0.4

642 40 14
                                    

glorialampard • doğum günü çocuğunun objektifinden @benchilwell 🤍

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

glorialampard • doğum günü çocuğunun objektifinden @benchilwell 🤍

benchilwell; 💙

a; bakalım kaç topçuyu kendine aşık edecek

leah.s; ELBİSEYİ ALMIŞSIN
glorialampard; başımın etini yedin ya canım...
leah.s; vardır öyle huylarım

laurenfryer_; peri gibisin🥹
*glorialampard bir yorum beğendi*

x; istersen evleniriz

*masonmount gönderinizi beğendi*


Ayaklarıma giren ince sızıyla derin bir iç çekmiş, sırtımı duvara dayamıştım. İçerisi hayal ettiğimden iki üç kat daha kalabalıktı, Chilly'nin bu kadar çevresinin olduğunu söyleseler asla inanmazdım. Yalan yok, dışarıdan biraz asosyal görünüyordu.

Anlaştığımız gibi bir-iki saat erken gelmiştim. O duş alıp giyinirken atıştırmalıkları hazırlamış, kokteyl işini her zamanki gibi ona bırakmıştım. Midem hassas olduğundan alkollü içeceklerle pek aram yoktu, babam da bu konuda biraz hassastı. Çok kırılgan bir bünyem vardı çünkü.

"Neden dışarıdan izliyorsun?" Tanıdık bir ses oldukça yakınımda kendini gösterdiğinde gözlerimi karşımdaki kalabalıktan çekmiş, o yöne doğrultmuştum.

Mason.

"O kalabalıkta hayatta kalacak kadar enerjik biri değilim," dedim gülerek. Herkesin sınırları vardı ve bu, benim sınırlarımın oldukça dışındaydı. Başını hafif öne eğip gülümsedi. Ben de bu sırada onu baştan aşağı incelemiştim.

En son ne zaman görüştüğümüzü hatırlamasam da, geçen zamanın ikimize de iyi geldiğini söyleyebilirdim. O da aynı benim gibi büyümüştü; saçları biraz kısalmış, bebek suratını muhtemelen düzenli aralıklarla incelttiği sakalları örtmüştü. Siması pek değişmese de bambaşka birinin enerjisi vardı üzerinde. Bu biraz yabancı hissettirmişti.

"Sen," diye sordum aradaki garip sessizliği sonlandırmak adına. "Bir şey mi arıyordun?"

Başıyla onayladı. "Su alacaktım." Gözleri etrafı taradıktan sonra benimkilerle buluştu yeniden. Bu sırada yüzünü hafifçe kulağıma doğru eğmiş, büyük bir sır veriyormuşçasına fısıldamıştı. "Biraz da bunaldım."

Başımı anladım, dercesine sallayarak yeniden önüme döndüm. Bu sırada Chilly kalabalığın arasından sıyrılmış, bize doğru adımlamaya başlamıştı. "Hey, neden oradasınız?" Elindeki bardağı bir kenara bırakarak bir elini benim, diğeriniyse Mason'ın omzuna yerleştirdi. "Hasret mi gideriyorsunuz yoksa? Eğer öyleyse bölmeyeyim." Alayla söylediği cümleye göz devirerek karşılık verdim. Aman ne hasret.

"Şaka yaptım ya..." Yanağımdan bir makas alırken mırıldandı. "Kızma."

"Bir şey demedim." Omuz silktim. Kendilerince eğleniyorlardı. Doğrusu, bu şakaları rahatsız olacak kadar önemsemiyordum.

"Heyecanı kaçmış." Mason araya girdiğinde kaşlarım havalanmış, bakışlarım onunkilere tutunmuştu. Derken? "Eskiden böyle değildi."

"Çocuktum ya hani," diye yanıtladım üzerine basa basa. "Sonra da büyüdüm." Eskiye göre daha uyuşuk olduğum bir gerçekti, bunun için kendimce sebeplerim vardı. Ama abartıldığı kadar olduğunu düşünmüyordum, farklı bir kişiliktim sadece.

"Tamam, tamam..." Chilly ellerini havaya kaldırarak geriye doğru birkaç adım attı. "Atışmayın. Sen de gel benimle," dedi mavilerini gözlerime dikerken. "Bizimkilerle tanıştıracağım."

Kaderime razı gelerek koluna girdim. Buraya kadar geldiysem sosyalleşmek zorundaydım sonuçta. Gelip gelmediğini kontrol etmek için son kez Mason'a döndüğümde gülerek hareketlenmişti.

Güzel bir akşam olmasını umuyordum.


"Hey..." Çakırkeyif olmasının da etkisiyle prosedürleri es geçip kollarını bedenime dolayan Jack'e aynen karşılık verdim. Onda garip bir şey vardı, yalnızca birkaç kez karşılaşmış olmamıza rağmen samimiyetini hissedebiliyordum o yüzden çizgiyi aşmasını tolere edecektim. "Seni görmek güzel!"

"Seni de öyle." Geri çekilirken kocaman gülümsedim. O aramıza dalana kadar geçen sürede biraz gerilmiştim aslında.

Chilly, Reece, Declan, Mason ve ben bir köşeye öbeklenmiştik. Phil'in nerede olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu ve benimkilerin yoğun ısrarlarına karşın halen diğerleriyle tanışmamıştım. Kendi hallerinde eğleniyorlar gibi duruyordu, bozmak istemezdim.

"Elbise yakışmış. Ama mavi giydiğinde daha iyi görünüyorsun." Göz kırptığında kıkırdadım. Bu sırada Mason'ın bakışlarını üzerimde hissetmemle dudaklarımı birbirine bastırmıştım.

Eskiden çok iyi tanıdığın birine yabancılaşmak garipti. Hele ki o kadar zaman sonra yeniden bir araya gelmek... En kötüsüydü.

O beni, ben de onu tanıdığımı zannediyordum ama ikimiz de değişmiştik ve bunu azımsanamayacak bir süre boyunca garipseyecektik. Sıfırdan başlamak değildi çünkü bu, önce bildiklerimizi unutmamız gerekiyordu.

"Garip formanızı giymemiştim," diye düzelttim. "Ama mavinin yakıştığı noktasında hak vermek zorundayım." Frank Lampard'ın kızıyım sonuçta. Kan çekiyor.

"Belki bir gün giyersin?" Phil bir kolunu omzuma atarken konuştuğunda gözlerimi devirdim. Sen ne ara geldin?

"Chelsea dışında herhangi bir İngiliz takımının formasını giyme gibi bir planım yok," dedim net bir tavırla. "Duyurulur." Cümlemin sonuna doğru Declan'a bakmıştım. Arsenal'e transferi gündeme geldiğinden beri beni Emirates'te misafir edeceğine dair -hiç de komik olmayan- şakalar yapıyordu da...

"Kötüsün, biliyorsun değil mi?" Gözlerini kıstı.

Belki de öyleyimdir.

Biz kendi aramızda atışırken Chilly kolumdan dürtüklemiş, dikkatimi çekmeyi başardığında kulağıma eğilmişti. "Seni biriyle tanıştırmam lazım," diye fısıldadı aceleyle. "Yoksa başımın etini yer."

"O nedenmiş?" diye sordum kaşlarımı çatarak.

"Görünüşe göre bir hayranın var." Yüzüne alaycı bir ifade yerleşmişti. Gözlerimi devirdim. Ben Chilwell ve her şeyi abartma alışkanlığı yine devredeydi anlaşılan.

"İyi, tanışalım bakalım."

Yeni bir arkadaştan zarar gelmezdi, öyle değil mi?

how you get the girl | mason mountHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin