İsim bulamadım

94 4 2
                                    

Yukarı foto ya da video konduğunu yeni öğrendim ben ve arkadışım çizdik küçük imza benim

Bugünlük okul bitmişti. Yan sınıftan birkaç kız yanımıza geldi. "Şey Miyeon siz çıkıyor musunuz acaba?" Shou bana baktı. "Ee şimdi şöyle bi-" "Evet çıkıyoruz. Hemde bayadır." Shou'ya baktım onu boğazından tutup yere çarpmak istiyordum. Bana göz kırptı. Gözlerimi devirmekle yetindim. Çantamı sırtıma aldım ve Shou' nun kolundan tutup durdum. "Evet üzgünüm." dedim önce sırıtarak sonra sırıtışım bir anda yok oldu. Sert ve delici bakışlarla kızlara baktım. Ne demek istediğimi anlayıp kaçıştılar. Arkalarından kıkırdadım. Koridorda sola dönüp merdivenlerden aşağı indim. Dışarı çıktık. Aşırı ciddi halimi takındım. "Bir daha insanların içinde yalan söylersen seni dışarı geri atarım Shou." Gülüşü kaybolu. Onun yerine daha sinsi bir ifade takındı. "Merak etmeğ Miyeon ben akıllı bir pisiciğim." Boğazımı temizledim ciddi halimi bozmadan. "Birinci kural, konuşurken inlemek yok." Kolunu bırakıp yürümeye başladım. Peşimden koştu. "Ayrıca bugün beni öptün Shou insanların içinde olmaz bu." Shou bana döndü. "He yani öpmemi istiyorsun ama insanların içinde değil." "Hayır aptal o anlamda değil." Çantamı fırlatıp biraz uzağa koştum. Tabi peşimden geldi. "Miyeon neden hiç arkadaşın yok?" "Bence sen benden önce kendini düşün." Haruto ve Ren koşarak arkamızdan geliyordu onlar da bizim sınıftandı. Ren daha delikanlı Haruto daha sakin ve çalışkan. "Oğ birader hayırlı olsun." Ren bağıra çağıra konuşuyordu. "Kutlarım Miyeon nihayet birini bulman sosyalleşmene yardımcı olabilir." Haruto her zamanki gibi nasihat veriyordu. Aslında tam arkadaşım denemez ama arada onlarla konuşurdum. Nadiren. Shou durup arkasını döndü. "Beyler üzgünüm ama bu gün birlikte takılıyoruz." Haruto ve Ren birbirlerine baktılar. "Şey evet üzgünüm bu gün birlikteyiz aslında tüm gün yani hergün." "Miyeon sakın bize daha önceden Shou ile çıktığını söyleme." "İyi akşamlar." Kolumu tutup ara sokağa doğru sürüklemeye başladı beni. "Ren, Horuto iyi akşamlar." Kolumu çektim neden bu kadar kaba davrandın bakayım." Öfksli bir şekilde bana baktı. Ama sonra derin bir nefes aldı. "Bu günden sonra eve gitmesen okula falan da gitmesen olmaz mı?" "Aklında ne var Shou?" Hafifçe güldü. "Seni bir yerlere kaçırsam..." "Hayatta olmaz babamı ne yazıkki yanlız bırakamam. Diyelim ki bir mucize oldu ve kaçırdın biryerlere parayı hangi cehennemden buldun?" "Ah Miyeon ah bak sen bir güvensen bana ne güzel olcak. Ben bayadır yalnız yaşıyorum kıyıda çok param var." Nası lan nası şimdi bu bir anda kedi olarak karşıma çıkıyor yatağımda benimle yatıyor gece bilgisayarımdan kendini bizim okula kayıt ettiriyor ve şimdi kenarda kıyıda parası olduğunu ve beni biryerlere kaçırmak istediğini mi söylüyor. Güldüm. "Manyak kafadan mal. Aslında belki olabilir. Biraz eşyalarımı toplayayım. Ama babamı-" "Ben hallederim onu. Merak etme. Onu bir otele yerleştirdik mi tamam." Manyak yağ. "İçin rahat olursa yani." Kulakları ve kuyruğu tekrar gözüküyordu. "Belki bir düşüneyim olabilir de olmayabilir de ama aslımda babamdan-" telefonum çalmaya başladı. Babam arıyordu. "Efendim baba." "Canım babana araba çarpmış ben ön evde oturan komşun babanla markette karşılaştık. Ama babana dönerken araba çarpmış." "NE HANFENDİ SİZ KİMSİNİZ AYRICA BABAMIN MARKETTE NE İŞİ VAR HEM BABAM. NASIL OLUR NASIL YANİ nerdesiniz siz." Sesim ağlamaklı çıkmıştı. "Biz merkezdeki hastanedeyiz." Telefonu kapadım. Ve ağlamaya başladım. "Miyeon ne oldu. İyi misin sen?" Shou beni kollarının arasına aldı. "Gitti (burnunu çeker) babam ölmüş. B-ben nasıl onu koruyamadım." Shou kafama bir öpücük kondurdu. "Kahretsin biz ne güzel hayal kuruyorduk az önce kahretsin." Shou'ya döndüm az önce söylediği o güzel hayaller artık olmayacaktı. "Haklısın Shou (hıçkırır) ben nasıl o-oldu anlamadım yani b-ben." Ağzımı eliyle kapadı.
Yazarın ağzından
Miyeon'un göz yaşları Shou'nun ellerinin üzerine akmıştı. Sanki zaman durmuş da sadece ikisi bir başlarına yaşıyorlardı. Miyeon içinden annesinin onu affetmesi için yalvardı. Artık onun bir ailesi yoktu.
Miyeon'un ağzından
"Shou onu görmek istiyorum. Son kez de olsa bakmak istiyorum." Kafasını salladı. "Metro oraya gitmemizi kolaylaştırır Miyeon." Ahou büyü kullanıp tekrar kulak ve ve kuyruğunu yok etti.

