2.3

357 22 4
                                    

Koltuğumu yatırırken Mason'ın getirdiği battaniyeye iyice gömülmüş, dışarıdan görünme ihtimalimi olabildiğince düşürmeye çalışıyordum. Yaptığımız şeyin absürtlüğünü idrak ettiğimde kendi kendime kıkırdadım. Resmen tesise gizlice girmiştim. Arka kapıdan. Ve Mason, odasından beni görmek için adeta kaçmıştı. Üşümeyeyim diye battaniye kaçırarak hem de.

O kadar şeyi aynı anda getiremeyeceğinden battaniyeler ve yastıkları bıraktıktan sonra kahveleri almak için içeri dönmüştü. Ben de burada öylece onu bekliyordum.

Birden tanıdık bir melodi kulaklarıma dolarak dikkatimi cezbetmişti. Bu Mason'ın zil sesiydi. Kafamı kaldırmadan kolumu sürücü tarafına attığımda titreşimi hissedebilmiştim, telefonunu yanına almayı unutmuş olmalıydı. Arayanın Chilly olduğunu gördüğümde acil bir durum olabileceğinden yeşil butona basmış, telefonu kulağıma götürmüştüm.

"He-"

"Frank aranızdakileri öğrenmiş. Çocukların kulağına gitmesi an meselesi. Gloria'nın hiçbir şeyden haberi yok, şimdi ne yapmayı düşünüyorsun? Ayrıca neredesin sen, odaya geldim yoksun?"

Bir dakika... Çocukların ilişkimizi öğrenmesi neden bir sorundu ve benim neyden haberim yoktu?

"Chilly," dedim sakin kalmaya çalışarak. "Ben Gloria."

Karşı taraftan bir süre ses gelmedi. Muhtemelen söylememesi gerektiği bir şeyi söylemişti ve ben neler olduğunu öğrenmek için ölüp bitsem de bir şey söylemedim.

"Mason'ı görmeye gelmiştim," dedim az öncekileri duymamış gibi. "Otoparkta, arabasındayım. Kahve almaya giderken telefonunu bırakmış. Acil bir durumdur diye açtım ama sanırım özel bir şeydi."

"Y-yok, yani önemli bir şey değil." Nefesinin düzensizliği, içine kaçan sesi... Kendini tamamiyle ele veriyordu. Ben'i tanırdım, yalan söylemek becerikli olmadığı nadir konulardan biriydi.

"Öyle diyorsan..." Seslice boğazımı temizledim. "Mason'a aradığını söylerim."

"Sağ ol."

"Görüşürüz, Chilly."

"Yakalanmayın. Görüşürüz, Gloria."

Aramanın sonlandığını belirten sesi duyduğumda telefonu kilitleyip aldığım yere bıraktım. Birkaç dakika sonra Mason elindeki bardaklarla görüş alanıma girdi. Yüzünde silik bir gülümseme vardı ve aramızdaki mesafeye rağmen gözleri benimkileri on ikiden vurmuştu.

Etrafı kolaçan etmeyi ihmal etmeyerek yanıma ulaştığında onun için kapıyı açtım. Uzattığı bardakları alarak arabanın bardaklar için ayrılan kısmına yerleştirdim ve oturmasını bekledim. Mason yerine yerleştikten sonra ellerini birbirine sürttü ve bakışlarını bana çevirdi. Yüzündeki geniş gülümseme çatık kaşlarımla karşılaşır karşılaşmaz soldu ve yüzü mimiklerimi taklit etti.

"Hey," dedi sakince. "Bir sorun mu var?"

"Bilmem." Omuz silktim. "Onu sen söyleyeceksin." Umarım yoktur.

"Anlayamadım."

Daralan göğsüme inat derin bir nefes alarak doğrudan gözlerine baktım ve bir süredir içimi kemiren o soruyu soruverdim.

"Benden ne saklıyorsunuz, Mason?"

how you get the girl | mason mountHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin