Sessiz salonda tek sahnede ki kadın konuşuyordu. Üzerinde üniforma giymiş saçları sıkı bir at kuyruğu ile hoş olan kadın çok nazik di.
"Evet arkadaşlar bir hastanın yaşaması tek iki şeye bakar," hepimize teker teker baktı ardından gülümsedi.
"Sizin tecrübenize ve kadere.." tecrübe ve kader? Oysa ki biz doktorlar her şeyin bilimsel olacağına ve biri için yaşama şansı yoksa ona görünen tek yolun ölüm olduğuna inanırdık.Ama kader gerçekten olağan bişi olmasaydı biz nasıl buralara gelip bu şeyleri duyabilirdik ki? İhtiyacımız olan şeyler bazen ayağımızın ucuna kadar geliyorsa bu inandığımız içindir.
Kadere inanmak bildiğim kadarıyla islamda bir kuraldı. Ancak ben türkiye veya insanlar olarak gördüğüm çoğu şeylerden biri insanların kaderine lanet etmeseydi.. oysa ki bu hafife alınmaması gereken bir konuydu. Doktorlar için bile bir yerde kader rest çekiyorsa bizim o yoldan gitmemiz gerektiğini gösteriyor du.
Uzun süre sonra devam eden seminere o kadar çok odaklanmıştım ki etkisi ile hâlâ sahneye bakıp aklımda olanları kadının anlattığı şeyler ile çeliştirme yaşadığımı yeni fark etmiştim.
Koluma birinin dokunmasıyla küçük bir korku bedeni sardıktan sonra seminerde ki konuşan kadını yanımda girmeyi beklemiyordum. Omuzumdan tutup gülümsemişti. Çok tatlı bir kadındı. Ona tebessüm edip ayağa kalktım yanımdan ayrılan kadın başka kişiler ile ilgilendirken yanımda oturan şahıs da sanırım benim onu kaldırmamı bekliyordu.
"Hey!" Dedim koluna hafifçe dokunarak.
Başını kaldırıp bana baktı gözlerinin içi kırmızıydı ağlamışmıydı?Yutkunarak tekrar kalktığım yere oturdum.
"Bişi mi oldu?" Yeni tanıdığım birinin derdini dinlemek benim açımdan hoş değildi ancak sanki böyle bir anı bekliyormuş gibi gözlerime bakıyordu.
Neden bu kadar uzun süre ve gözlerini yerinden milim kıpırdatmadan bakıyordu?
"Anlatmak ister misin?" Sorduğum soruyla derim nefes alıp önüne döndü. Salonda kimse kalmamıştı sadece ben ve o vardık. Bu beni tedirgin etse de dinlemeyi tercih ettim.
"Ben kadere inanıyorum neden biliyor musun?" Sorduğu sorunun cevabını merak etmiştim. İnanmak için kendine bir sebep bulmuş..
"Neden?" Tekrar bana baktı ve ellerini dizine koyarak bir süre sustu sadece.
"Çünkü kader bize aslında hayatımın bizim elimizde olmadığını gösterir. Ve hayat da bize bunun kanıtını gösterir."
"Ne demek istediğini tam olarak anlayamadım nasıl yani? Kaderin çile olduğunu mu söylemeye çalışıyorsun?"
Bir an kaşlarını çatarak baktı.
"Eskiden öyleydi. Ama kader çile olsaydı ben hayatımın en güzel çilesini şu anlarda yaşıyor olurdum Anna."
Anlamaz bir şekilde kaşlarımı kaldırarak baktım.
"Sen ne demeye çalışıyorsun?" Yüzümde ki ona karşı olan merhamet gitmiş yerini sinir almaya baslaması kısa sürmüştü.
"Gözlerin diyorum." Kaşlarımı çattım bu adam bana yürüyo olamaz değil mi!?
"Gözlerim ne baran?" Önce bana sonra etrafına bakıp ayağa kalktı.
"Gözlerin uykusuz görünüyo leydim."
Türk olmasına rağmen Fransız kelime söylemesi hoşuma gitmişti. Daha fazla uzatmadan ondan önce salondan çıktım.
Burada kendi dilimi konuşmak imkansız gibi bişiydi. Baranın ve bir çok kişinin de Türkçe konuşması biraz kafamı karıştırıyordu.
Baran arkamdan geldi. Tekrar bir taksi çağırdı. Ellerine cebine koyup rahat pozisyon aldı.
"Tanıştığıma memnun oldum leydim. Görüşmek üzere." Elini uzattı. Farnsa da bunu bir erkek yapınca selam alma şekli olarak yapardık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP BİLET
Teen FictionFransız bir kız Anna hayatında kendi kendine bir yerlere gelme başaran kız.. Türk, fazlasıyla iyi yerlere gelmiş bir pilot, baran.. Bir seminer için çıkan bu yolculukta savaşların bile yer aldığı bir hikaye Merak onları bambaşka kapılar açarken geç...