(5dk sonra metro durağındalar)

Hala ağlıyordum. Yaşlı bir kadın yanımıza yaklaştı. "Evladım kıza bir şey mi dedin?" Kadın bastonunu havaya kaldırmış Shou'ya hesap soruyordu. "Hayır hanımefendi babasını kaybettiğini öğrendi. Şimdi içini boşaltması için onu sadece sarılarak teselli ediyorum." Kadın yanıma geldi. "Tatlım benim de bugün olup yarın olacağım belli değil. Üzülme birgün herkes gidecek. Babanın zamanı dolmuş." Teyzeye baktım. Gülümsedi. "Teyze. Sana sarılabilir miyim?" Teyze kollarını açtı. Shou'nun kollarınından teyzeye doğru ilerledim. "Teşekkürler teyze." Ben de gülümsedim. "Be güzel yüzün güldü bak git erkek arkadaşına hadi. Dikkat edin kendinize. Aşk kuşları." Shou sırıtarak teyzeye döndü. "Sağol teyze. Siz de bizi yakıştırdınız." Shou'ya döndüm. "Shouu ben üzgündüm az önce." Gülerek söyledim bunu ama hala gözlerim yaşlıydı. Shou beni tekrar kollarının arasına aldı. Metro gelmişti. Gidip bindik. "Shou." Bana döndü. "Ne oldu Miyeon?"
Shou'nun ağzından
Bana o ıslak gözleri ve bükük dudağıyla bakıyordu. Ona aşık oldum galiba. Evet onu sinir etmek için öpmeye kalkıyor ya da sarılıyordum. Ama benim eğlencem oydu. Onunla uğraşmak çok zevkliydi. Miyeon'a döndüm. Tekrar ağlamaya başlamıştı. Aklından ne geçiyor bilmiyorum ama. Kedi olarak ilk evine girdiğimde masa dolap ve raflarda olanlara bakmıştım. Bir sürü fotoğraf vardı. Güzel bir hanım omuzunun üstünde de Miyeon vardı. Belki de annesiydi. "Shou(hıçkırarak ağlar)" "Miyeon seni öpsem sıkıntı olur mu?" Miyeon umursamaz ama meraklı gözlerle bana baktı.
Miyeon'un ağzından
Shou yavaş adımlarla tutunduğu yeri bırakıp kapının diğer tarafındaki direğe yanıma geldi. Tam kapının önündeydik. Bir direkte ben diğer direkte o vardı. Yavaş adımlarla beni direk ile arasına aldı. Çenemi aynı hızda kaldırdı. Çok utanmıştım. Daha önce kimse benimle bu şekilde ilgilenmemişti. "Shou-" dudakları dudaklarıma değdi. Yavaşça beni öpmeye başladı. Dudakları adeta dans ediyordu. Neden bir anda beni öptü bilmiyorum ama çok tatlı bir haraketti. Dili yavaşça dudaklarımı araladı ama Shou'yu ittirmek zorunda kaldım. "Tamam yeter daha mutluyum." Shou'nun omuzlarını tuttum. Yüzüne bakamıyordum. Elini sağ omzundaki elimin üstüne koydu. "Tamam sen bilirsin. (Kulağına doğru eğilir) sonuçta seni insanların arasında öpmemem lazım."

私の人生の中の猫 (türkçesi: hayatımdaki kedi)Where stories live. Discover now