzumdan kaldırıp yüzyüze gelmemizi sağladı. aramızdaki mesafe yok denecek kadar az iken parlak gözlerinin içine baktım, o da konuşmasını sürdürdü.
"kalbimi hızlandırdığını söylesem bu sana çok çocukça gelir, değil mi?"
★
OF.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pang! ✓
أدب الهواةminho: yani ideal tipim değilsin jisung: anladım minho: bitti mi jisung: hm bitti tesekkur ederim iyi geceler