18.

197 9 3
                                    

Jeon Jungkook

Dün gece eve tek geldiğimde evde dinlenmem gerektiğini düşündüm. Taehyung beni eve bırakıp, daha sonrasında ise kendi evine gitmişti. Zilin çalması ile irkilmiştim. Gece yarısı kim gelebilirdi ki? Kapıya yöneldiğimde yavaşca açmıştım. Bay Choi ile Bayan Choi kapımın tam önündelerdi. Neden bilmiyorum ama, içim titremişti. Onların suratına kapıyı geri kapatmıştım. Neden evime geldiler ki? Ji-su'nun kimin yüzünden intihar ettiğini sanıyorlar? Yine kapı zili çaldığında sinirle kapıyı açtım. "Ne!?" diye çıkıştım. Onlara nazik olmayacaktım. "Jungkook konuşabilir miyiz?" demişti Bayan Choi. Tam kapıyı kapatacakken sözünün devamını getirdi. "Ji-su ile ilgili" Nedense kapıyı kapatamamıştım. Ama Bay Choi'yi gördüğüm her seferde ondan iğreniyordum. Bayan Choi'den de öyle. Eve girdirmemiştim. Onun yerine onları bahçede ki çardağa yöneltmiştim. Bana bakarak Bayan Choi konuşmaya girdi. "Bak Jungkook, biliyoruz bize kızgınsın. Ama olaylara asla bizim açımızdan bakmadın, kızım Choi bile" Ağzımda 'ha' nidası çıkmıştı. Ji-su bile mi? "Bak, çok eskiden babam bu aileden çok nefret ederdi. Bir erkek çocuk sahibi olmamı isterdi. Babam bir gün eve geldiğinde, Ji-su ile fazla ilgilendiğimi farketti" demişti. Bunu derken gözlerini kaçırıyordu. "Ve o zaman bana sağlam bir tokat atmıştı. O zaman kocam evde değildi. Babam bana, hep benim suçum olduğunu söylerdi. Bir kız çocuğu istemiştim, ama babam buna karşıydı. O hep erkek çocuk istemişti." Orada ağlamamak için zor duruyordum. Gözlerim dolmuştu. "Bunu kocam'a anlattım. Ve o da bana 'baban ne zaman burada olursa kızımıza kötü davranmalıyız' dedi. Bu sadece bir fikirdi. Önce babam olduğunda sadece onu sözlerimiz ile zorbalardık. Ama babam gittiğinde kızıma o kadar sıkı sarılırdım ki, bana asla sarsılmazdı. Kızım benden korkuyordu, çekiniyordu. Kim ister, kızının annesinden korkmasını ya da çekinmesini?" Ağlamamalıydım. "Biz böylece iğrenç bir aile olduk. Babam artık bize asla gelmiyordu. Bu yüzden kızımızla vakit geçirebileceğimizi düşündük. Ama çok geçti. Telefonuma bir arama geldi. Açtığımda ise, bize güzel kızımızın hayatını kaybettiğini söylediler." Son sözleri söylerken ağlıyordu. Bay Choi ise arkadan onu teselli etmeye çalışıyordu. Daha sonrasında ise, Bay Choi söze girdi. "Karım bundan dolayı çökmüş durumdaydı. Bir süre psikoloğa gittik. Durumu daha da kötüye gitmemesi içindi." Bay Choi bunu söylerken gözleri dolmuştu. "Daha sonrasında Ji-su'nun odasını kapattık. Bütün eşyaları dolabında saklıydı. Dolabının kenarında anı kutusu vardı. Ve orada sadece hatıra eşyalar vardı. Sana getirmek istedik." dedi. Yanında ki kutuyu alıp bana uzattı. Aslında almak istemedim. Ama yine de benim için önemliydi. "Bayan Jeon ile iletişime geçtiğimizde, bize kırgın olduğunu söyledi. Ve seninde bir çöküş yaşadığını anlattı." Annem mi? Doğru, annem hep Ji-su'yu küçük bebeği olarak görürdü. "Bunun için üzgünüz, biliyoruz fazla hatamız var. Affetmeyebilirsin, çünkü sonuçta bize sinirlisin. Ama lütfen o kutuyu yanında tut. Biz bakmadık, bakamadık. Bunu hakedemedik. Ve en iyi hakedecek kişinin sen olduğunu düşündük." dedi ve ayağa kalktı. Onlarla birlikte bende kalktım. Kapıdan çıktıkları an eve girdim. Onları yinede affetmeyecektim. Şuan hem kızgın hem de kırgındım onlara. En yakın arkadaşımı koparmışlardı benden. Ne yapacaktım ki, onları affetmeyi mi seçecektim? Hayır, Ji-su benim tek arkadaşımdı. Ve benden kopardılar onu. Ve tek yaptıkları şey Ji-su'yu yıpratmaktı. Kutuyu açıp içine baktı. Baktığı gibi göz yaşlarını serbest bıraktı Jungkook. Bütün anıları, bütün Jungkook ile olan anıları onun içindeydi. Jungkook bir not gördü, notun üstündeki şeyde hıçkırmasını engelleyemedi. Jungkook'un kolyesiydi bu. Çok sevipte Ji-su'ya hayalleri ile birlikte verdiği hediyeydi bu. Ağladı, göz yaşını engelleyemedi. Altındaki nota baktı. Açık mavi bir not vardı. Katlıydı. Jungkook eline aldığında kendi ismini gördü. Ji-su belkide bu notu onun için yazmıştı.

