Giriş

258 14 0
                                    


'Ben iğrenç bir adamım..' demişti babam bir defasında.
O zamanlar anlamamıştım, sanırım yaşım anlayabilmek için fazla küçüktü.
'Bir insan kendine nasıl böyle bir ithamı yakıştırabilirdi ki?
Bir insan kendinden nasıl iğrenirdi?
Ben asla kendime karşı bu şekilde düşünemezdim.' diye içimden geçirmiş, babama ters ters bakmıştım.
Düşündüm.
Kendimle çeliştim.
Biraz ironik, biraz acınası ama sonunda kaybeden yine ben oldum.
Bu kadar iğrenç olmayı nasıl başarabildim?
Nasıl küçük Jisung'un kendine olan güvenini, sevgisini elinden aldım?

Herşeyimden nefret etmeyi nasıl becerdiğimi anlamak çok zamanımı almış olsa bile sonunda anlamayı başardım.
Değişmiştim çünkü.
Değiştikten sonra ilk çevremdekileri kaybettim, sonra asla tanımadığım ama eğer değişmeseydim çok güzel ilişkiler kuracağım insanları, en son ise kendimi kaybettim.

Boşlukta hissettim, kendim de dahil kimsenin olmadığı bir boşlukta.
Hissetmediğim ruhum bedenimden kurtulmak istedi, fazla ağırlıktı.
'İntihar et o zaman.'
Lafı yankılandı beynimde.
Etmedim, edemedim.
Korkağım çünkü, ruhumun ölümünü fiziksel ölümden daha katlanılabilir bulduğumdan yaşamıma son veremeyecek kadar korkağım.

Bekliyorum, cesaretimi toplayamayı bekliyorum.
O an hiç düşünmeden canıma kıyarak, tek hamlede bitirebilmeyi bekliyorum.

Mary On a Cross-SeungSungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin