BaşaktanHayır! Ayrılamazsın! Kızı böylece bırakıp gidemezsin, bunu yapamazsın ona! Erkek değil misiniz hepiniz aynısınız işte! İçimde öfke ve üzüntü fırtınaları yaşıyorken göz yaşlarım akmaya başlamıştı bile. İşte en çok ağladığım kısım gelmişti. Ama haklıydım da. Ya hayalleri ne olacaktı? Sözleri? Hiçbir şey olmamış gibi unutmayı mı bekleyeceklerdi şimdi? Hayır, bu haksızlıktı! Peçete almak için gözlerimi filmden ayırdığımda yanımdaki kadının bana delici bakışlarla baktığını gördüm. Çok mu sesli ağlamıştım? Etrafımdaki gürültüyü duyunca, gerçekten de sesli ağladığımı farkettim. Ben ne dediklerini anlamaya çalışırken Eylül'ün bana bakan kızgın suratını gördüm. Bu en beteriydi işte! "Söz vermiştin" diye çıkıştı. Doğru, söz vermiştim! Köpeğimin cenazesinin olduğu gün tam da evimizin bahçesinde ona söz vermiştim; Bir daha ağlamayacaktım. Ama simdi çok büyük bir aptallık yapıp Eylül'ün yanında göz yaşlarına boğuluyordum. Onun bana kızdığını görmek gerçekten de berbat hissettiriyordu. Anlam veremediğim bir sessizliğin ardından Eylül "Hadi çıkıyoruz, hemen!" dedi.En akıllı fikrin ona uymak olduğuna karar verip peşinden - biraz sürüklenerek de olsa - gittim. Sonunda salondan çıktığımızda Eylül'ün yüzü berbat gözüküyordu. Sanki bir şeyden korkmuş gibiydi. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Bir sorun olduğu açıktı çünkü o sürekli etrafına bakıp duruyordu. "İyi misin, bir sorun mu var?" diye sordum. Sadece bakıyordu, uzun süre konuşmadı. İçimden bir ses salonda olan olayın kısa süreliğine de olsa askıya alındığını söylüyordu. Bir yanda kızmadığı için sevinsem de hâlâ endişeliydim. Acaba ne oldu diye düşünürken - tabi bu arada tırnaklarımımı yiyordum - bir şey dedi. "Anlamadım, tekrar söyler misin?" dedim. "Oydu." dediğinde sesi soluk ve endişe verici çıkıyordu. Daha da meraklanmıştım. "Kim kimdi? Açık konuşur musun lütfen." dedim. Sesimin anlayışlı çıkmasına şaşırmıştım çünkü çok gergin hissediyordum. Eylül ise soruma cevap vermedi ama daha da berbat hissetmemi sağlayacak bir şey yaptı; ağlıyordu! Belki hüngür hüngür değil ama ağlamayı zayıflık olarak gören kız, şimdi yanımda ağlıyordu! Yanlış görmüş olamazdım degil mi? Hayır, yanlış görmemiştim gerçekten de ağlıyordu. Sesli bir şekilde yutkunduktan sonra masum ve çaresiz bakışıyla - şu an çok tatlı görünüyordu - bana baktı. Yanağından süzülen bir damla yaşla "Baran" diyebildi. Nasıl yani? Kahretsin, Baran'ın burda ne işi vardı!