Tabi bilmiyordu ki, o not onu nereye sürükleyecekti?

Notu eline alıp açtı. Ve okumaya başladı.

Sevgili Bal kestaneme..

Selam bal kestanem, benim ölümüm seni fazla şaşırttı değil mi? Bileziği sakla tamam mı? Beni asla unutma bal kestanesi. Sahip olabileceğim en güzel kişisin sen bal kestanesi. Hatırladın mı? Sana bu lakabı bir çam ağacının altında takmıştım. Neden diye sorarsan sana şöyle açıklayayım. O gün sana asla söyleyemediğim bir şey vardı. O gün biliyordum, intihar edeceğimi. Buna kalkışacağımı. Fazla aptal bir kız olduğum için üzgünüm bal kestanem. Seni asla ağlatmak istemem. Göz yaşın beni bitirir, en iyi sen bilirsin. Ailemle aram asla iyi olmadı. Ama Bay Jeon ve Bayan Jeon bana o kadar güzel baktılar ki. Onların hakkını yiyemem. En güzel anılarımı sizlerle yaşadım. Güzelliklerimi senden öğrendim bal kestanem. Eğer ki, gelecekte bunu okursan ağlama olur mu? Benim bal kestanem asla ağlamasın, kimsenin onu üzmesine izin vermesin. Eğer ki bir dileğim varsa o da, senin daha mutlu olup güzel bir geleceğe sahip olman olur bal kestanem. Ah, bunu yazarken ağlamak benimde canımı yakıyor. Oysa sen ağlamaktan veya ağlanmasından nefret edersin. Kimseyi kırmazsın, çünkü ona kıyamazsın. Benim bal kestanemde bu kadar nazik ve iyi yürekli işte. İşte benimde güzel bebeğim böyle biri. Şimdi görüşürüz bal kestanem. Beni unutma olur mu? Seni çok seviyorum bunu da unutma. Dostluk beşliği?

Jungkook bütün göz yaşlarının akmasına izin verdi. "Sanki unutabilirmişim gibi" diye mırıldandı. "Neden şuan yanımda olmamak zorundasın, ne vardı şimdi benimle olsaydın çiçek prenses?" diye devam etti. Bu onların birbirlerine taktıkları isimlerdi. Ji-su çiçek prenses, Jungkook da bal kestanesiydi. Ağlamaktan nefret ederdi Jungkook, ama şuan çiçek prensesi için ağlıyordu. Eskiden de çiçek prenses ona bu notu yazarken ağlamıştı. "Dostluk beşliği" diye mırıldandı Jungkook. Aklına eski anıları gelmişti.

-

"Dostluk başlığınızı unuttuğuna inanamıyorum Jeongguk!"

"Hey, hadi ama. Bana bu yüzden kızmayacaksın değil mi? Hem kıyamazsın sen bana"

"Beni bu kadar iyi tanıdığın için şanslısın bal kestanesi"

"Sizi o kadar iyi tanımak benim için bir onurdur Çiçek prenses"

-

Ağlıyordu, asla susmuyordu. Ama bilmiyordu ki, çiçek prenses onun ağlamasını istemezdi. Çok korkardı bal kestanesini üzerde ağlatır diye. Ama zaten bir kere yıpranmıştı Jungkook. Daha da yıpranmayı kaldıramazdı. Dayanamazdı o zaman, hep yıpranır bir hale bürünürdü yoksa. Ji-su bunu istemez diye düşündü Jungkook. Orada bal kestanesi ağlarken, çiçek prenses ise onu izleyerek ağlıyordu. Bal kestanesi ağlayarak uykuya daldı, Çiçek prenses ise onun saçlarını okşadı. Jungkook bir nevi de olsa rahatlamıştı. Huzursuzluğu  da bir kenara çekilip uyumuştu. Ji-su "İyi uykular bal kestanem" diye mırıldandı. Kendisinin duyabileceği şekilde, Bal kestanesi'nin asla duyamayacağı bir şekilde mırıldandı çiçek prenses. Jungkook, uykusunda bir tek şeyi düşündü. Uyuyan prenses, uyumak için daha çok küçük değil miydi?

Devam Edecek..

Selamlarr
Bu bölüm angst oldu..
Çiçek prenses ve Bal kestanesi :')
Neyse oy vermeyi unutmayınn
İyi okumalar, Hyrie kaçarr
Hadi bayy

7/24 | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin